SAĞLIKTA DEPREM!
Eklenme: 11/23/2013 12:00:00 AM

Klavye,

Duşlarına dokunmadan önce şu düşüncem vardı.

Bugün'e özgü.

Şöyle, "haftasonu" mülahazası yapalım.

Ama ne var ki.

Bilgisayarın başına geçince turum değişti.

Gün içerisinde, aldığım bir tomar not var.

***

Ve hepsi de.

"Sıcak" mevzulara ilişkin.

Aksiyonlu.

Rölantiye alıp haftanın ilk gününe bırakayım mı dedim?

Olmadı.

Bayatlaşır, üzerinde fikri-mülahaza, anlamsızlaşır.

O zaman.

Yine bildik, seyirle güne devam dedim.

***

Peki.

Gün içerisinde neler yaşandı?

En sıcak mevzudan başlayalım.

"Sağlıkta Deprem".

Evet,

Kamu Hastaneleri Yönetiminde 7 şiddetinde bir deprem yaşandı.

Genelsekreter Muhammed Güzel Kurtoğlu.

Dün itibariyle "görevden" alındı.

***

Aslında; "beklenen" bir alınmaydı.

Gerek "hakkında" ayyuka çıkan şaibeler.

Hele ki, "araç ihalesi".

Müfettişlere bunla ilgili verdiği ifadesinde, Diyarbakırlıları "potansiyel" suçlu göstermesi.

çok ciddi ve vahim; "ithamlar".

Derler ya; "Kep düştü, kel göründü"..

Kurtoğlu'yla alakalı da bu durum.

***

Tabi.

Üzerinin "çizilmesi" bu hadiselerle alakalı mı?

Yoksa "idarenin" tasarrufu mu?

Veyahut "siyasilerin" gelen tepkilere cevabı mı?

Her ne ise!

***

Peki, Kurtoğlu'nun "yerine" kim geldi?

Denilene göre;

D.Ü çocuk Cerrahisi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Uygun.

Hayırlısı diyelim.

Lakin.

Bu değişim, "Kamu Hastanelerinde" şöyle bir huzursuzluk yarattı.

Tüm idari "kadroların" düşüşü.

***

Denilene göre;

Genel Sekreter gittiyse.

"İdari" sözleşme yapılan diğer yöneticiler de "boşa" düşmüş oluyor.

Yani; Hastane Başhekimleri, Yardımcıları, Hastane Müdürleri hepsi bila istisna.

Bu nedenle;

Yukarıda, sağlıkta 7 şiddetin de deprem dedim.

Bakalım, "etkisi" ne olacak.

Önümüzdeki hafta, bu yönde hayli "hareketli aksiyonlar" olacağını ifade edebilirim.

***

EVET Mİ, HAYIR MI?

Evet,

Bu bu soruya, Nihat Hatipoğlu hoca cevap verecek.

AK Parti'den, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için.

Evet mi,

Hayır, mı diye?

Demiştim ya;

Başbakanla olan "görüşmesinin" sonucuyla alakalı, "düşünce" süresi istemiş diye.

Dün bunu ifade etti.

***

Salı günü, basın toplantısı yapacak.

Kamuoyuna;

Kesin ve son "kararını" bu toplantıda verecek.

Peki, "kanaat"

Ve kulislere yansıyan düşünce ağırlığı nedir derseniz?

Doğrusu.

Aile efradının hemen hepsi; "evet-ten" yana!

Ama Nihat hoca biraz, "tereddütlü".

***

O da.

Yılların kendisine kazandırdığı "misyon".

Halktaki, "sevgi".

Ve icra ettiği görevdeki, "kutsal" duruş.

"Siyasi" kulvarda,

Bir anda "tar-ü mar" olabilir, güveni yıkabilir diye.

Eee.

Siyasetin, hal-i hazırdaki "iki yüzlüğü", ürkütmüyor değil.

***

Neyse!

Karar kendisinin.

Ama fikri bazda düşüncem ne derseniz?

Siyasetin kirli yüzünü rağmen.

Ki birileri o kirli yüzü artık temizlemeli diyerek.

Nihat hoca.

Diyarbakır için "önemli" kazanımlar yaratabilen bir isim olabilir.

Ama yine de karar kendisinin.

***

AJANLIK İDDİASI!

Gel gelelim;

Günün en "vahim" bombasına.

O da şu; Polisten "ajanlık" baskısı ve "eylem" diktesi!

İddianın sahipleri ise;

Diyarbakır'daki Takva Eğitim ve Okuma Salonu üyeleri.

***

Dün, gazeteciler cemiyetinde basın açıklaması yaptılar.

Grubun sözcüsü Nihat Turan.

Elindeki "yazılı" açıklamayı okurken, "insanın" tüyleri diken diken ediyor.

Tıpkı.

1993 ila 1998 yıllarında "yaşanan" O.HAL'nin "korkuları" gibi.

***

Diyorlar ki;

Diyarbakır Polis Okulu İstihbarat Daireleri.

Toplumun "huzuru" devletin imknlarını kullanarak bozmaya çalışıyorlar.

Hem bizlerin,

Hem PKK elemanlarının "arasına" sızarak, "eylemler" için baskı yaptırıyorlar."

***

Yani özetle.

Açıklamadaki anlatım;

Bölgede PKK-Hizbullah "çatışmasını" yeniden körüklenmek isteniyor!

İddialar Ürkütücü ve vahim!

Bu yönde, C. Savcılığına "suç duyurularının" olduğunu söylüyorlar.

***

Doğrusu.

İddia mı, hakikat mi her ne ise!

Etkili ve yetkili zevat duruma vakıf olmalı.

Toplumun, huzur ve güveni olduğu kadar,

Hak, hukuk ve adaletin nizam-i açısından, mevzuu ciddiyet arz ediyor.

***

Malum.

Ulusalcı,

Vesayetçi,

Tekçi,

Cuntacı şer yapı, "hala" direnç gösteriyor.

Su uyur, düşman uyumaz misali.

Bilindiği gibi.

Bölgede süreçle esen bir barış rüzgrı var.

Uyanık olunmalı.

Barışı "istemeyen" çevrelerin, "şerrine" gelinmesin!