Sağlık! Kurumsal anlamda ne sağlık. Diyarbakır'daki yapısı sağlıksız! Yılların; Neşterini istiyor. Hem de; "Acil" bir vaka olarak? Diyeceksiniz ki; Nerden çıktı da, damdan düşer gibi "Sağlık" sağlıksız diye. Başbakan Seçim meydanlarında, Parti kurmayları her platformda, Diyarbakır'ın etkili ve yetkili zevatı her oturumda, söylüyor. Sağlıkta, Devrim yaptık, Avrupa kriterlerinin çok ta ötesinde, "konum" sağladık.
*** Doğru! Tartışılmazdır; Söylenenler ve sağlıkta hayata geçirilen, gelişmişlik. Ama ne var ki; Diyarbakır için "o gelişmişlik", pek tatmin edici değil. Bilakis, "Dibe vurmuş" bir vaziyetti. Elbette ki, Nedeni "gelişmişliğin", ötekileştirilmesine dayalı değil. Neden; Kurum ve kurumlar "ehlinin, elinde olmayınca, "Sağlıksal devrimler" dip yapar. Tavan yapmaz. Siz, Ehliyetsiz bir zevata son model teknolojiye sahip otomobili verin. Ve deyin ki; Al size otomobil direksiyonun başına geç. Yol da, otoban! Gaz mı, Fren mi, pedal mı, direksiyon mu derken. Kaçınılmaz bir şekilde; ya uçurumdan yuvarlanır, ya önüne çıkan ilk araca toslar. Sonuçta; Hem kendisine, Hem de direksiyonda bulunduğu otomobili, "tar-umar" eder.
***
İşte Diyarbakırımızın da; Sağlıktaki "hal-i durumu" bu. Ve ne hikmetse, "kimsenin" sesi çıkmıyor. Siyasiler mi, Kanaat önderleri mi, STK'lar mı.. Etkili-yetkili gördüklerimiz mi? Yok. İdareciler de, aynen suskun. Tabloya, Öyle inanıyorum ki, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'da aynı minvalde "yaka silkeliyor". Ne haliniz varsa diye! Büyük, Bir sessizliğin keyfiyeti var. Nasıl ki; Türkiye'de ilk olarak Diyarbakır'da SSK'nın kapısına kilit vuruldu, "kimsenin kılı" kıpırdamadı. Nasıl ki, Güneydoğu'da ilk olarak Göğüs Hastanesi kapatıldı. Ve hemen ardından, Uyduruk raporlarla şuan atıl duruma getirilen Suriçi Devlet Hastanesini işlevsiz bıraktılar. Bir de, Ardı ardına açılan sonra da, "kapılarına" kilit vurulan Sağlık ocakları. Semt poliklinikleri. Niye açıldı, niye kapatılıyor?
***
Evet. Kimse sormadı, soruşturmadı, ilgilenmedi. Herkes, "kuzu kuzu" baka kaldı. Eee. Boşuna dememişler, "çobansız sürüyü" Kurt tez kapar diye. Hele bir de, İşlevsiz haliyle "koltuk" yapışkanları var ki, "her şey bir yana", koltuk bir yana. Tükürüğü yağmur, Tepkiyi övgü, Tenzili rütbeyi "terfi" gören, bir zihniyet, ancak bu kadar gider... Bakın, İl Sağlık Müdürlüğü görevini şuan Dr. Hıdır Sarı yürütüyor. Tabi vekâleten. Ne kendi kadrosunu kurabilmiş ne de, "asalet" ataması yapılmış. Geçici. İki ayı olmadı görevde. Onu, bu olumsuz tablonun dışında tutuyorum. Çünkü, Yaşanan ve yaşatılanlar 'ondan" önceki kahramanların, eseri! Elbette ki, Geçici olunan bir "koltukta", geçişi kararlarla ancak, kurumsal işleyiş olur.
