SEÇİM HEYECANI VE TIKLA BENİ?
Eklenme: 12/16/2010 12:00:00 AM

Bildiğiniz gibi. Resmi anlatımlara göre; Önümüzdeki yılın Haziran ayının ilk haftasında sandığa gideceğiz! Yani, 2011 Milletvekilliği Genel Seçimleri. Yeni bir hükümet ve parlamento oluşturma noktasındaki; "demokratik" tercih ortaya konulacak! Evet; Altı ay kadar bir süre var. Eee! Sayılı günler bildiğiniz gibi "tez" geçer. Hele siyasi, arena ve aktivite için bu zaman "öyle" uzun bir zaman değil. Hatta "az bir süre" olarak da görülür! Malum! Seçim "sözü" telaffuz edilmeye başlandığından itibaren birçok kesimde "heyecan" doruk noktaya ulaşır. Ve farklı duygular gelişmeye başlar. Nitekim; Siyasi partiler "belli format" içerisinde seçim startlarını verdiklerini görüyoruz. Parti içi hummalı koşuşturma ve "ar-ge" çalışmaları da dolu-dizgin devam ediyor. Anlayacağınız; Seçimin "havasını" artık ciddi manada soluyoruz. Heyecan da yüksek!

* * *

Hiç kuşkusuz ki bu "heyecan" duygusunun "ağır tonajlısını" yaşayan ve çevresine hissettiren de; elbette ki "Milletvekilliğine" göz koyanlardır. Onlar da, aday adayı olma ve aday gösterilme nimetinden yararlanma "ülküsüyle" yoğun çalışma göstermiyor değiller Tabi onları saran üç aşamalı bir heyecandır. Şöyle sıralayabiliriz "aşama" süreçlerini! Birincisi; Ekonomik, sosyal ve siyasal alanda "bu işi" becerebilecek noktasında güven hâsıl olmalı ve "Ben de Aday adayıyım" diyebilmeli. Yan, medeni cesaret gösterebilmek. İkincisi; Aday adayı maratonunda "her türlü yol mübah" akil haliyle öne çıkmak ve Aday vasfına sahip olabilmek Yani; "Ben de Milletvekili adayı oldum" diyebilmek. İkincisi; Adaylıktan çıkıp "asil" olabilmek. Ki bunun da kendisine has "hamur yoğruluşu" var. Seçilebilme "sırasını" alabilmek. Ve sandıktan; "oy" seçmenden de tercih almak. Yani; "Ben de Milletvekili oldum" diyebilmek! Özetledik; Milletin "vekili" olabilme gayesiyle yola çıkmanın nasıl "bir süreç" ihtiva ettiğini. Tabi; az önceki "şıklar" ve ardından tek kelimelerle ifade ettiğim süreç başlıklar altında toplayıp, irdelenirse! Doğrusu; sayfalar değil, kitaplar dolusu yazı yazılır.

* * *

Dedik ya; "seçim heyecanı" hayli yükseliş gösteriyor! Nitekim; Şimdiden herkeste bir merak sayıkası "Kimler milletvekili aday olacak?" diye. Bu minvalde; Diyarbakır'da bu soru şu son bir haftadır hayli muhatap buluyor. Tabi aynı istikamet içerisinde; "kimin aday olabilmeye" soyunduğu trafiği. Ki özellikle de; bize yönelik bir muhataplık söz konusu. Şöyle diyorlar. Siz iyi bilirsiniz; Bu kez kimi Milletvekili adayı gösterecekler. Kahvehanede, lokantada, işte, sokakta, evde. Öyle ki; insanoğlunun birden fazla bulunduğu her mekanda bu eksende kulis yapılmakta. "Kim ve kimler aday gösterilecek" diye! Ve tabi ki; "bir dizi de" spekülasyon kurgusu yapılıyor, seçimin kulisinde. Şu veya bu isim zikredilerek; bak bunu gösterecekler diye! Şu şunun adamı, şu siyasetçi buna göz kırpıyor. Bunun parası var. Hatta biz de haber alıyoruz; Şu an için Ankara'da kimlerin "kulis" yaptığına ilişkin.

* * *

Zaten bu heyecan, hareketlilik ve kulis yoğunluğu doğaldır. Her seçim arifesinde itibar görür. Taki; "Genel Merkez" ikmal-i şeref icra edene kadar. Önceki gün; Bir dostum aradı. Filanca internet sitesine baktın mı; "anket yapmışlar kimi milletvekili adayı görmek istiyorsun?" diye. Doğrusu; Bu kadar erken ve tezden "isimlerin" internet ortamında tartışılmaya açılacağını beklemiyordum. Çünkü; Bu tür organizasyonlar hep itici gelmiştir. Merak sayıkasıyla baktım. İzmir adresli; bir site. "Yerel Gündem" diye! Tüm illeri; Şıklar hanesine alarak isimler sıralamışlar. Diyarbakır için de; 1520 civarında isim var. Hepsinin de karşısında "tercih" tıklaması; oy ver diye! İsimler; Her zaman ki gibi "bilinen ve aşina" olduklarımız.

