SEKÜLER MAHALLENİN UŞAKLARI!
Eklenme: 10/27/2015 12:00:00 AM

Şuursuzluk mu?

Yoksa tahammülsüzlük mü?

Sanmam…

Hasımlık var…

Ve tekçi, seküler düşünce hâkim!

İşte bu cenah var ya!

Şimdiler de; yine "kin kusma" modunda…

***

Diyorlar ki..

İlköğretim müfredatına neden "Arapça" dersi seçmeli ders olarak, bırakılmış…

Bu Türkiye'yi "Ortaçağ" dönemine götürecekmiş?

Ölü yıkayıcılar ordusu oluşturmak isteniyor…

Okullar "hapishaneye" dönüştürülüyor..

Vesselam…

***

İşte bu zihniyet var ya!

Eğer ki…

İkinci sınıftan itibaren seçmeli ders olarak..

Fransa…

Japonca..

Taylanca..

Ya da Çin'ce.. Rusça veya Papağanca!…

Konulsaydı…

***

Aynı tepkiyi gösterirlermiydi?

Sanmam..

Zil takıp oynarlardı..

"Ay ne güzel" derlerdi…

Ama!

Gel gör ki; "Yaşadığı" coğrafyanın "Dünya Dili" olan dört bir tarafındaki "komşu" ülkelerin Resmi dili olan "Arapçaya" faşizanca saldırıyor…

Aman ha; "Ortaçağ" dönemine gideriz..

Başımıza taş yağar…

Yok daha neler?...

***

Aslında!

Bu düşmanlık tamamen "mankurtça"..

Dine.

İnanca.

Binlerce yıldır "iman" ettiğimiz!…

İslam'a,

Peygamber Efendimize,

Kur'an-ı Kerime karşı, "batıl" zihniyetle düşmanlık beslemedir…

***

Ha bir de şunu ifade ediyorlar.

Kendilerine kurgu yaparak…

Tekrar…

Ezbere dayalı bir eğitim olacakmış…

Analitik ve yaratıcı düşünmekten yoksun nesiller yetişecekmiş…

Eğitim dinselleştirilecekmiş…

Bilimsellikten uzak kalınacakmış…

***

En şuursuz ifade de…

Söz de…

Siyasal iktidar…

Arapça'yı "seçmeli ders" yapmasında kendisine "ordu yetiştirme" düşüncesi varmış?

Böyle giderse de!

Türkiye dünyada "rekabet" gücünü sıfırlayacak…

Uluslararası alanda kimseyle "rekabet" edemeyecek…

***

Yani!

Ama geriye dönüp bakmıyor…

Ya da, müfredatı okumuyor…

İngilizcenin..

Fransızcanın,

Almancanın "seçmeli ve zorunlu" ders olduğunu..

Eee.

Paranoyak ruha sahip olununca böyle olur…

***

Başörtüsü için ne diyorlar dı?

Çağdışı..

Karanlık..

Gerici..

İrtaci faaliyet...

Başörtü takılırsa "şeriat" gelir..

El kol-kesilir denilirdi?

Rejim değişir.. Yerine şerait yönetimi olur deniliyordu…

***

Ki, hatırlarsak!

MGK.. Siyasal iktidarlar..

28 Şubat sürecinde; tek ifadeleri vardı; "Şeriat ve İrtica"…

Peki, başörtü serbest oldu…

Parlamentoya bayan milletvekili, başörtüsüyle girdi..

Bakan oldu…

Türkiye'de "irtica mı" hortladı..

Yok..

Rejim mi değişti?

Yok..

***

Demek ki!

Ey karşı mahallenin; "inkar ve asimilasyon" uşakları..

Tekçi.. Seküler..

Sözde batılı faşizan zihniyetin üretkenleri…

Asıl sizler!

Türkiye'yi bölüp parçalamanın "gayretkeşlerisiniz?"

Batı batı deyip, batıya "uşak" konumuna düştünüz..

