SEÇİM SONUÇLARI NELERİ ANLATIYOR?
Eklenme: 3/31/2009 12:00:00 AM

Dün seçime "özel" son dakika kaleme aldığım "analiz"de ifade ettim.

Ahali ne yaptığını, neyin olması gerektiğini çok iyi biliyor.

Ve bu "beklentisinin" paralelinde konuştu ve mesajını verdi.

Ders-i ibret anlamında.

Bundan sonraki iş; "mesajın" muhataplarına kalmış.

Kim bunlar derseniz?

Partiler, Parti Liderleri ve Seçimi kazanan ile kaybeden "adaylar"!

Onlar "vatandaşın" teveccühünü ve sandıktan çıkan iradesini "mesaj" olarak algılayacaklar.

Kendilerine "düşen" payı hanelerinin negatif ve pozitif bölümlerine aktaracaklar.

Hem yol "haritası" hem de bir daha ki "seçimde" tecrübe edinilsin diye?

Çünkü her "vaka" bir sonraki hayat için "ders-i ibrettir".

İşte burada önemli olan ve üzerinde durulması gereken asıl mevzu da; "ders-i ibretin" algılanmasıdır.

 

***

 

Seçmenin "sandıktan" verdiği mesajları satır başlarıyla özetlersek.

Şu şıklar "ilk bakışta" öne çıkmaktadır. Şöyle ki:

* Değişimi benimsemeyeni 'biz de benimsemeyelim'

* Kimliğimle beni tanımayanı "ben de tanımam"!

* İşsizliğime ve yoksulluğuma çözüm getirmeyeni "ben desteklemem".

(Dilenci değilim. Balık yemeyi değil, balık tutmayı öğret)

* Küresel Ekonomik Krizin tahribatını görmeyeni "ben de görmem"!

* Demokrasi herkes için olmalı "salt senin için de ben neyim!"

* Bana güvenmeyene ben niye güveneyim!

* Ve merkezi dayatmaysa ben neyim?

 

***

 

Aslında; sıralanabilecek çok başlık var.

Ve her başlık kendi içinde; onlarca başlık üretmektedir.

Her başlık ta; "bölgeler" açısından değişmektedir.

Onun için; fazla söze gerek yok.

Şu an için; herkesin kafasındaki soru şudur.

AK Parti Güneydoğu'da "neden kale" kaptırdı.

Neden böylesi "hezimete" varan "başarısız" bir grafik ortaya koydu?

Gerekçeleri "bol". Bir değil, onlarca var.

Ama üç başlık altında "gerekçenin" analizi belirleniyor.

1- Değişime 'sırtını" döndü.

2- Kürt sorununa 'çözüm' üretmedi.

3- İşsiz ve yoksula "balık tutmayı öğretmedi"!

 

***

 

Çünkü 'daha önce" umutluydu. Bel bağlamıştı.

Demokratik "açılımlar" hayata geçirebilinir diye?

Cumhurbaşkanlığı seçimi, parti kapatma.

"Darbe" girişimleri. Mağduriyet "hasıl" idi.

2004 ve 2007'de "ortaya çıkan" fark ta bunlarla alakalıydı.

Mazlum. Mazlum olan mazlumun halinden anlar misali.

Yani bir ölçüde DTP'nin iddia ettiği gibi "oylar" emanet usulü verilmişti.

Güneydoğu insanı bu çizgide AK Parti'ye teveccüh gösterdi.

Ama sonrasında; "beklentilerin" yerini belirsizlik.

Güvenin yerini de "güvensizlik" aldı.

Ve bu atmosferi; DTP çok iyi yakalayıp değerlendirdi.

Zaman zaman da "olup-biteni" körükleyerek.

Bazen de "ajitasyon" yaparak.

Seçim süreci içerisinde de gördük; tüm siyasi ifadeler.

AK Parti'ye yönelik "eleştirilerde", 'samimiyete' vurgu yapıldı.

"Dün ne diyorlardı bugün ne diyorlar diye?"

Atmosfer öylesine bir trent geliştirdi ki;

"Yerel seçim" bir anda "Genel seçim" havasına büründü.

 

***

 

Şöyle ki;

Seçim kampanyalarına baktığımızda şu iki "önemli" faktör söz konusu.

AK Parti "Merkezi hükümet" olmanın avantajıyla siyaset yaptı.

DTP'de "Yerel İktidar" olmanın avantajıyla strateji ortaya koydu.

İki tarafta "kendi" argümanlarını yukarıda sıraladığım "başlıklarla" buluşturup, seçmene gittiler.

Mesela AK Parti "TRT Şeş" üzerinden "Kürt sorunuyla" alakalı demokratik açılımların "tek adresi" biziz havasını geliştirdi.

Bu havanın "yeterince" solumaya elverişli olmadığını bile bile "özgüveni" üzerine oturttu.

