SEÇİME DOĞRU!
Eklenme: 1/2/2009 12:00:00 AM

Mahalli Seçimlerin "maratonu" yeni yılla renklendi. Havaya iyice girmiş bulunmaktayız. Nitekim Seçimlere girecek partiler de belirlendi. YSK açıkladı 19 parti giriyor diye. Seçim takvimi de dün itibariyle başladı. Seçmen kütükleri de 5 Ocak'ta askıya çıkıyor. Yani; "seçim sath-i mailine" girmiş ve hızla yol almaktayız. Partilerdeki "aday" başvuruları da, ekseriyet noktasında dün itibariyle son buldu. Partilerin Belediye Başkan Adayları da giderek netleşiyor. AK Parti, CHP ve MHP başta olmak üzere diğer siyasi partiler şu ana kadar "kısmi" noktada; adaylarını açıklamış durumdalar. Büyük ölçüde tamamlamış. Şu an için; "stratejik" önem arz eden İller ve Milletvekillerinin aday üzerinde "uzlaşma" göstermedikleri yerlerde "belirsizlik" hakim. Bundan dolayı da Adaylar 'rölantide'! Diyarbakır da özellikle AK Parti cephesinde "bu iller" arasında yer alıyor. Belirsizlik hakim.

***

Özel de Diyarbakır, genelde Güneydoğu'da bildiğiniz gibi; seçimin iki favori partisi var. Sürekli de telaffuz ediyoruz. Adet haline geldi. Biri DTP, diğeri de AK Parti. 22 Temmuz Seçimlerinde "yarışan rakipler" olarak, ortaya çıktılar. Mahalli seçimlerin "istatistikleri" ve anketleri de; bu "favoriliklerini" tescillendiriyor. Evet. DTP Osman Baydemir'le "yola devam" kararı almış durumda. Parti içerisinde "çıkacak" rakibi de yok. Zaten tek "aday"! Ama rakip parti noktasında Baydemir'in karşısına "çıkarılacak" aday da "netlik" oluşmuş değil. Henüz; "öne çıkan" isim de olmadığı gibi; kamuoyunu da tatmin eden yok. Nitekim dün itibariyle; yapılan başvurular da bunu "ifade" ediyor... Sıkıntı bir hayli fazla. Vizyon "zayıf"! Kısacası Başbakan'ın "Diyarbakır'ı istiyorum" isteğinin "altını" dolduracak gelişme yok. Anlayacağınız AK Parti  "şu an itibariyle" duruma heyecan katıcı, ilgiyi yükselten, empati geliştiren bir aktivite sergilemiyor. Sessiz ve sıkıntılı duruşu; "kamuoyundaki" tatminkârlığı geliştirmiyor. İlgiyi de "körüklemiyor"!

Takdir edersiniz ki, "Siyasi Partileri" güçlü kılan aldığı oylar ve onları temsil eden teşkilatlardır. AK Parti Erdoğan "fırtınasıyla" en fazla oy alan parti. Ancak "teşkilatlar" noktasında temsilliyet dersek Diyarbakır "özeli" anlamında; geride. Ahmet Fikret Öcal "henüz" yeni. Şu an için "kendisi" üzerinde; kurgu geliştirmek. Veya "faturayı" ona kesmek; adaletsizlik olur. İl Başkanlığı "görevini" alalı daha bir kaç ay. Onu Mahalli Seçimlerin "sonucunda" ortaya çıkacak tabloyla "ölçebiliriz"! Ancak şu an ki görüntüsüyle "boş durmuyor! Bir şeylerin "mücadelesinde"! Lakin ben şuna dikkat çekmek istiyorum. AK Parti'nin "ömrü" 6 yıllık. Diyarbakır'da İl Başkanlığı teşkilatının tarihsel sürecine bakıyorum. Bu süre içerisinde '4 kez" Başkanlık koltuğu boşalmış. Ve dört kez de "atama" yapılmış. Demek ki, her 1,5 yıldan daha aşağı zaman dilimine bir başkan "görevlendirilmiş". Ki AK Parti Diyarbakır il teşkilatı 6 yıl içerisinde sanırım 2 kongre yapmıştır. Diğer zamanlara bakarsanız; hep atamın verdiği süre uzatımı. Anlayacağınız; AK Parti "tabana" yayılma anlamında; derin bir zayıflık içerisinde. Onun için de; "popülariterisini" arttıracak aktivitelerde kısır kalmaktadır. Organize olamamaktadır. Bu da DTP'nin "ekmeğine" yağ sürdüğü gibi, "aktivitesine" ilgiyi arttırıyor.

***

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI SEÇİMİ?

