...Ve diyorum ki,
Şehr-i Amed samimiyetini gösterdi!
Her zaman ki, vakur duruşuyla.
Tescillendirdi,
Bir kez daha kadim kent olduğunu!
Birileri sınav dese de, geçti o sınavı!
Sonuna kadar;
Sağduyu ve hoşgörüyü bayrak olarak açtı.
Barışa seslendi!
***
Mesajını da şu sözü vecize kılarak verdi.
Dedi ki;
Savaşanın kazananı,
Barışın kaybedeni olmaz!
Aynen de öyle!
***
Günlerdir,
Bir korku, kaygı ve tedirginlik hkim di?
Özellikle,
Üç Kadın PKKlı Kürt Siyasetçinin cenazesi.
Diyarbakırda,
İkinci bir Habur vakası oluşturur mu?
Ya da, provokatif bir organizasyonla, barışa hançer vurulur mu?
En önemlisi, ikmal edilen müzakere süreci sekteye uğratılır mı?
***
Ekseri beklenti de;
Bu sıraladıklarımın olumsuzluk haline kanaatkrdı.
Ama olmadı.
Olmayacağını da, biliyorduk.
Ki dün bunu açık ifadeyle, buradan zikrettim!
Nitekim
Özellikle Başbakan Erdoğanın Bu bir sınav beyanı!
BDPnin,
Tabi ki, Baydemirin Zerre kadar kaygım yok sözü.
Ve İkinci Habur Vakası yaşanmayacak, güveni!
***
İşte dün,
Şehr-i Amed, üzerine düşeni yerine getirdi.
Pusuda bekleyen,
İştahlı bozguncu şer yapıların beklentisini boşa çıkardı!
Kamuoyunu,
Olumsuz etkileyecek görüntüler vermediği gibi.
Samimiyetini öne çıkardı.
Polis,
Alanda yoktu, ama sağduyu kendisinde hkimdi.
***
Güvenlikte,
Alan organizasyonu da,
Tören,
Sorumluluğu da, BDPlilerin hükmündeydi!
İki eksenli,
Uyum ve duygu empatisiyle, çalışıldı!
***
Yası,
Siyah giysiyle,
Barışı,
Beyaz atkıyla duyuran.
Hele ki,
Konuşma kürsüsüne çıkanların, verdiği mesajlar!
Her ne kadar,
Satır arası, gerilim sıkışıklığı vardı ise de;
Süknete,
Ve sağlanan barış sürecine, katkı geliştiren siyasi bir üslup vardı!
***
Özetle,
Dün Batıkent meydanında.
Diyarbakırın,
7den 70ine kadar, herkeste ikmaldi.
O da;
Barış ve samimiyet güveni!..
***
Aslında,
Kürtlerin de,
Türklerin de,
Mevzuunun tüm aktörlerinin de,
Sağlanan,
Sürecin yolcuları da, şu hakikatin vicdanı sorgusuna varırlarsa.
***
Hele ki;
Savaşanın kazananı,
Barışın kaybedeni olmaz!
Sözünü içeren;
Batıkentteki bu Pankartın çığlığını ruhu derinliklerinde duyabilse.
***
Ve tabi ki,
Kendi derin yapılarından haberdar olabilseler!
İnanın,
Meşakkatli yolda çözümün önüne çıkan tüm engelleri de.
Dikenleri de,
Hendek ve dereleri de, bertaraf edip, barışı kucaklayabiliriz!
Yeter ki;
Filizlenen samimiyeti samimiyetsizleştirmeyelim.
***
Diyeceğim,
Şehr-i Amed,
Ahalisiyle,
Siyasetçisiyle,
Ve tabi ki güvenlik güçleriyle.
Dünkü,
Vermiş oldukları samimiyet sınavından dolayı, tebriki ve teşekkürü hak etmişler.
Ben;
Her şeye rağmen kendi adıma teşekkür ediyorum!
***
N.çnin rızasıyla ırzına geçilmiş!
Tarih sayfasına;
Utanç hadisesi olarak girdi, N.ç davası!
14 yaşındaki kızın bedeninde tatmin olan bir sürü tinetli karakteri önümüze çıkararak.
Haberiniz var mı;
Yargıtayın bozduğu dava üç gün önce karara bağlandı!
Yerel Mahkeme,
Tecavüzcü sürünün fertlerine 5 ila 9 yıl hapis cezası uygun görmüş.
Yani bir önceki, cezalardan geri adım atmış.
***
Gerekçeyi ikmal de;
N.ç kendi rızasıyla, sürüyle birlikte olmuş...
Bir de ırz düşmanlarına, ceza indirimine gitmiş.
Mevzuda, iyi hal durumları varmış.
Mahkemedeki duruş.
Ve ifade beyanlarında;
Alkollüydük, ne yaptığımızı bilmiyorduk hal-i rezillik.
***
Doğrusu,
Kararı duyduğumda,
İçeriğine,
Detaylı baktığımda, adaletin adaletsizliği, beynimde zihin bunalımı yarattı.
Hafıza kilitlenmesi oldu.
***
Diyorum ki;
Velev ki, ırz düşmanı sürüyle N.ç rıza göstererek ilişkiye girmiş!
Yani öyle sayalım!
Peki, O zaman adaletin hükmünde şu soru ikmal olmaz mı?
Niye adamlara ceza veriyorsunuz?
Yok, eğer, rıza vaki değilse ki öyledir.
O zaman ırz düşmanlarına niye bu ceza indirimi!
***
Peki,
Her halükarda, şu soru hakikati sorgulamıyor mu?
Adalet nerde?
Dedik ya,
Bir utanç abidesi olarak, tarih sayfasında artık, N.ç davası.
Ve tabi ki toplum, zihninde yer edindi;
N.çye iffetsizce saldırı
Namus lekesi.
***
Sonuç itibariyle;
N.ç davası,
Korkarım ki, Siirtteki çirkin mevzuu gibi.
Pek tabi ki,
Ülke sathındaki diğer aşağılık hadiseleri de akla getirerek.
Kadına,
Hele ki, Annelik vasfı, bacı, eş, teyze, hala üstünlüğü varken!
Bu hal-i rezaletle,
Kim diyebilir ki, Kadın hakkı, adalet hükmü?
Sanmıyorum, diyen olsun!
***
çünkü,
Tarihin hiç bir döneminde.
Ki hayat zamanı diliminde;
Adaletle, adaletsizlik bu kadar yan yana, anılmış, ikmal olmuş değil.
Biliyor musunuz, bu neye delalettir.
Kadını cinsel obje gören!
En önemlisi,
Tecavüzü de, dövülmeyi de, sövülmeyi de!
Yani sıradan, ikinci sınıf insan muamelesine, zihin fakiri şahsiyetlere!
Her kim varsa ve olursa olsun, ona dedin ki, her yol mubah.
Bilmiyorum;
Bu tablo karşısında, vicdanın söyleyecekleri ne olabilir?
Güven hassasiyetinin zafiyet içerdiğinden başka!
Sizce...
Hayırlı Cumalar.