Nerede "O" vicdan?
Var mı ki?
Sanırım bir kesimde, tükendi…
Yok artık…
Ki kendileri istismar hainlikleriyle "yok" ettiler…
Çünkü olmuş olsaydı…
Vahşetleri…
Cinayetleri…
Tecavüzleri…
Sapkınlıkları...
Tacizleri…
Sınıfsal "bir kimliğin" cenderesine sokmazdılar?…
Irk üzerinden…
Dil üzerinden.
Renk üzerinden.
Siyasi kimlik üzerinden "indirme" yapılmazdı?
Maalesef?
En iğrenç şekliyle; görüyor ve yaşıyoruz!
***
İşte…
Sakarya'da vahşet vakası!…
Göz göre göre geldi…
Hem de kışkırtmaya dayalı provokasyonla...
Genç bir anne…
Hamile bir kadın…
11 aylık çocuğu da yanında...
Kapı komşularının, saldırısına uğruyor.
Kaçırılıyor..
Ormanlığa götürülüyor...
Ve burada; tecavüz ediliyor…
En alçakça bir şekilde iğrenç emellerini gerçekleştiriyorlar..
Sonra da vahşice öldürüyorlar.
Kadını..
Karnındaki bebeği..
Ve yanındaki 11 aylık çocuğuyla birlikte...
Katlediliyor…
Vahşet… Ki ne vahşet...
***
Peki…
Nerde insanlık?
Nerde vicdan?
Nerde izan?
Nerde, "özgürlük, eşitlik, hürriyet, adalet" diye bağıranlar?
Yok…
Zerre-i miskal kıllarını da kıpırdatmıyorlar…
Niye?
Çünkü "istismar" edebilecekleri…
Üzerinde "tepinebilecekleri."
Günlerce…
Haftalarca "sayfalarına" çarşaf edebilecekleri…
Köşelere konu edecekleri…
Alçaklığı, alçaklıklarına "meze edebilecekleri…"
Prim edicilik, bir "argüman" yok…
Bulamamışlar…
Nedeni şu…
O kadın, Suriyeli…
O çocuk Suriyeli…
Yani bu ülkenin vatandaşı değil…
İstismar edecek pek malzeme yok!…
***
Yoksa…
Karaman'daki vaka gibi dalarlardı…
Hatırlarsak…
Aylarca mevzuu edildi…
İktidar böyle…
Hükümet şöyle…
Cumhurbaşkanı…
Başbakan denilerek; "giydirme" yaptılar…
İşte bunlarda…
Onlar için; "her şey" mubah bir vicdan var ya!
Ne yazık ki; "körelmiş bir kalp!"
Faşistler…
***
Eeeyyy...
Adaet için yollara düşenler!
Eeeyyy…
"Kadın" cinayetleri için avazı çıktığı kadar bağıranlar!
Eeeyyy…
Tacizi…
Tecavüzü…
Sapkınlığı "kınadıklarını" söyleyenler!
Eeeyyy…
İnsan Hakları.
Kadın hakları.
Çocuk hakları.
Diyerek, dernek, vakıf ve şahsiyetlerle yer edinenler!
***
Bunlara diyorum ki...
Bilaistisna, diyerek…
Diyebilir misiniz?
Kadına…
Çocuğa…
Erkeğe…
Irkı, rengi, dili ve dini ne olursa olsun…
Cinayeti…
Öldürmeyi "en şiddetli şekilde" kınıyorum…
Lanetliyorum…
En ağır şekilde "cezalandırılması" gerekir…
Demelisiniz...
***
Yine…
Taciz kime yapılırsa yapılsın!
Tecavüze kim uğrarsa uğrasın!
Fail kim olursa olsun…
Hiç bir sınıfsal "ayırıma" girmeden…
Sorumlulara zerre-i miskal taviz gösterilmeden; "cezalandırılmalı?"
