SEÇİM BARAJI!
Eklenme: 2/3/2010 12:00:00 AM

Öyle ya! Hazin ve iç burkan yılların bir hadisesi. Öyle ki her seçim lafı telaffuz edilince. Ya da 'yaraya tuz-biber' misali seçim arifesine nail olunca tartışma alevlenir. Vuku bulan hadisenin 'kozu' körüklenir. Mevcut 'seçim' barajı adil ve demokratik değil diye. Demokrasinin 'ruhuna' uygunluk arz etmediği gibi; 'irade' temsiliyetine fırsat eşitliği tanımıyor. O nedenle yüzde 10'luk seçim barajı aşağı çekilsin. Haklı ve doğru bir tepki. Gerçekten de adil değil ve 'demokrasinin' ruhuna yakışmıyor.

***

Doğrusu! Ülkenin mevcut 'siyasal' tercihine ilişkin rakamsal verilere baktığımızda 'eşit' bir tablo söz konusu değil. Bilakis kayıp ve adaletsizlik hâsıl! Ciddi manada 'çöpe' giden bir seçmen kitlesi var. Yani 'siyasal' tercihi söz sahibi değil. Ve siyasal 'iktidar' temsiliyet noktasında yüzdeliğin ancak üçte birini içeriyor. Şöyle ki: Kafadan! Her genel seçimde yüzde 35 oranında seçmen 'tercih' ettiği partinin 'baraja' takılması. Ve yüzde 10'u aşamaması nedeniyle 'erozyona' uğrayıp hüsran oluyor. Yani 'oylar' çöpe gidiyor.

***

Geriye kalan yüzde 65 te partilerin aldığı oy ve sandalye sayısıyla dağılım gösteriyor. Anayasanın 'amir hükmüyle' Mecliste 267 çoğunluğa sahip olan 'iktidar' olur. Tek başına; olamayan 'koalisyonla' rakamı bulup; iktidarı alır. Şuan için; AK Parti tek başına iktidar. Ve salt çoğunluğun da üstünde. Oy yüzdesi 40 diyelim. O zaman geriye kalan yüzde 25. Sandıkta 'erozyona' uğrayan yüzde 35'i de eklediğimizde. Alın size yüzde 60 bir 'saf dışı' kayıp. Peki, 'irade' temsiliyeti ve kapasitesi özgürlüğü noktasında; Reva mı?

***

Olmadığına göre; Baraj düşürülse ne olur? Reva ortadan kalkar mı? Seçmenin tercih temsiliyeti 'özgür' bir platform bulabilir mi? Bulur! Üstadın dediği gibi; 'baraj' düşürülürse. Yani genellikle 'zikredilen' yüzde 5'e gerilerse; bu durum kimin işine yarar. Ya da; 'kazanç' hanesi hangi siyasal düşünce güç kazanmış olur. Aslında; Meclis dışında 'kalan' tüm partilerin işine yarar. Ancak; 'Meclis'te bulunanların 'işine' gelmez.

***

Zaten onun içindir ki; 'yıllardır' bu hadise hep tartışılır. Ve her seçim döneminde 'aşına' su katılır. Sandık açıldı mı, tartışma biter. Tabi burada bir başka etken var. O da 'partisinden' ümitsiz seçmenin 'tercih' hamlesi. Bu hamle 'baraj kaygısı' olmayan ama düşüncesine yakın partiye yönelik. Aksi halde; yüzde 35 gibi 'o oylar da' çöpe gitmiş olur. Şimdi sıkı durun! Bu eksende 'barajı aşan ve baraja takılan' partilerin profilini ortaya koyduğunuzda; ortaya çarpıcı bir resim çıkıyor.

***

Yani! Baraj aşağı çekilirse ne olur? Kazanım olur, ama mevcut 'Anayasa' değişmeli. Aksi taktirde; 'çoğunluk' vaki olmaz. Her ne kadar 'çekilme' demokrasinin 'ruhuna' uygun. Demokratik 'yapıya' ivme kazandırır görüntüsü salı veriyorsa da. Özü birçok fenalık getirir. O zaman da zorunluluk; 'Yarı Başkanlık' sistemi.

***

Nitekim bir kaç gün önce Mehmet Ali Şahin 'benzer' bir düşünce tartışmaya açtı. Türkiye Milletvekilliği. Ve Yarı Başkanlık sistemi. Aslında değişim ve yenilikten söz ediliyorsa. Ki demokrasinin güçlenmesi noktasında bahsediliyor. O zaman 2011 seçimlerine 'devre dışı kalan ve çöpe giden' seçmenin iradesini; Demokrasiye katıp. Güçlü bir demokratik yapılanmayla; 'seçime' özgür iradeyi katın. Çünkü tüm sorunların çözümü 'özgür iradenin' yansıma gösterdiği Meclis olduğuna göre. Bu tez 'hayat' bulmalı.

***

Ha bu arada; AK Parti'yi 'kapatma' duygusu hasıl mı değil mi? Sizi bilmem. Ama genel 'algılama' ekseriyetiyle; cevap isteyen bir soru. İkinci bir kapatma davası yolda mı? Böyle bir durum hâsıl olabilecek mi? Nitekim bu soru soruldu. Sanırım geçtiğimiz hafta Cuma günü idi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya'ya iletildi. Var mı böyle bir durum. Cevabı şuydu: "Her parti hakkında kapatma davası açılıp açılmayacağı kendi fiilleriyle ölçülür. Bunu partiler zaten hissederler."

***

İlginçlik arz eden cümle! 'Partiler zaten hissederler' Başbakan Erdoğan 'duyguya' atfen soru cevabına yanıtı da şöyle oldu: "Ortada hiçbir şey yokken, Böyle bir şey vardır veya hissederler denilirse o ülkede demokrasi çarkı sağlıklı çalışmaz." Evet! Zaten yılların var olan 'çıkmaz' sokağı Demokrasi çarkının 'sağlıklı' işlemeyişidir. Bu eksende hafif bir 'sağlıklılık' hâsıl olunca bu kez 'sağlıksızlık' virüsü devreye girer ki. O da ne hazindir ki 'hep' vaki olmuştur. Demoklesin kılıcı gibi. Bilemiyorum! Ancak görünen odur ki; 'Türkiye'de' kurumsal bir 'siyasal' intikam gayesi söz konusu. Bu 'düşünce' tezi yabana atılmamalı. Çünkü önümüzdeki günler 'bu alanda' bir hayli 'doğurganlık' hâsıl olacak hadiseler icra olacak. Haydi hayırlısı!