SAĞLIKTA REVİZYON
Eklenme: 10/31/2012 12:00:00 AM

Sağlıkta,

Yönetim “anlayışı” ve profili değişti.

Artık “yerelde” yönetim ve müdahale.

Malum;

Bir süre önce 663 sayılı kanun hükmünde kararname ile “Teşkilat Yasası” yenilendi.

Ki genel düzenleme içerisinde; en önem arz edici “Kamu Hastane Birlikleri”.

***

Peki, bu düzenleme ne getiriyor.

Dahası açılımı ne?

Şöyle;

Bakanlık politika ve hedeflerine uygun olarak, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini vermek üzere hastanelerin, ağız ve diş sağlığı merkezlerinin ve benzeri sağlık kuruluşlarının açılması, işletilmesi, faaliyetlerinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve denetlenmesi, bu hastanelerde her türlü koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin verilmesini sağlamakla görevli, Bakanlığa bağlı “Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu”  olarak görev yapacak.

***

Ve bu eksende;

Kaynakların etkili ve verimli kullanılması amacıyla Kuruma bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları, “il düzeyinde” oluşturulacak Kamu Hastaneleri Birlikleri Genel Sekreterliğince işletilecek.

Birlik teşkilatı, genel sekreterlik ve hastane yöneticiliklerinden oluşacak.

Genel sekreterlik birliğin en üst karar ve yürütme organı.

Alt kademede ise;

Tıbbî hizmetler, İdarî hizmetler ve malî hizmetler başkanlıkları yer alacak.

***

Hastanelerdeki yönetim şekline gelince!

Burada da, başhekim “yerini” koruyor ancak “yetki” alanı sınırlı.

Sadece “Tıbbi ve Sağlıkla” alakalı işleyişe müdahale edebilecek.

Onun dışında “herhangi bir işle ilgili” yetkisi yok.

Yardımcı sayısı da, öyle 10-11 kişiden oluşan Başhekim yardımcısı yok.

Kapasite oranına göre; en az iki en fazla 4 ya da 5 olabilir.

Diğer yetkili ise hastane “yöneticisi.”

Yani, Genelsekreterlikle “işleyiş” trafiğini görecek kişi.

***

Genel itibariyle; hastaneler “idari ve mali” açısından özerkliğe kavuşuyor.

Birer “ticari” kuruluş gibi.

Zaten, mevzuat ve yetki alanların altına imza attıkları “sözleşme de” vurgu yapılıyor.

Performans ve ticari kazanç “birinci koşul” başaran, geliri yükselten kalır, başaramayan-geliri düşüren gider.

***

Velhasıl,

Bu birim ve yeni yönetim işleyişi artık yürürlükte!

Doğrusu başarılı olunur mu, olunmaz mı onu bilmem?

Onu zaman ve atanan şahsiyetlerin ortaya koyacağı “icraat” tayin edecek.

Lakin şunu net ifade edebilirim ki; yerelde ve yerinde “hizmetin” hayat bulması önemlidir.

Çünkü sorunların köklü çözümü açısından büyük aşama ve imkân yerelin karar kılıcı olmasıdır.

***

Yıllardır;

Görüyor ve yaşıyoruz meselelerin çözümü her daim “Merkezi Yönetim” anlayışıyla kolay olmamıştır.

Hatta yapılamamıştır.

Bir imzanın,

Bir ihalenin “aylarca hatta yıllarca” zaman tükettiğini göz önüne aldığımızda.

Merkezi yönetimin;

Ne kadar atıl ve çağın gerisinde olduğu tartışılmaz olur.

Bu nedenle; Kamu Hastaneleri Birliği’nin kurulmasını önemsiyoruz.

***

Gelirsek Diyarbakır’a.

Evet,

Birliğin Genel Sekreterliğine Dr. Muhammed Güzel Kurtoğlu yetkili kılındı.

Kısa bir süre önce; görev “yetkisiyle” işe koyuldu.

Ve Bayram arifesiyle hareketlilik başladı.

Dün itibariyle; tabiri caizse özellikle kamu hastanelerinde, “şok” denilebilinecek atama ve görev değişikliklerine gitti.

Yönetimsel anlamda ciddi bir yenilenme var.

***

Bazı hastanelerin başhekimleri görevden alınarak, bir alt görev ve kadrolara indirildi.

Birçok hastanenin de başhekimi ve müdürü de “el değiştirdi”.

Kimi başka hastanelere ya aynı görevle ya da bir üst görevle gönderildi.

Kim nereye atandı,

Kim kızağa çekildi, onların isimlerini burada aktarmak istiyorum.

Zaten hepsi; hazırlanan manşet haberimizde mevcut.

Ben burada bir noktanın altını çizmek istiyorum.

Özellikle; görevlendirme ve atamalarda benimsenen “kriter ve liyakat” ölçütü nedir?

***

Bilindiği gibi;

Mevzuattaki değişikliğin ana gayelerinden biri kurumların “profesyonel” kişiler tarafından yönetilip-işletilmesidir.

Şimdi; liyakat ölçütü akademik kariyeriyle Prof varken, Doçent varken, hatta yardımcı Doçent var iken.

Hele ki; uzun yıllar icra ettiği görevinde üstün başarılar elde etmiş idareciler bulunurken.

Derler ya; tecrübe ve liyakat sahibi idareciler varken.

Neden; Pratisyen,

Neden hiç idarecilik tecrübesi olmayan,

Neden, yereli tanımayan, bilmeyen, görmeyen...

Daha da ötesi; neden her şeyin yabancısı?

Bu hal-i vaziyetle; “nasıl” başarılı bir grafik çizebilir-siniz!

***

Sonuç olarak;

Eğer devlet hastaneleri şirket gibi yönetilecekse.

Ki öyle yönetilecek.

Ve tabi ki bunlar karlı işletilecekse ki birinci koşuldur.

O zaman sizin, bilgili aynı zamanda lider yöneticileri seçmeniz zorunlu olmuyor mu?

Zaten diğer türlü böyle bir işin altından kalkmak, bu işi başarıyla yönetmek mümkün olmaz.

Peki uyuldu mu?

***

Tabi bu vurguyu yaparken.

Sakın, sözleşmelerine imza atan atanmış ve görevlendirmiş kişilere karşıyım “tezi” çıkmasın.

Benim karşı çıktığım; koordinasyondaki “anlayışın” zafiyeti.

Yoksa başka bir düşünce hâsıl değil.

***

Evet,

Yönetimsel anlamda sağlıkta ciddi bir revizyon yaşandı!

Ki ekseriyetiyle gelen negatif eleştirilerin dozajıyla öyle görünüyor ki yaşamaya da devam edecek.

Seçilen ve atananlar şimdilik böyle..

Her an değişebilir de..

Ancak bu iş idari değişimlerin ötesinde; “idari sorumlulukta” görmek gerekir.

***

Lakin hastanelerimizin çok önemli sorunları var.

Artan nüfus ve sağlık sorunları karşısında yetersiz kalıyorlar.

Ürkütücü zafiyetler de cabası.

O nedenle hem kısa hem uzun vadeli çözüm ve müdahaleler şart.

Bizden bu kadar.

Öneri ve biraz da hassasiyet çağrısı.

Gerisi etkili ve yetkili zevatın işi.

Zaten her şey olup bitmiş.

Gelene hoş geldiniz, başarılar derken;

Gidenlere de yolunuz açık olsun diyoruz!

İlimize de hayırlı olsun.