Kavgalı, Gürültülü, fırtınalı ve çatışmalı... Hatta, "Ölümlerin", cinayetlerin, silahlı saldırıların. Siyasi, Ekonomik ve kültürel "çekişmenin" sahne aldığı. Bel altı, göz üstü salvoların icra edildiği. Takılan, Lakaplar, "sanal" benzetmeler, akşam söylediğini, sabah inkâr edenler. Hele bir de, Tarihe geçen "aşk-meşk" kaset furyası. Kasetle, Gelen parti liderliği. Velhasıl, Enva-i çirkinliklerin "vücuda" getirildiği. Gerilimi, Tansiyonu yüksek bir seçim atmosferini yaşadık. Hem de soluksuz bir şekilde, nefesler tutularak. Ve bugün akşam noktalıyoruz "bu seyri". Tabi, Çirkinlikler kadar "güzellikler" ve yenilikle, değişiklikler de yaşanmadı değil, bu sürec içerisinde. Güzel ve çirkin diyerek.
***
Neyse. Öyle inanıyorum ki tüm bu olup-biten mevzuular unutulur. Zaten, Unutulup, seçim "hatırası ve zayiatı" deyip, tarihe bırakılmalı. Tartışılmamalı. Aksi takdirde, "Saplanıp kalırsak" işte o zaman tüm bu mücadele ve uğraş "heba" olur. Ne demokrasi, Ne çağdaşlık ve ne de çoğulcu düşüncenin varlığı "söz" konusu olmaz. Seçimin de "demokratik" bir yarış olduğu da, değer kaybına uğrar. Evet, Yarın ülke sathinde sandıklar kurulacak. Milyonlarca seçmen de, bu minvalde "yurttaşlık" göreviyle, "demokratik ve anayasal" hakkını kullanacak. Sandık başına gidip "oy" verecek. Peki, Gaye, beklenti ve umut noktasında ne olacak, "o kullanılan" oyun hikmeti? Hiç kuşkusuz ki; Toplumun tüm katmanlarının ortak temenni ve istemi "istikrar ve barışçıl" ülke olmak olacaktır.
***
Biliyorum; Herkesin kendisine has mutlaka bir mazereti vardır kullanacağı "oyla" alakalı olarak. Hangi partiye verirsem; "kişisel" sorunuma çözüm bulur diye. Mesela; İşçinin, Emeklinin, Üniversitelinin, Bürokratın, Memurun, Esnafın ve sıradan vatandaşın "kendisine" has istek ve talepleri var. Zaten bunun içindir ki, "seçimin vaatleri" bu süreçte hayli bonkörlük alır. Yani; Derdi de, sevinci de, beklentisi de farklı. Ama; Tüm bunlar "yeterli mi", o oy'un kullanımına ilişkin. Bilemiyorum. Belki, farklı düşünce mülahaza edilebilinir.
***
Ama ben. Biraz da; "oyun" kullanılması esnasında, ülkenin salih-i selametinin de düşünülmesini istiyorum. Onun için de; "Oyumu kime vermem" gerektiği sorusuna yanıt vermek istiyorum. Çünkü; Çok sayıda okurum, soruyor bu kadar analiz iyi de; "sen oyunu kime vereceksin" onu söyle. Evet, Söyleyeyim. Ama önce beklentiler ve o oyum neyi getirmesi gerektiğine değinmek istiyorum.
***
Birincisi; Şu vesayet rejimiyle kaleme alınan, yaz-boz tahtasına dönen. Demokrasiyi, İnsan haklarını, Eşitlik ve özgürlüğü, daha da ötesi "sivil" vasfı içermeyen "kırmızı kitaptan" kurtulmak istiyorum. Daha, Demokratik, çağdaş, özgürlükçü ve bireyi öne çıkaran "Sivil Anayasa" istiyorum...
