SALDIRILAR NEYE HİZMET EDİYOR?
Eklenme: 10/20/2011 12:00:00 AM

Sabahın, İlk saatleri, telefonum uzun uzadıya çalıyor. Arayan meslekten haberci bir dost. Hanım, dürtüklüyor "telefonun" çalıyor diye! Sitemli, uykunun "sinir" harbiyle, bu saatte de aranır mı diye çıkışıyorum. Çünkü saat sabahın 06.00'sı. Her zamanki gibi; saat 03.00'te uyumuştum. Bu üç saatte ne oldu ki arıyor;  içimde derin korku var. Soruyu ağzıma dikercesine haberci dost başlıyor konuşmaya. Yüreğime; Acı ve kor ateşi düşüren, "vakadan" bahsediyor.

* * *

Ağabey; Hakkâri Çukurca "saldırısından" haberiniz var mı? 24 Askerin şehit edildiğinden söz ediliyor. Yaralı da çok. PKK, 8 Ayrı koldan saldırmış. Hani; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "moral ziyaretinde" bulunduğu Tugay var ya. Orası saldırıya uğramış. Bize ulaşan, notlar bunlar. Bir de; Asker, Sınır ötesi kara harekâtı başlattı. Uçaklar, "Kandil'e" yönelmiş. Sizde farklı notlar var mı, paylaşalım. Ajans, son dakika haberini istiyor benden diye! Ben buz kesilmiş vaziyetteyim. Cevap vermediğim gibi, "evet veya hayır da" diyemiyorum. "Ağabey ordamısııın" cümlesiyle irkiliyorum. Hanım da merak içerisinde, müdahale ediyor. Belli ki, "telefondan gelen sesleri" o da duymuş... "Konuşsanaaa" diye. Az sonra görüşelim diyerek telefonu" kapattım.

* * *

Bir kaç yerle telefon görüşmesinden sonra "menfur" hadisenin, detaylarını alıyorum. Yatak odasından çıkıp, oturma odasına geçtim. Televizyonları açtım, "son dakika" gelişmeleri nedir diye? Flaş haber;  "PKK 24 askeri şehit etti" 24 vatan evladı daha; "teröre" kurban gitti. Hakkâriden "kara haber" başlıkları. Ekrana bakarak; kendi kendime "PKK ne yapmak istiyor" diye sordum! Ve ekledim soruları peş peşe; PKK neden sürekli saldırıyor. Eylemleri tırmandırmasındaki neden ne? Kan akıtmakla; "Neyi amaçlıyor?" Biliyorum; birçok kesim ve kişi için "sorular", anlamsız ve gereksiz gelebilir. Özellikle; "gelenekçi" vesayetçi düşünceden gelenler, açısından. Aslında; "PKK'yı kullananlar ne yapmak istiyor?" sorusunu sormak lazım.

* * *

İşte, bu fikri noktada, "keşke" demeye başladım. Tabi keşke diye başlayan ifadem dün buradan kaleme aldığım "Anayasa ve Şiddet" yazım'a ilişkin. Keşke, "ben demiştim" noktasında, haklı çıkmasaydım. Keşke dün yazdıklarım "havanda su dövme" misali, olaydı. Keşke; Suya yazılı, bir yazı hükmünü içereydi. Ama ne yazık ki haklı çıktım. Beklediğim gibi, "oldu" ve şiddet "gemi azıya" vurdu. Çünkü yazım Çukurca'da "olup-biteni" ve Bitlis'te yaşanan hadiseyle; "her şeyi" haber veriyordu. Bugün ve yarın "neler olabileceği" noktasında. Ne demiştim;

* * *

"Çatışma, şiddet ve terör" azar ise. Mızıkçılığa, Hazır partiler "durumu" fırsat bilip, Anayasa değişikliğini "tozlu rafa" gönderebilirler. Hatırlarsanız, 26 maddenin referandumunu. Cumhurbaşkanı Gül'ün, 367 diye dayatılan "ucube" sayısı. O dönemde; "kan oluk gibi akıyordu". Dağlıca, Aktütün bu durumun "eseri" değil mi? Diyebilirler ki; Önce, bu şiddet atmosferi ve çatışma ortamı "son bulsun da", ondan sonra "değişikliği" görüşelim. O zaman da dememişler miydi; "referandum" ertelensin. Gül "Cumhurbaşkanı" olmasın. Kritik bir hal. Böylece vesayetçiler için; "Kerhen" olabilirlik getirdikleri Anayasa'da "sıyrılmış" olacak. Böylece, "vesayetçi" yapıya, "taze kan" sağlanacak. Çünkü biliyorlar ki, "hal-i durumlarının" panzehiri. Ve var olan saltanatlarını "yıkacak" dozer "Yeni Anayasa'dır."

* * *

Evet, saldırının şifresi nettir. Nitekim; Dün Anayasa Komisyonu üyelerinin "ilk tarihi" toplantısı idi. Yani, tam da "günün" akşamı, saldırı yapıldı. O nedenle; Birincisi: Anayasa değişikliği paketini sabote etmek. İkincisi: Ülkeyi istikrarsızlaştırarak AK Parti iktidarını zora sokmak. Üçüncü: Askeri vesayet sistemine "prim" kazandırmak. Dördüncü: Ergenekoncu gibi yapıları "yeniden" hayata kazandırmak. Beşinci: Ülkenin batı illerinde "Tahrir" misali, Türk ayaklanması yaratmak. Kürt-Türk çatışmasını alevlendirip, "Suriye" vari, ortam geliştirmek. Yani, ülkeyi topyekûn 1990'lı yıllara "döndürebilme gayretkeşliğidir.