***
Peki, niye bu "hikmetsizlik". Niye, Batman'a tenzil-i rütbeyle gönderilen Dr. Namık Kemal Kubat'ın yerine "asaleten" atama yapılmıyor. Niye, Dr. Hıdır Sarı "vekâleten" yürüttüğü makama asaleten, yürütme güvencesi verilmiyor. Bir dostun ifade ettiği gibi; Biz daha önce "kapısına" kilit vurularak Özel İdare'ye devredilen Köy Hizmetleri'ne "politize" kurum diyorduk. Buraya, "Siyasi ve politize" olmuş kurum derdik! Şimdi bu unvanı, Diyarbakır'daki Sağlık Kurumlarına "vermiş ve almış" durumdayız. Ne ballı bir "koltuk" bu ki İlk Sağlık Müdürlüğü koltuğu. İki kez, Gönderilen üçüncü kez "gelmenin" gayreti içerisinde. Buarada Kubat'ın, Mahkemeyi kazanıp "gelmek" istediği haberini aldım. Ancak, şart koşmuş. Gelmemi, İstemiyorsanız, bari beni "Ağız Dış Sağlığı Hastanesine" Başhekim yardımcısı olarak atayın. Olur. Başka bir isteğin. Bu kadar, Politize olmuş kurum için "her şey" olur. Herkes istediği yere gelir, istediğini yapar. Yeter ki, "Koltuk" elde olsun, gerisi önemli mi?
***
Acil serviste, Hasta mı olmuş, hastane enfeksiyondan mı geçilmiyor. Kimin umurunda. Yolsuzluk. Usulsüzlük. Keyfiyet ve getirim, paylaşım mı, "herkes" kendisine. Ama, Payıma ve alanıma karışma. Anlayacağınız, Diyarbakır'daki sağlık kurumları şuan itibar acısından yerlerde. Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi mi? Medya'ya, Servis edilen haberlerle, "makyaj" yapıyor. Tabi, ciddi duyumlar da yok değil, olup-bitenle alakalı. Hani derler ya; "elini nereye atarsan, elinde kalır" diye. İşte, Sağlık kurumları da, işte böyle bir hal içerisinde, vur birini ötekine. ***
Hele bir de, İlçelerdeki Sağlık Kuruluşlarının "halini" soran var mı? Denetleyen, Soran-soruşturan, inceleyen kimse yok mu. Yok galiba! Olsaydı gelir-gider, ihale paydaş olur muydu? Başhekimler, Yardımcılar, doktorlar ve diğer personeller "haksız" kazanç sağlamada, gözaltı ve tutuklama yaşarmıydı. Suç dosyası da hayli kabarık, işsevsiz halleri gibi. Bir de, Bundan bir kaç ay önce, Diyarbakır'a gelen Sağlık müfettişleri. Sahi, Onların araştırma ve soruşturmaları ne oldu. Hastane müdürleri, yardımcılar. Başhekim ve diğer yetkili zevat hakkındaki "enva-i" iddialar. Yoksa hatıra binaen "sumen altı mı" gereksinimi doğdu, soruşturmalara. Siyasilerin, Hikmetiyle mi yoksa onlarda, son zamanlarda "müfettişlerin paydaşlık" rezaletlerine binaen mi? At çöpe mi oldu. Bilemiyorum.
***
Eğer, Sokaktaki vatandaştan tutunda. Kentin, En üst seviyedeki yetkilisine kadar. Sağlık, Kurumları için "sağlıksız" diyorsa. Olup-bitene yaka silkeliyorsa. Vay o "kentin" haline. Ne diyelim, Yeni hükümet, yeni kabine, yeni vekiller. Gelin, Diyarbakır'a ciddi ama, "gelen gideni aratmasın" diyebileceğimiz bir revizyonu hayata geçirin. Yoksa Yarın hastaları sokakta, ellerinde serum şişeleri. Ya da, ölmüş insanların cesetlerini. Hastane enfeksiyonundan toplu ölümleri görürseniz, şaşmayın. Bizden söylemesi.