Önceki gece gala vardı..
Uluslararası Diyarbakır Sempozyumunun..
Renkliydi..
Hasretin..
Buluşmanın..
Diyarbakır'ın "buram buram" kokan tarihi ANLATIMLAR!…
Şarkıları..
Türküleri..
Kültürel; "değerleri" öne çıkaran, bir sunumla, doyumsuz gece!..
Ve İl Valisi Aksoy'un "hoşgörü" vurgusu..
33 medeniyete ev sahipliği yapmış; kadim kent Diyarbakır..
***
Ne yazık ki..
Farklı inançları..
Dinleri…
Dilleri..
Kültürleri "hoş görü" içerisinde yaşatan..
Tarihi yapılarıyla; bugüne kadar "taşıyabilen"
Yer küresinde..
Medeniyetler açısından bu kadar "geniş yelpazeye" sahip Diyarbakır…
Ki Sasaniler'den, Osmanlı'ya..
Ve bugün Cumhuriyet..
Ancak 90 yıldan buyana "hak" ettiği yerde değil..
Gerileme "döneminden" kurtulamıyor.
***
Maalesef..
"Hayat devam" etse de..
Günlük yaşamın "zorunlulukları" işlem görüyorsa da..
Huzuru..
Güveni..
İstikrarı..
Dayanışmayı..
Hele ki, "barışçıl" atmosferi yakalamada, "ah ki ah" diyor..
Hasret ve özlem içinde...
Hüzünlü, endişeli..
Bir o kadar da; "derinden derine" gerilimli..
***
Elbette ki, "etkenler", nedenler, sonuçlar bir çok başlığa sahip..
Sosyal,
Siyasal,
Ekonomik,
Ve ideolojik "bazda…"
Merhum Ahmet Kaya'nın ifadesiyle Diyarbakır hep şunu söylüyor..
"Başım belada"
Evet, bir türlü "başı beladan" kurtulmuyor..
Ki bölgenin de.
***
Bakınız.. Bugün bile..
Diyarbakır.. Diyarbakır ahalisi..
Yerel yönetimler..
Sivil oluşumlar..
Kamu dâhil olmak üzere!
Neleri ikmale getirseler..
Hangi değerleri, konuşulup, paylaşsalar..
İyilikler…
Güzellikler…
Yani huzur veren değerler, "hep" olumsuzca seyreden bulutların gölgesinde, kalıyor…
***
Vali Aksoy!
Gecede;
Hoşgörü vurgusunu yaparken, yarına dair "umutlu" olduğunu söyledi..
Önümüzdeki dönemde..
Diyarbakır bulunduğu noktadan çok aşama "kaydedeceğine" olan inancım tamdır.."
Elbette ki, "yarından" ümit kesilmez..
Ama!
Vaziyet ve gidişat ne hazindir ki; "ümitleri, beklentileri" amalara dayatarak bırakıyor…
***
Nitekim!
Gece boyunca, konuştuğum her kişi.
Akademisyeninden,
İş adamına,
Siyasetçisi,
Yazarı, çizeri, dahil olmak üzere!…
Sanatçısı..
Şarkıcısı bile; "gecenin feyzini" ifade ederken; "ya dışarıdaki" belirsizlik olmasaydı..
Şimdi burası; "daha bir kucaklayıcı olurdu..
Ama yok..
Gala'nın esen rüzgarı, bu minvaldeydi..
Çifte duygu..
Hüzünlü bir mutlu, anın sorgulayıcısı!
***
Sempozyum devam ediyor..
5 Kasım'da bitiyor..
400'a yakın akademisyen var..
281 sunum yapılacak..
8 ayrı toplantı salonunda; 27 konu başlığı altında Diyarbekir anlatılıyor.
Vali yardımcısı Taner Bircan'ın ifadesiyle..
"Akademik ağırlıklı" bir sempozyum" bu..
Sunumlar; "kitaplaştırılacak..
Yani, yarınlar açısından..
Diyarbakır'ın sosyo-ekonomik, kültürel gelişimine dair; "zengin" bir envanter kimliği olacak..
Takip etmekte fayda var..
***
Hep ifade etmişimdir..
Diyarbakır..
Genel itibariyle; havası da..
Siyasi konjonktürü de,
Pek tabi ki, "kurumsal" işleyişler dahil olmak üzere..
"Sıtma hastalığı" gibidir..
Bir iyi, bir kötü..
Yani Türkiye açısından, söylenen deyimle "her an her şey olabilir?"
Ne yazık ki, Diyarbakır böylesi bir atmosfere mahkum!..
***
O MASANIN GÜNDEMİ?
Sempozyumun gala yemeğinde..
Bir masa vardı ki..
Pür dikkat çekerek, takip ve gözetim altında tuttuğum bir masaydı..
Diyarbakır'ın en büyük sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri bulunuyordu..
Ticaret ve Sanayi Odası..