* * *

İncelemedim; Bu isimler nasıl bir "işlem ve hikmetle" orada yer alabiliyor? Meğer, 100 lirayı veren herkes oraya "ismini" yazdırabiliyormuş? Yani anlayacağınız; Şimdiden çift yönlü "sömürgecilik" başladı. Birinci sömürgecilik; Sözde anketle birilerini "peşkeş" çektirip siyasi tercihte sömürü yaratmak. İkinci sömürgecilik; Sanal güç geliştirerek "bakın halk beni tercih" edip, dayatma sömürgesi yaratmak. Aslında; Bu tür "sanal" işleme dayalı güç kazanımı bir süre sonra "balon" gibi, sönüyor. Geçmişte çok gördük. Neyse diyelim. H H H Peki, Sizlerde Milletvekili adayı olabilmek ve isminizin en önde yazılmasını istiyor musunuz? Eğer evet, diyenlerdenseniz. Yapmanız gerekenler çok basit. Önce 100 lirayı gözden çıkaracaksınız. Yani 100 lira; ödeme yapacaksınız. "Ben milletvekili adayı olmak istiyorum" diye, ismimi listeye yazın. Peki sonra; İşte sonrası eş, dost, akraba hatta ülke genelinde tanıdıklarda varsa. Hepsine haber uçuracaksınız. Şu internet sitesine girin; "ismimi" tıklayıp oy verin deyin. Gelsin oylar. İsminiz çıksın en öne! Biraz da marifetle başla "öne çıkan" ismi pazarlamaya.

* * *

O İzmir mahreçli internetteki isimlerin öncülerine telaşınız olmasın. Şu an; "asil" olanların isimleri önde. Değişen bir şey yok! Yani; yenilere pek "yer bırakma" niyetinde değiller. Ancak telaşa da kapılmayın; onlar önde bize yer kalmadı demeyin. Size bir tüyo; Diyarbakır'ın milletvekili kontenjanı bildiğiniz gibi; 10'dan 11'e çıktı. BDP ve AK Parti milletvekillerinin; yüzde 60 oranında "değişeceğini" söyleyebilirim. Yani şunu ifade etmek istiyorum; Mevcut 10 Milletvekilinden en az; 6'sı elenecek! Garip değil mi?

* * *

Gelelim; bu işi üstlenen kişi nasıl bir vasfa sahip olmalı sorusuna? Doğrusu benim; İstediğim ve beklenti içerisinde olduğum Diyarbakır'ı temsil edecek Milletvekilinde şu vasıflar olmalı. Beni "endişe duyguları" taşımayacak düzeyde temsil edebilsin. Birincisi; Bilgili, eğitimli ve tabi ki karşısındakini ikna edici kabiliyete sahip olması lazım. İkincisi; Hizmet ve icraat beklentisi içerisinde değil, hizmet ve icraatları halka götürebilen olmalıdır. Özellikle de; sözüne sadık olmalı. Üçüncüsü; Vekillik vasfını "rant" mekanizması olarak görmemeli. Eşine, dostuna, yakınına halkın beklentilerini "peşkeş" etmemeli. En önemlisi de; "ihale" takipçisi ve rüşvet ve yüzde 10'luk pay düşkünü olmamalı. Bir de; çıkar gruplarının, rüşvetçi, suiistimal bürokratların savunucusu ve korucusu olmamalı. Dördüncüsü; Seçmeninin, halkının ve temsil ettiği kentin ahalisine hitap etmeli. Öyle, çetelerin, üçkâğıtçıların, mafyanın, aşiret ve kabile düzenin emrine girmemeli.  Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda; tarafsız ve adil olmalı.

* * *

Beşincisi; Bir işçi gibi, bir işyeri sahibi gibi, bir tüccar gibi "seçmeni ve seçmenlerini" veli nimet görmeli ki, halkla bütünlük sağlayabilsin. Yoksa çarşıda ayrı yaşam, evde ayrı bir sefa olmamalı. Doğru ve menfaatperest olmamalı. Altıncısı; Mecliste "parmak kaldır, indir" vasfına sahip olmamalı. Sorgulayan, soruşturan, araştıran bilgi ve fikir ortaya koyabilen halkın gereksinimlerin neler olduğu, halka nasıl hangi konularda hizmet edeceğini bilmeli ve gereksinimlere göre yasa teklif edebilmelidir. Yedincisi; Vicdanını cüzdanına kurban etmemeli ki; kendisini seçenlere karşı daima "vicdan" duygusunu taşımalı. Hele; "babadan oğla" ya da eşe, aile fertlerine geçme saltanatı olarak; "Vekilliği" görmemeli. Sekizincisi; Özgür olmalıdır. Hür irade içerisinde hareket etmeli, hiç kimseye maddi ve manevi bakımdan bağımlı olmamalıdır. Seçmeni ve temsil ettiği kent için; yeri gelince "liderine" karşı posta koyup; bu iş böyle olmalı diyebilmeli.

* * *

Kendime göre elde kalem sıraladım. Böylesi vasıf içeren birileri olabilir mi? Daha zaman çok! Çevremize bakıp duracağız böyle birileri var mı diye? Eğer, ikna olup kanaat getirirsek böylesi biri var diye; hemen "zikrederiz" zat-ı âlinin ismini! Velhasıl Daha seçim sath-i mailin ilk günlerindeyiz. Şu sıraladığım ifadeler; biraz olsun mevcut heyecanı artırmak. Biz; bu minvalde daha çok birbirimizi çekiştirip duracağız. Daha çok radikal çıkışlar ve söylemleri burada, tartışacağız. Şimdilik; böyle noktalayalım!