***
İkincisi; Etnik kimlerin çatışma ve ötekileşme alanına sokulmadığı. Herkesin; "eşit" ve birinci vatandaş olarak kabul edildiği. Barışın, Kardeşliğin, huzur ve güvenin, istikrarın "yıkılmaz kalelerin" oluşturulmasını istiyorum.
***
Üçüncüsü; Kanayan yaramız, "Biz Kürtlerin" beklenti ve taleplerine, "ifade etmeyi", bilinmeyi ve konuşmayı. Tanınan, Teminat altına alınan; "eşitlikçi" bir, çözüm istiyorum. Ne kan aksın, ne kan dökülsün.
***
Dördüncüsü; Her siyasi akımın eşit kulvarda koştuğu. Herhangi bir engele takılmadığı. Baraj mı, yüzdelik mi, senli mi benli mi, öteki mi, çıkmazının son bulmasını istiyorum. İstiyorum ki; İnsanlar düşüncelerinden, yazdıklarından, söylediklerinden dolayı "cezaevinde" ömür tüketmesin. Cezası; Hapis ve demirparmaklıklar ardında olmasın.
***
Beşincisi; Her 10 yıl, 20 yılda bir "Askeri vesayetleri" dayatan, düşünceler bertaraf edilsin. Değil, Kalıntı ve kök, "adı dahi" telaffuz edilmeyecek, bir rejimin, yasaların var olmasını istiyorum.
***
Altıncısı; Ne medya "iktidarı", ne de medyayı susturan iktidarı istemiyorum. Dokunulmayan; "kimse" kalmasın. Ve tabi ki; Türkiye "geçmişiyle" yüzleşmeli. O karanlık dönemin, aktör ve failleri hesap vermeli. 17 bin faili meçhul cinayetin. Ölen 40 bin insanın. Kaybolan binlerce insanın. Yerinden, yurdundan edilen, milyonlarca ailenin. Tüm bu acı tablonun "araştırılıp-soruşturulması" gerektiğini istiyorum.
***
Sonuç itibariyle; Ben "etnik kimliği" öne çıkaran, bir rejim anlayışını istemiyorum. Ben, Tüm kimlikleri bünyesinde "eşit ve anayasal teminat altında tutan" bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti istiyorum. En önemlisi; Ekonomisine, Demokrasisine, İstikrarına, Ve insan haklarına, bireyin üstünlüğüne. Hukukun ve adaletin "tarafsız ve eşitlik" ilkesine; güvenen bir ülke ve yönetim istiyorum. Galiba; Çok mu şey istedim. Ya da; "o tek oy" için; çok mu bu beklentiler. Sanmıyorum, Eğer geleceğimizi düşünerek ki onun için sandık başına gidiyoruz. O zaman; Az önce bahsettiklerimi bana verecek, kim varsa. Benim oyum ona! Varın; Gerisini siz belirleyin kime veya kimlere "oy vereceğimi". Ben, Rengimi ve istemimi belirtim.
***
Bence; Siz de, mazeret ve beklentiler kadar sıraladıklarımı da bir düşünürseniz. İnanıyorum; O zaman Demokratik ve anayasal hakkımız olan "oy kullanma" yetkisini, doğru kullanmış oluruz. Eee! Ne diyelim; nasıl olsa yarın oy kullanacağız. Akşamı da sandıklar açılacak. Kim; Neyi ve neleri "isteyerek" oy kullandığını. Biz şimdiden; Seçim sonuçlarını, ülke ve millet açısından "hayırlı uğurlu olsun" diyelim. Ve pazartesi günü buluşmak umuduyla.
NOT;
YSK dün, Dicle'nin adaylık ve seçim süreciyle alakalı konuştu. Tansiyonu düşüren, Bir açıklamayla "Dicle'nin savunması alınacak, belgeler tamamlanacak". Ondan sonra; Karar verilecek. Yani; Seçim'e "yasaksız" giriyor Dicle. Ne diyelim; İnşallah demokrasi kazanır.