Ticaret Borsası..
Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği..
OSB..
Ve diğer yandan siyadların temsilcileri..
***
Öyle ki, masaya ek servisler, sandalyeler dahi alınmışı..
Kalabalık bir masa..
Daha açık bir ifadeyle…
Kışanak ve Anlı'nın gözaltına alındıklarından bir gün sonra; basın toplantısı düzenleyen ekip…
Bir iki eksiğin dışında; hepsi bulunuyordu..
Davetliydiler..
***
Gece boyunca; "tek" gündemleri vardı..
O da;
Ne sempozyum..
Ne akademisyenler..
Ne sunumlar..
Ne gelen tanınmış eşraflar idi?
Hiçbiri, onlar için "pek konuşulan, tartışılan" değildi..
Gündemleri..
Yaptıkları basın açıklamasının "muhtevası" ve sonrasındaki gelişmeler..
***
Çünkü...
O günkü açıklamalarının başlığı; "gelişmelerden kaygılıyız" denilmişti…
Ve Kışanak ile Anlı'nın "derhal serbest" bırakılması istenilmişti..
İşte bu çıkış…
Bu kamuoyu oluşturma fikriyatı…
Önceki gün itibariyle; "iki farklı" gelişmeyi beraberinde getirdi..
Adli ön inceleme...
İdari soruşturma...
***
Yani’si şu...
Birincisi..
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı "ön soruşturma" başlatmış..
"Yargılamayı etkileme, yürütülen soruşturmaya müdahale etmek"..
Savcılığın soruşturması devam ediyor..
Bittiğinde; "suç tespiti" söz konusu olursa, dava açılacak, ifadeleri alınacak..
Yargılamaya başlanılacak..
Değilse; "takipsizlikle" sonlandırılacak..
***
İkincisi..
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı ayrı…
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da ayrı..
"Çifte" idari soruşturma..
***
Bakanlık..
3 gün önce, Diyarbakır'a iki müfettiş göndermiş..
Şuan, İl Gümrük Müdürlüğündeler..
Kapsamlı bir inceleme sürdürüyorlar..
Üç odadan da..
Son, bir yıla ait belge ve dokümanlar isteniyor..
Özelliklen de; "yönetim kurulu" kararları üzerinde duruluyor..
Harcamalar da..
Yani-gelir gider, alım-satım hepsi!...
***
Dün itibariyle de..
Başkanlar..
Yönetim kurulu üyeleri "ifadeye" çağrıldı..
Sorulara yanıt, isteniyor…
Doğrusu..
Müfettişlerin incelemeleri..
Adliyenin soruşturması; "nasıl bir akıbetle" son bulur bilmem..
Ama!
Odalar da bir hayli; "endişeli, gergin ve iç tartışmanın" alevi, söz konusu!
***
Çünkü…
Yönetim kurullarındaki birçok kişi…
Şu iddiada bulunuyor…
Özelliklen de, Ticaret Borsası'nın yönetimi..
Diyorlar ki..
"Basın açıklamasından, haberimiz yok..
Biz, o gün Antalya'da, "yörex" fuarında idik..
Bizim bildirinin altında imzamız yok.."
Tabi bu beyan ve tartışma..
Borsa Başkanı Engin Yeşil ile Üyeler arasındaki; "gerilim?"
Tabiri caizse, "bizi bağlamaz, başkanı bağlar" diye..
***
ODALARA KAYYUM MU?
Aynı "iç tepki…"
Ticaret ve Sanayi Odası..
Esnaf ve Sanatkârlar Odası Birliğinde de; söz konusu!...
Velhasıl.
Odalar "kaygılıyız" başlığıyla yayımladıkları bildiriden dolayı; "kaygılı" bir sürecin eşiğindeler..
En çok ifade edilen de..
Soruşturma ve incelemenin akabinde; "KAYYUM" gelebilir mi?
Gidaşat, öyle görünüyor.
***
Diyeceksiniz ki!
Susturmak isteniliyor..
Bakın, demokratik tepkiye bile tahammül yok..
Doğru..
Ama hep tek taraflı "yontarsanız"
Keseri tek taraflı vurursanız…
Karşınızdaki; "işin demokratik bir tavır" olmadığı savını ortaya koyar...
Ki bugüne kadar, pek nadirdir Odaların; "özeleştiri ve karşı tarafa" tepki koyucu tutum..
O nedenle; denilir ki; herkes safını belirlesin..
Buna göre de; tavır koyar!
Neyse...
Gelişmeleri hep birlikte bekleyip göreceğiz!
Ama velakin..
Sorgulanacak olan, "her önüne" gelen bildiri hazırlayıp, habersiz imza attırıp, "deklare" edebilir mi?
Bu yönünü sorgulayan var mı?
Neyse!…
Diyarbakır'ı bir türlü; "huzurlu" bırakmıyorlar ki..
Hayırlı Cumalar..