Ve her platformda, seçim gezisinde "DTP'den daha rijit" bir şekilde; "kimlik" siyasetine odaklandı.

Tabi bu siyasi duruş "çelişkiler" geliştirdi.

Yoksulluk ve işsizlik. Bu anlamda "ciddi" bir açılım göstermedi.

Bölgenin "gelişmesi" özellikle GAP anlamında "ciddi" kaynaklar aktardı.

İnkâr edilemez. Eğitim'de, Sağlık ta "önemli" reformlar gerçekleştirdi.

Ama "karnı aç" adamın doyurulması anlamında; akıcı gelir imkânı yaratılmadı.

Günübirlik "yardımlar", gıda torbaları, beyaz eşya. Ya da; "market" fişi.

Nasrettin Hoca'nın "göle maya" çalması misali tutmadı.

Ve en önemlisi; "huzuru ve güveni" ona sağlamadı.

 

***

 

Bir diğer önemli etken de; AK Parti'nin "seçim süreci" içerisinde; kırılgan oluşuydu.

Kopukluk "hasıldı"! Her ne kadar "yüze" vurmuyorlardıysa da.

Bire bir "sohbetlerde" kırılganlık hissettiriliyordu.

Özellikle de; "Büyükşehir" noktasında. Kutbettin Arzu'yu "içine sindiremeyenler" az değil.

Kutbettin Arzu'nun dün seçim sonuçlarını değerlendirirken sarf ettiği "Sandık Başında Kaybettik" açıklaması.

Aslında "kırılgan" durumun yansımasıdır.

Yoksa; "siyasal iktidar" olacaksın, "Sandık başına" hakim olmayacaksın?

Böyle bir "gerekçe" doyurucu değildir.

İlçelerden Diyarbakır merkeze "dahil" olma anlamında ayak basmayan Vekil ve teşkilat var.

 

***

 

İşte tüm bu "detaylar", DTP tarafından iyi malzeme edildi.

Peki, bundan sonra ne olacak?

Asıl "ışık" tutulması gereken "mevzu da" burası.

Öncelikle; DTP "açık ara" kendisine lütuf edilen ve 3'üncü kez "Yerel iktidar" olma şansını "iyi kullanmalı"!

Osman Baydemir'in dediği gibi "Diyarbakır'da iki kez üst üste belediye başkanı seçilme şansına ilk nail olanım".

Yani ilk kez Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar "seçimle" göreve gelen Belediye Başkanlarının hiçbiri iki kez seçilmiş değil.

Bu anlamda; DTP'nin ve Baydemir ile yol arkadaşlarının "sorumluluğu" iki kat artmıştır.

Bundan sonrası; "Belediyecilik" hizmetidir. Ve yerel yönetimlerin şunu artık iyi analiz etmeleri lazım.

"Kürt sorunu ve onun paralelindeki diğer siyasal mevzuların" çözüm adresi; "TBMM"dir.

Özgürlükler ve demokratik açılımlar "İnsanların" yaşam alanlarının genişlemesi için icra edilir.

Olabilecek ve olması gereken "demokratik" açılımlara "baskı" unsuru olma görevi ve misyonu "Meclise" dahil olan Parlamenterlere aittir.

Onların "görevini" onlara bırakalım.

Sonuç itibariyle; DTP Belediyecilik hizmetleriyle "artık" Gündeme gelsin.

"Kürtçe konuştu, Kürtçe davetiye gönderdi" gibi davalarla gündeme gelmesin.

 

***

 

AK Parti Milletvekili İhsan Arslan'ın dün seçim sonuçlarını değerlendirirken, şu tahlili önemliydi.

"Herkesin ders alması" anlamında.

Hiç bir siyasi partinin seçim sonuçlarının işaret ettiği gerçekleri gözardı edemeyeceğini ve yerelde de 2 partinin bu sonucu değerlendirmesinin halkın yararına olacağına vurgu yaparken;

"Politika revizyonlarını yapmak zorunda" olduklarını söyledi.

Bu ne demektir ki; "ister kazanan olsun, ister kaybeden olsun"..

Halkın "tercihi" noktasında; "değişim ve revizyon" kaçınılmazdır.

Dedik ya; seçim'in "verdiği ders" ve sandıktan çıkan sonuçlar.

Bu minvalde 'daha çok' konuşulacak. Üzerinde nice "beyin fırtınaları" estirilecek.

Neden böyle oldu? Ya da "seçmen" ne demek istedi?

Partilerin "alması" gereken ders nedir? Adayların "verideki" payları nedir?

Sıralayabiliriz! Nedenleri, niçinleri ve nasılları?

Evet..Diyarbakır'a ve bölgeye "yerel iktidar" hayırlı uğurlu olsun diyoruz.