* * *

Bu etkenlere bir de; Türkiye'nin "komşu ülkelerle" olan, hizip halini görmezden gelmemek lazım. İsrail, Suriye ve ABD ile Avrupa'nın, Almanya, İtalya ve Fransa! Irak, İran ve Ermenistan'ı da unutmamak lazım. Hepsinde; ana strateji "Türkiye" Ortadoğu üzerinde, "kazandığı" lider olma vasfını yermek. Eski yıllara dönüp; "bu güçlere" muhatap olma potasına getirmek. Çünkü bu kadar "karışık" bir uluslararası işbirliği ve "kullanım" aktifliğiyle PKK saldırıyı nasıl yaptı. Lojistik destek. İstihbarati bilgiler. 250 kişilik bir grupla; "8 ayrı noktada", Karakollara baskın yapıyor olması sıradan bir plan değil. Hem de, saldırı sonrasında "elini-kolunu" sallayarak, bulunduğu bölgeye intikal ediyor. Bir zafiyet, bir istihbarat sorumsuzluğu yok mu? O da; ayrı bir muamma. Tıpkı, Aktütün'ün, Dağlıca'nın "ortaya çıkan", kirli yapısı. Bingöl karayolunda, Şemdin Sakık'ın 33 sivil Asker'i şehit ettiği "saldırının" gayesi?

* * *

Başbakan Erdoğan dün bu meyanda konuştu. Tabi bir de soru muğlâklığı yarattı. Peki, kimi ve hangi ülkeleri kast ediyorsunuz diye. Ne dedi Başbakan; Terör örgütü huzurumuza kastedenlerin taşeronudur. Terör örgütü nereden besleniyorsa hesap sorulacaktır. Kime? Evet, Çukurca ve Bitlis'teki saldırının yarattığı acının tarifi yok! İfade etmek zor. O nedenle de; Gazetenin manşetine "sözcükler kifayetsiz" diye başlık attık. Belki, Klasik bir baş sağlığı dileme şekli olacak. Ama elden ne gelir; "Şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı" diliyorum. Ama şu ifadeyi de söylemeden geçmek istemiyorum; "vatan sağ olsun" demiyorum. Çünkü "Milletsiz ve halksız toprak, neye ki?"

* * *

PKK'YA, BİR NOT DÜŞMEK LAZIM? Evet, Her şeyi bir tarafa bırakırsak; Gelelim; PKK'nın "ayağına" keser vurma gayretkeşliğine. Yani; "tırmanış" sağladığı kanlı eylemleriyle; Kürt halkından aldığı nefrete. Çünkü biliyor ve inanıyorum ki hiç bir Kürt ferdi, "bu cinayetleri, katliamları ve saldırıları" tasvip etmiyor. Onlar, barış istiyor, kardeşlik istiyor ve tabi ki "sorunlarının" çözümünü istiyor. Peki, PKK ne yapıyor, "tüm bunların" önüne set örücü, hadiselere meyil veriyor. Belki, diyebilir ki "bu benim gücüm". "Hava harekâtlarına" karşı, KCK operasyonlarına karşı "ayaktayım" mesajını verme gayreti. Maalesef. Bu hal-i seyir "ayağa keserdir". Ve PKK tam da, "Kürtler" sorun çözmede "panzehir" olan Yeni Anayasa için, mesai yapıldığı bir dönemde bu "işi sekteye" uğratma gayretiyle; "kendini" yaralıyor. Yine inanıyorum ki; Kürtler de, Türkler de "savaş" istemiyor, barıştan başka. Nitekim dün; öyle bir kaç mail aldım ki, "dünün PKK sempatizanı" diyebileceklerim, yaşanan şiddet ortamına lanet getiriyordu. Biz; PKK eşittir Kürt, Kürt eşittir PKK diyorduk. Ama artık demiyoruz! Bunu; PKK da, BDP de, KCK da ve tabi ki biz Kürtler de "süreci" iyi okumalıyız. Çünkü ciddi manada "kardeş kavgasından" medet uman, "iç ve dış güçler" var ki, yem olarak "hep biz Kürtleri" kullanmaktadır. Yeter artık; "Kürtler" yem ve yemlik değil. Hakkımızı, isteklerimizi ve taleplerimizi "söke söke" siyasi ve demokratik alanlarda, "arayalım". Silah ve şiddet çözüm olmadığı gibi; daima farklı güçlere "prim" kazandırır.

* * *

BİTLİS'TEKİ ZIRHLI ARAÇ HİKÂYESİ? Şu; Bitlis'teki 5 Polisin memurunun şehit olduğu araç! Diyorlar ki; "zırhlı" araç. İyi de; Nerde bunun "zırhlı" hal-i durumu? Nasıl bir zırh ki, "tel maşa" gibi; "alüminyumlaşıyor". Bence; bundan sonra Polis ve Asker'in "zırhlı" aracı denildiğinde, "dur" denilmeli. Onlar zırhlı araç değil; "tel maşa" araç. Bir de; sorgulanmalı, soruşturmalı "nasıl zırhlı araç" haline getirildi. Milyon dolarlar "bu zırhla" kimin ceplerine akıtıldı.