RAMAZAN'A ÖZEL!
Eklenme: 8/27/2010 12:00:00 AM

Ne güzel demiştik;

Rahmet ve bereket ayı Ramazan-ı Şerif geliyor diye!

Geldi!

Ve bugün de 11 Ay'ın sultanı "Şehr-i Ramazan'ı" yarıladık.

Uzun ve meşakkati kendisine özgü hareketli günler "ne çabuk" geçiyor.

Evet!

Yarıladık Oruç ayını.

Peki;

Rahmetin.

Bereketin.

Şefkatin.

Huzur ve güvenin.

Sadakattin;

Hikmetine sahip Ramazan-ı Şerif'in bizde buldukları ne oldu?

Ya da "hayat akışımıza" sirayet ikmali nedir?

Veya biz neyi bulduk?

* * *

Sahi;

Yarıladığımız "Oruç" ayını bu eksende düşündük mü?

Doğrusu;

Kendim düşünmüyor değilim...

Düşünüyorum. Sanırım sizler de; düşünüyorsunuzdur?

Çünkü böylesi "bir zamanın" hikmeti ve kudretini düşünmemek olur mu?

Olmaz!

Peki, düşündüğümüzde akla gelen ilk veriler neler?

Ben sıraladım.

Neleri "günlük hayat" akışında; değiştirdi.

Telaş mı?

Teslimiyet mi?

Salih Amel isteği mi?

Dua ve yakarış mı?

Açlık ve öfke mi?

Veya samimiyet mi?

Aslında hepsi "kâmil".

* * *

Ama feyzi hikmetinde "asil" olan;

Ramazan-ı Şerif'in "salt" kendi ayı için geçerli olmayan.

Hayatın "tüm" zaman akışı için; olması gereken şu üç "kuralı" yaşama bağımlı kıl diyor.

O da;

Sabır.

Sadakat.

Ve topyekûn samimiyet!

Fırsattır ve yeniden "hayat"a inancın hikmetiyle "yön verme" şansını tanımadır;

İdrak ettiğimiz Ramazan-ı Şerif!

Dedik ya;

Mübarek ayı yarıladık.

Bu münasebetle; bir kaç satır karalamak istedim.

Çünkü geride bıraktığımız zaman süreci içerisinde "pek de" fırsat gelişmedi.

Her ne kadar; "ibadetimizi" ve Ramazanın feyzini yaşamaya çalışıyor isek de, "duygularını" pek sizinle paylaşmadık.

Malum;

Hepimize bu uzun ve meşakkati ağır günlerde "baş ağırtan" Referandum hadisesi geçit vermiyor.

Öyle ki;

Onla kalkıyor, onla yatıyoruz!

İnanın önceki gece "rüyamda" bile, "Liderlerin" miting koşuşturmalarını gördüm.

Biz de; peşlerindeyiz!

Neyse!

Sohbetin seyrini değiştirmeden; asıl anlatmak istediğim mevzuu ya gelelim.

* * *

OKURLARDAN GELEN İKİ ŞİKAYET!

Dün;

Şikâyet konusu iki hadise bana aktarıldı.

Biri; "e-mail"le, diğeri ise telefonla iletildi.

Takdir edersiniz ki;

İdrak ettiğimiz bu mübarek günlerde "karın doyurmanın" sevabı büyük.

Ve insani açıdan; "güzel" bir paylaşımdır.

Birini doyurmak, ya da birden çok insana iftar ve sahur vermek.

Tabi; bunun da kendisine özgü usul ve kaidesi var.

Mesela iftar çadırları!

Önemsediğim bir "hayır" işi.

Her ne kadar; geçmişteki düzen açısından karşı idiysem.

Bugün; "o karşı" duruşum yok!

Ciddi bir biçimde; "desteğim" var.

Fakir, zengin, yolcu, yaşlı, genç ve çocuk herkesin "bir arada" karın doyurduğu mekân.

Güzel bir şey!

Güzel bir tarafı da; insanları birbiriyle kaynaştırıyor.

Ki bu alanda; özellikle iftar çadırları aktivitesinde bir hayli ilerleme var.

Menüler, hizmetteki düzen, hijyeniğe önem verilmesi ve dağıtımdaki intizam.

Ve tabi ki; "hoşgörü".

* * *

Anlayacağınız;

"İftar çadırları" artık "yoksulların, biçarelerin" karın doyurduğu yer mantığını aşmış.

Artık her kesimi bulmak mümkün.

Çünkü

Bana gelen "şikâyet" e-mailinin doğruluğunun teyidi için gittim, gördüm ve şahit oldum.

Toplumun her kesiminin "karnını" doyurduğu yer buralar.

Oradaki "hayrın" sevabını alabilme duygusuyla; kaynaşma içerisinde oluşan resim; son derece sevindirici.

Dağkapı'da,

Bağlar da,

Dicle Üniversitesinde.

