ŞEHİR DİZ ÇÖKTÜ!
Eklenme: 12/12/2013 12:00:00 AM

Allah'ın hikmeti.

Mevsiminde, hissiyatı bu.

Kar.

Yağmur.

Soğuk hava.

Eee.

Kış mevsiminde olması gereken doğan dengesi!

Tabiatın doğal gereği.

***

Ancak mevsimin bir hikmeti var ki ders-i ibret veriyor?

Kış mevsimi açısından diyorum.

O da, Yerel Yönetimlerin "işlevine".

Bir de Kurumların, "işlerliğine" ayna olduğunu biliyoruz.

Hakikat, aynası.

çalışan kurumlar mı?

Uyuklayan kurumlar mı diye?

***

Şöyle ki.

Eğer, Diyarbakır'da kar yağmaz iseydi.

Yağmur.

Rüzgr.

Fırtına, sel derken, "doğanın" harikaları vuku bulmaz iseydi.

Yollar buz tutup, kaldırımlar geçit vermez iseydi.

Biz aynadaki görüntüyü görür müydük?

Ya da burada olup-biteni zikreder miydik?

Ne mümkün?

***

İşte dün yaşananlar.

Güne özgü izlenimlerimi bu pencereden aktarmak istiyorum.

Yaşanan tablo!

Evet.

Şehri-i azam "karla" uyandı.

Ama ne uyanış.

Beyaz örtü.

***

Kar'ın güzelliği; "kartopu" oynamak.

Bir de "kartpostal görüntü verip, resimlemek.

Ama gel gör ki, "bu bir anlık" duygu!

Günlük "hayat" akışına girildiğinde.

Hele ki, toplu yaşam alanları açısından, durum farklılaşır.

O da gerçek hayata negatif yansıması demektir?

**

İşte, dünkü tablo.

Şehir içi yollar,

Kavşaklar,

Viyadükler,

Alt ve üst geçitler.

Yan yollar dhil olmak üzere!

Bilaistisna cadde, sokak hepsi, maşallah "buz pisti" gibi kar kapladı.

***

İstasyon,

Ofis.

Ya Seyrantepe!

Ne kar temizliği.

Ne yeterli tuzlama.

Ne de, kaldırımlardaki karın kaldırılması gibi bir çalışma.

Zerre-i miskal hamle yapanı görmedim.

Uyarı yapanı da.

***

Yollar, "araç mezarlığı" gibi.

Mevta.

Kayan arabalar.

Sağa-sola savrulan araçlar.

Bir de, trafik ışıklarının bazı noktalarda yanmayışı.

Olup-bitene tuz biber.

Zincirleme kazalara davetiye çıkarttı.

***

Hele bir de.

Bu hal-i perişanlık içerisinde; "sürücülerin" gerilimi.

Yaka-paça misali, kavgaya tutuşanlar.

Sinir harbi.

Sen-ben haklılığı.

Trafik polisini, "beklemenin" işkencesi.

Bekle de gelsin.

***

Toplu taşıma araçları!

Aman ha aman!

Varlıkları "iyi güzel de".

Böylesi günlerde, "ulaşımın" tercihsel noktada toplu taşıma araçları olması gerektiğini söyleyen biriyim.

Ama velkin.

Minibüsler.

Ticari taksiler.

Özellikle ve özellikle, "Özel Halk Otobüsleri" sürücüleri.

Vahim.

"Kural tanımazlık...".

***

Ne trafik kuralı,

Ne yolcu hassasiyeti?

Hissetmediği gibi.

Aşırı hız.

Anı frenleme.

Kırmızı ışık mı,

Yasak geçiş mi, tanımadan yol alıyor.

Tabi ki, hayati tehlike yaratarak.

***

Hem kendi aracı için.

Hem de, aynı güzerghta seyir edenler için.

Uyardın mı?

Vay sen misin diyen?

Ya kötek, ya fırça.

***

Ya yayaların hal-i vaziyeti.

Esnafı.