Hukuk ve adalet "iyi hale" dönüşmesin…
Hesap sorulsun…
Adalet tecelli etsin…
Demelisiniz…
Deme noktasında, lokomotif olunmalı!
***
Ama gel gör ki!
İşte, Sakarya'daki vahşet…
Özellikle…
Sol kafa için…
Seküler anlayış için…
Irkçı düşünce akımına sahipler için…
Dertleri;
Kadın, çocuk, erkek olmayan ama hepsini "kendine" basamak görenler için…
Bir kez daha, ders-i ibret olmalı!
Çünkü vicdanlarında, bu vahşet "görülmeyen!" bir vaka…
Ama...
Vatana,
Millete,
Devlete ihanetlik ve casusluk!
Onlar için…
Vicdanlarında; "savunulacak, yürünecek" bir vaka!
***
Velhasıl kelam…
"Sessiz kalınması" insanı kahrediyor…
STK'lar…
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği…
KAGİDER…
KADER…
EGİKAD…
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu…
Uçan Süpürge…
Ve daha sayabileceğimiz onlarcası…
Nerdesiniz?
***
Bunların dilindeki;
Adalet,
Hak,
Hukuk,
Özgürlük,
Eşitlik,
Hürriyet gibi söylem ve ifadeler…
Benim nazarımda artık; başlı başına bir mizah!
Çünkü bunlar…
Kendi gözündeki "merteği" görmeyenlerdir…
Başkasının gözünde "çöp" arayanlardır…
Onun için de beşeriyet adına "Salih değil, haindirler!"
Kara zihniyetli; "BEYAZ'lardır!
Onların dini de, dili de, vicdanları da; “pervasızca nefreti körüklemektir”…
Lakin kalplerinde "insanlık" ölmüştür…
***
O BABANIN GÖZLERİ…
Öldürülen kadının babası el-Rahmun…
Türkiye'ye sesleniyor..
Ve diyor ki;
"Bu işe bulaşan suçluların yaptıkları, Türk halkını hiçbir şekilde temsil etmez.
Türk halkı bizim kardeş, Müslüman ve dost halkımızdır.
Biz böyle düşüyoruz ve böyle de düşünmeye devam edeceğiz.
Türkiye hükümetinden bu iğrenç suçu işleyenleri en ağır şekilde cezalandırmasını istiyoruz…"
***
HERŞEYİ ANLATIYOR…
İşte…
Bu gazetenin fikriyatı…
Attığı manşet…
Ve ana kadrosundaki şahsiyetler…
Tabi ki finansman, yani patron…
Ne diyor paçavra?
"Suriyelileri vatandaş olarak istemiyoruz!"
İyi de…
Siz kimsiniz?
Eeeyy, Sözcü'nün sahibi Burak Akbay!
Eeeyy Başyazarı Emin Çölaşan!
Yılmaz Özdil…
Uğur Dündar…
Siz ve sülaleniz, nereden geldiniz?
Nerelisiniz…
Siz de, Suriyeliler gibi "muhacir" değil misiniz?
Muhacir "çocukları" değil misiniz?
Akbay…
Makadog göçmeni değil misin?
Dündar "Bulgar" göçmeni değil misin?
Çölaşan…
Özdil sizler de "Girit" gözmeni değil misiniz?
Deyin bakalım!
***
MAZLUM'UN ZALİMİ OLDUK…
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez…
Cenazede…
Gözyaşları dökerken, şunu ifade etti…
Bize ne oldu ki…
Zalimin yaraladığı mazlumun zalimi olduk!
Onlar mı mülteci…
Yoksa bizim vicdanımız mı mülteci?
***
EYLEME…
Yunus Emre…
Ne güzel de, kelimeleri dizelemiş…
Diyor ki…
Bir bahçeye giremezsen, durup seyran eyleme…
Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme…
Ne yazık ki…
Gelinen çağ itibariyle; "eyleme" çok eyliyor!