Neyse! Aslında bugünkü sohbetimiz "Partiler ve Mahalli seçimlerin" "son dakika" performanslarıyla alakalı olmayacaktı. Ama laf lafı açtı, buraya kadar geldik. Benim bugünkü düşüncem ve kurgum Başka bir seçimle alakalıydı. Çünkü Mahalli Seçimlere dalmış, Belediye Başkanlığı "seçimi" kadar önemli bir seçimi "göz ardı" ediyoruz. Hatta bir seçim değil, iki seçimi birden "gözden" kaçırıyoruz. Her iki seçim de; Diyarbakır'ın "Sosyo-ekonomik" hayatı için çok önemli. Kentin "kanaat" merkezi. "Can damarı" konumunda.  Biri Ticaret ve Sanayi Odası. Diğeri de Ticaret Borsası. İki önemli kurum.

***

Bugünkü fazlı, Ticaret ve Sanayi Odası'na "kurgulamak" istiyorum! Bir düşünürün ifadesiyle; duruma açılım getirerek "beklentilerimi" sıralamak istiyorum. "Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimiz. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza edebildiklerimiz. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimiz". İşte bu minvalde içinde bulunduğumuz ortam "sorumluluk" hasıl ediyor. Bundan dolayı; kentin önemli "dinamiğini" oluşturan Ticaret ve Sanayi Odasının "Başkanı ve Yönetim Kurulu" üyeleri "seçici" olmalı. Bilinen bir gerçektir; Ticaret ve Sanayi Odası Diyarbakır'ın "iş hayatı" noktasında güven tesis eden bir kurumdur. Mevcut "sivil örgütlerin" de en büyüğüdür. 6 bine yakın üyesi bulunmaktadır. Hitap edeceği alan ve kitle büyük ve önem arz etmektedir. Bundan dolayı da "büyük öneme" sahiptir. Buranın idaresini icra edecek olan "idare" noktasında herkes için hassasiyet ister. Yönetim Kurulu güven ister.

***

Bakınız Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı için bugünlerde; "hummalı" bir seçim kulisi var. Mevcut Başkan Mehmet Kaya "yeniden" aday. Bir kaç "isim" daha var. Rakip aday diye. Ancak ben burada "isimler" üzerinde durmayacağım. Şu veya bu da demeyeceğim. Ancak; şu gerçeği vurgulamak istiyorum. Her ne kadar; 17 Ocak günü yapılacak seçime daha günler var olsa bile. Biz şimdiden "bazı gerçeklere" dikkat çekmekte yarar görüyoruz. Yarın birileri çıkıp da "neden söylemediniz" demesin diye. Onun için de; Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası "özellikle" siyasal bir misyonun "hegemonyasına" girmemelidir diyoruz. "İdeolojik" bir senaryonun da; "kurgu" malzemesi edilmesin.

***

Çünkü Kuruluş tarihine ve benim duruma vakıf olduğum zamandan bugüne kadar durumu tahlil ettiğimizde; "siyasi yapıların" iştah kabarttığı bir kurum olmuştur hep. Etrafından, dibinden, üstünden "giriş" yapma çabası içerisinde bulunmuşlardır. Kimi zaman "Muaffak" olmuşlardır, kimi zaman da olamamışlardır. Ki ekseriyet "emelleri kursaklarında" kalmıştır. Ancak; son günlerde böylesi girişimlerin yeniden "hortladığını" görüyor ve duyuyoruz. Onun için de; bu gelişmeler "yarınlar" için kuşkulandırıyor.  "Aman ha" dedirtiyor. Sonuç itibariyle; Diyarbakır Esnafının, Ekonomisinin, İş hayatının "fertleri" tercih koyacaklar. İşte bu tercihte "Sorunları aktaran değil, çözümleri getiren; pasif değil aktif olup yeni ufuklar açan. Bunu da çalışmalarında kanıtlayan" anlayışlara "tercih" koymaları gerekir.

***

Demem o ki; Doğru mecrada işleyen, beklentilere "cevap" veren, tarafsızlık noktasında konumunu koruyan, yeri geldi mi "sözünü" geçiren bir konumda iken. Neden; "siyasi bir mecraya" yöneltilsin. Hatıra binaen "siyasi kimlik" kazansın. Takdir edersiniz ki; "bireysel değil" toplumsal hareketlerde "Esnafın, İş dünyasındakilerin" genel profili "tarafsızlıktır". "Siyasal ve ideolojik" tarafgir yapıları yoktur. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı da "toplumsal" bir kurum olması hesabıyla; "tarafsız" bir kimlikle "yoluna" devam etmelidir. Dün nasıldıysa bugün de yarın da öyle olmalı. Bizden "beklentileri" aktarma noktasında bugünlük bu kadar. Daha seçim gününe çok var. O güne kadar; ortaya çıkacak yeni görüntüler üzerinde daha konuşacaklarımız olacak. Bizim için önemli olan; Ticaret ve Sanayi Odası "siyasallaşmamasıdır"!