Sokakta işi olan vatandaşı, bir kenara bırakalım.

Okula giden öğrencilerin yaşadıkları.

Öğretmenler.

Bayanlar dhil.

Kaldırımda.

Üst geçitlerde patır, patır kayıp düşüşleri var ya, "yürek sızlatıcı"

Yaralanma.

Sakat kalma, içten bile değil.

***

Peki.

Şehirlerarası yollar?

Köy yolları.

İlçelerimiz.

Dün gün boyu aldığım haberler "yolda kaldık yardım edin" oldu.

Doğrusu.

Şehir içindeki hal-i perişanlıktan geri kalır yanı yoktu.

Oralarda da durum aynı.

***

Gel gelelim.

Elektrik kesintilerine.

Aslında bu mevzuu, başlı başına bir düzine yazı ikmal eder.

Ama dün şehir yine "karanlığa" mahkmdu.

Her ne kadar.

DEDAŞ'ın yetkilileri "TEİAŞ'ın hat çekimini".

Kaçak kullanım yüksekliğini, "gerekçe" gösteriyorlarsa da.

Kısmi-i bazda hakikati içermiyor.

Kesintilerin perde arkası; "mahkmiyettir"?

Bilahare hasbi-i hal ederiz.

***

çünkü önceki gece,

Büyüktimur'la Gündem programında "kesintileri" konuştuk.

Konuğum da, DEDAŞ Genel müdürü Murat Karagüzel.

İl Müdürü Asım Aydın idi.

Onların beyanatı.

Tabi ki programa gelen telefonların içeriği.

Bir de; ahaliden gelen e-mail ve twitterlar var.

Bu konuda çok farklı "iddialar" söz konusudur.

çok ciddi iddialar var, "mevcudiyet şuan ki işleyişiyle" alakalı.

***

Yazıyı kaleme alırken, bir telefon aldım.

Eğitim ve Araştırma Hastanesiyle alakalı.

"Hastane" karanlıkta diye.

Elektrik kesik.

İyi de, buranın "jeneratörü yok muydu?

Vardı"

Onu da mı birileri, "yerinden söküp" götürdü?

Yönetim zafiyeti böyle olsa gerek!

***

Dedik ya.

Öğrenciler "perişan" vaziyette idi dün.

Karlı-buzlu yolların yansıra.

Sınıflar da "buz kesiyordu".

Birçok okuldan telefon aldım.

Arayanların ekseriyeti öğrenci velisi.

Okulun kaloriferleri yanmıyor, "öğrenciler" soğukta ders görüyor.

Kışın neresindeyiz, "hala mı" okulların kalorifer sorunu var?

***

Sahi.

Meteoroloji uyarmıştı, günler öncesi.

Kar yağışının geleceğini.

Ve günler süreceğine ilişkin.

Okullar.

Neden dün tatil edilmedi de, bugün bir günlük tatil edildi?

O da ayrı bir belirsizlik.

***

Velhasıl.

Kar yağdı, Diyarbakır bu hale geldi.

Hafta sonuna kadar da yağacak gibi.

Meteoroloji yetkilileri öyle diyor.

Anlayacağınız.

Önümüzdeki günlerde durum daha bir berbat hale gelecek.

Allah korusun.

***

Tabi ki, ortaya çıkan bu "çirkin ve şehre-e yakışmayan" tablo karşısında.

Seçilmişler de,

Atanmışlar da, çıkıp diyebilirler mi ki "bizim olup-bitenden" sorumluluğumuz yok!

Hadise tamamen.

Doğanın, fermanı.

El hak.

Doğanın fermanı ama "alt yapı" diz çöktü.

Onun için, diyemezler.

Korkum odur ki, Şehir dün diz çöktü.

Ya yarın.

Sizce!

***

Beyler.

Aynalarınız diyor ki;

"Halka hizmet etmiyorsunuz".

Eee.

Hal-i vaziyet ortada.

Boşuna demiyoruz, Diyarbakır sahipsiz bir kent!