Klavye,
Duşlarına dokunmadan önce şu düşüncem vardı.
Bugün'e özgü.
Şöyle, "haftasonu" mülahazası yapalım.
Ama ne var ki.
Bilgisayarın başına geçince turum değişti.
Gün içerisinde, aldığım bir tomar not var.
***
Ve hepsi de.
"Sıcak" mevzulara ilişkin.
Aksiyonlu.
Rölantiye alıp haftanın ilk gününe bırakayım mı dedim?
Olmadı.
Bayatlaşır, üzerinde fikri-mülahaza, anlamsızlaşır.
O zaman.
Yine bildik, seyirle güne devam dedim.
***
Peki.
Gün içerisinde neler yaşandı?
En sıcak mevzudan başlayalım.
"Sağlıkta Deprem".
Evet,
Kamu Hastaneleri Yönetiminde 7 şiddetinde bir deprem yaşandı.
Genelsekreter Muhammed Güzel Kurtoğlu.
Dün itibariyle "görevden" alındı.
***
Aslında; "beklenen" bir alınmaydı.
Gerek "hakkında" ayyuka çıkan şaibeler.
Hele ki, "araç ihalesi".
Müfettişlere bunla ilgili verdiği ifadesinde, Diyarbakırlıları "potansiyel" suçlu göstermesi.
çok ciddi ve vahim; "ithamlar".
Derler ya; "Kep düştü, kel göründü"..
Kurtoğlu'yla alakalı da bu durum.
***
Tabi.
Üzerinin "çizilmesi" bu hadiselerle alakalı mı?
Yoksa "idarenin" tasarrufu mu?
Veyahut "siyasilerin" gelen tepkilere cevabı mı?
Her ne ise!
***
Peki, Kurtoğlu'nun "yerine" kim geldi?
Denilene göre;
D.Ü çocuk Cerrahisi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Uygun.
Hayırlısı diyelim.
Lakin.
Bu değişim, "Kamu Hastanelerinde" şöyle bir huzursuzluk yarattı.
Tüm idari "kadroların" düşüşü.
***
Denilene göre;
Genel Sekreter gittiyse.
"İdari" sözleşme yapılan diğer yöneticiler de "boşa" düşmüş oluyor.
Yani; Hastane Başhekimleri, Yardımcıları, Hastane Müdürleri hepsi bila istisna.
Bu nedenle;
Yukarıda, sağlıkta 7 şiddetin de deprem dedim.
Bakalım, "etkisi" ne olacak.
Önümüzdeki hafta, bu yönde hayli "hareketli aksiyonlar" olacağını ifade edebilirim.
***
EVET Mİ, HAYIR MI?
Evet,
Bu bu soruya, Nihat Hatipoğlu hoca cevap verecek.
AK Parti'den, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için.
Evet mi,
Hayır, mı diye?
Demiştim ya;
Başbakanla olan "görüşmesinin" sonucuyla alakalı, "düşünce" süresi istemiş diye.
Dün bunu ifade etti.
***
Salı günü, basın toplantısı yapacak.
Kamuoyuna;
Kesin ve son "kararını" bu toplantıda verecek.
Peki, "kanaat"
Ve kulislere yansıyan düşünce ağırlığı nedir derseniz?
Doğrusu.
Aile efradının hemen hepsi; "evet-ten" yana!
Ama Nihat hoca biraz, "tereddütlü".
***
O da.
Yılların kendisine kazandırdığı "misyon".
Halktaki, "sevgi".
Ve icra ettiği görevdeki, "kutsal" duruş.
"Siyasi" kulvarda,
Bir anda "tar-ü mar" olabilir, güveni yıkabilir diye.
Eee.
Siyasetin, hal-i hazırdaki "iki yüzlüğü", ürkütmüyor değil.
***
Neyse!
Karar kendisinin.
Ama fikri bazda düşüncem ne derseniz?
Siyasetin kirli yüzünü rağmen.
Ki birileri o kirli yüzü artık temizlemeli diyerek.
Nihat hoca.
Diyarbakır için "önemli" kazanımlar yaratabilen bir isim olabilir.
Ama yine de karar kendisinin.
***
AJANLIK İDDİASI!
Gel gelelim;
Günün en "vahim" bombasına.
O da şu; Polisten "ajanlık" baskısı ve "eylem" diktesi!
İddianın sahipleri ise;
Diyarbakır'daki Takva Eğitim ve Okuma Salonu üyeleri.
***
Dün, gazeteciler cemiyetinde basın açıklaması yaptılar.
Grubun sözcüsü Nihat Turan.
Elindeki "yazılı" açıklamayı okurken, "insanın" tüyleri diken diken ediyor.
Tıpkı.
1993 ila 1998 yıllarında "yaşanan" O.HAL'nin "korkuları" gibi.
***
Diyorlar ki;
Diyarbakır Polis Okulu İstihbarat Daireleri.
Toplumun "huzuru" devletin imknlarını kullanarak bozmaya çalışıyorlar.
Hem bizlerin,
Hem PKK elemanlarının "arasına" sızarak, "eylemler" için baskı yaptırıyorlar."
***
Yani özetle.
Açıklamadaki anlatım;
Bölgede PKK-Hizbullah "çatışmasını" yeniden körüklenmek isteniyor!
İddialar Ürkütücü ve vahim!
Bu yönde, C. Savcılığına "suç duyurularının" olduğunu söylüyorlar.
***
Doğrusu.
İddia mı, hakikat mi her ne ise!
Etkili ve yetkili zevat duruma vakıf olmalı.
Toplumun, huzur ve güveni olduğu kadar,
Hak, hukuk ve adaletin nizam-i açısından, mevzuu ciddiyet arz ediyor.
***
Malum.
Ulusalcı,
Vesayetçi,
Tekçi,
Cuntacı şer yapı, "hala" direnç gösteriyor.
Su uyur, düşman uyumaz misali.
Bilindiği gibi.
Bölgede süreçle esen bir barış rüzgrı var.
Uyanık olunmalı.
Barışı "istemeyen" çevrelerin, "şerrine" gelinmesin!