***

Evet..

Batıya yüzümüzü dönmeyeceğiz!

Göreceğiz.. Görüşeceğiz!

Teknolojisini de, bilimselliğini de kendi hanemize alacağız..

Ama kendi coğrafyamıza "sırtımızı" dönmeyeceğiz..

Onlarla daha fazla nasıl "entegre" olabiliriz diye, gayret sarf edeceğiz!

Çünkü bu toprakları başka bir bölgeye..

Ülkeye..

Veya farklı bir dünya katmanına taşıyamayacağımıza göre…

***

Diyeceğim o ki..

Karşı mahallenin "uşakları.."

“Şimdi ne olacak?” sorunuza..

Hiç kuşkusuz ki cevap şu;

Aydınlıktan, karanlığa sürükleme gayretinize "beddua" edeceğiz…

Ama, "dik durup", bilinen aydınlığa doğru seyrimizden taviz vermeyeceğiz…

***

80 yıl…

90 yıllık "eseriniz" orta yerde..

Çıkın sokağa..

Sorun 7'den 70'e herkese..

Ama herkese!

"Geriye dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz" deyin?

Alacağınız cevap nettir…

Kan.. Gözyaşı.. Şiddet.. Terör..

İnkar.. Ve Asimilasyon.. Tekçi düşüncü..

Seküler…

Faşizan güruh bir "karakter" dayatılması…

***

Maharet o ki!

Bir elde; teknoloji, bilim..

Bir elde, inancın kudreti olacak ki "iki el" imanla yarınlarına, halis ve salih yürüyebilsin!..

Bizim ihtiyacımız bu..

Ama sizin ihtiyacınız başka..

Eee..

O'na da, artık gelecek değiliz!

***

SİZ SİYASİ LİDERLER!…

Eeeeyyy!..

Siz siyasiler…

Parti liderleri…

100 saatin altında bir zaman kaldı 1 Kasım'a!

Yapacağınız kala kala bir kaç miting kalmıştır…

Ya da salon, toplantısı!

***

Sakın ola!

Sert bir çıkış.. İtici bir söylem..

Terörize edici, "provokatif" söylem olmasın..

Çünkü, "özrü de" kalmaz!..

2 Kasım'a dair; "kapı da aranılmaz"

O'nun için; normal seyirle gidin…

***

Zaten!..

Ülkenin..

Bölgenin ve toplumun "normalleşmesi" gerekir..

Gerçek ve samimi bir ihtiyaçtır!…

Hiç kimse.. Ama hiç bir kimse bu evrede "itilmemeli?"

Hele ki, "siyasi" kulvar, ötelenmemeli…

***

Sandık ne derse?

7 Haziran'daki gibi; "olunmamalı"..

İnatçı keçi misali..

Liderler "birbirini" ötekileştirmemeli, itmemeli..

Herkes bu gemide!

Biliyoruz ki; "bu gemiyi" batırmak isteyen de çok…

***

Hedefleri de.

Gemiyi "yönetilmez" kılmak…

Rota'dan saptırmak.

Kayalara, kıyılara vurdurup; "batırmaktır."

Eee, gemi batarsa hepimiz batarız…

***

Bu minvalde!

1 Kasım'ı iyi okumalı, toplumsal mutabakatın fikriyatıyla; sandığa gidilmeli..

Tek başına iktidar mı çıkar,

Koalisyon mu çıkar,

Tekli mi, üçlü mü, ikili mi her ne ise?

Ülkeyi yönetir kılmak!

İstikamet; "yönetilir bir ülke, istikrarlı bir toplum" olmalı!

***

BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM…

Evet, bu akşam..

Saat 22.00'de, Söz ve Uzay Tv'nın ortak ekranında.

Gündemin sıcak mevzularını istişare edeceğiz..

Şimdiden hayırlı seyirler…

Soru ve önerilerinizi de beklediğimi; unutmayın!…