Kayapınar'da.

Suriçinde.

* * *

Evet!

Gerek toplum açısından gerekse Ramazan-ı Şerif'in hikmetine nail olmuş hayırseverler açısından; "Güzel ve takdir" edici bir gelişme!

Dedik ya;

İftar çadırıyla alakalı "şikâyet" içeren bir e-mail gönderildiğini.

Ne yazık ki; anlatıldığına göre.

Bu güzel ve toplumun feyz alması gerektiği; İftar çadırında birilerinin "istismar" ettiği söz konusu.

Okurun adı bende saklı.

Gördüklerini ve biraz da hassasiyet istediği manzaraya ilişkin; şöyle diyor:

İFTAR ÇADIRINDA SAMİMİYET!

* * *

"Sayın Büyüktimur.

Geçen gün çocuğumun tedavisi için Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine gittim.

İşim uzun sürünce kan merkezi bitişiğinde Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu kapalı alanda iftar yemeği verildiğini görünce bende sıraya girip yemek için bekledim.

Takdire şayan bu hizmetin her işte olduğu gibi burada birilerinin istismar ettiğine şahit oldum.

Verilen iftar yemeğinin hastanede bulunan hasta yakınları ve gerçek ihtiyaç sahipleri için bir hizmet olduğuna inanıyorum.

Fakat yarım saat sırada bulunduğum süre içinde yaklaşık 5060 kişi başta güvenlik personeli olmak üzere hastane çalışanlarının sıraya girip yemek aldıklarını görünce, garipsedim.

Bu durumun gerçek ihtiyaç sahiplerini mağdur edeceği bir gerçektir.

Sanırım sıraya girip yemek alan hastane personeline kurumlarınca yemek verildiğini biliyorum.

Bu durumun ilgili kişilere iletilip gereğinin yapılacağına olan inancımla birlikte sizlere de teşekkür ederim.

İnşallah, bu duyguyu köşenize taşırsınız."

* * *

Ne diyelim?

Eğer çalıştıkları esnada kendi kurumları tarafından "verilen" bir iftar yemeği varsa.

Ki var olduğunu biliyorum.

Yapılan; istismardır!

Kendi kısmetlerine ve kendi kurumlarında çıkan iaşeye "şükür" etmeli ve ona rıza göstermelidirler.

Bence;

Hastane gibi "aciliyet" hâsılı ağır olan bir mekândaki iftar yemeği "ihtiyacı" olan için önem arz eder.

Öncelik bu kesime olmalı.

Gelelim; ikinci şikâyete.

Yani telefonla ulaşan; Hacı Sıddık adlı şahsın tepkisine.

Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi "Çocuk servisinde" çocuğu tedavi görüyor.

Bir haftadan beridir de; orda.

Batman'dan gelmiş.

* * *

SAHURLUK VERİLMİYOR?

Şikâyeti şu;

Hastanede yatan hastaların refakatçilerine "sahur" verilmiyor.

Akşam yemeği ise; "saat 17.00 ila 17.30'da verildiği için; iftar yapamıyorlar.

Böyle olunca da; hasta dışında oruç tutan hasta yakını ve refakatçiler "ne iftar yapabiliyorlar, ne de sahur?"

Zilanlı Hacı Sıddık konuyu, yetkililere ilettiğini de söylüyor.

Hatta AK Parti Milletvekili Abdurrahman Kurt'u da iki kez arayıp; ilgilenmesini istemiş.

Ama hala; "çözüm" getirilmiş değil.

Hastane avlusunda; Belediye'nin kurduğu "iftar" çadırı var.

Buradan "iftar" için hastanedeki refakatçiler ve hasta yakınları yararlanıyor.

Bu sorunun "iftar" bölümüne belki kısm-i bir çözüm getiriyor.

Ancak; "Sahur" çözüm istiyor.

* * *

Buradan;

Hassasiyetine inandığım.

Ve haberdar olmasıyla soruna "çözüm" getireceğinden şüphe duymadığım.

Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç.

Tabi ki Hastane Başhekimi ile diğer idareciler!

Bu hayır günde;

Hacı Sıddık'ın "istemini" duyun!

Kendi ifadesiyle; "bir kaç parça" kahvaltılık dahi verseler yeter.

Çünkü bir kaç gündür "sahursuz" niyet ediyoruz diyor.

* * *

Dedik ya;

Mukaddes ayı yarıladık.

Şükredelim.

Sabır.

Sadakat.

Ve Samimiyet gösterelim.

En önemlisi de;

Toplum yekvücut vaziyette Ramazan-ı Şerif'in hakkını "en güzel" inanç hürriyetiyle verelim.

İnanıyorum ki;

Hepimizin "ortak" düşüncesi Mukaddes ayın feyzini doyasıya yaşamaktır.

Yaşamak için de;

İstismarı değil, samimiyeti ihya edelim.

Hayırlı cumalar.