ŞENER’İN MAYASI TUTAR MI?
Eklenme: 5/30/2009 12:00:00 AM

Amiyane bir tabir olacak. Ama konuşulan o! Abdullatif Şener'in 'siyasete' çalmayı planladığı 'mayası' tutar mı? Cevabı hemen 'hayır' diyerek vermeyeceğim. Biraz 'satırları' ilerledikten sonra; 'söyleyeceğim'! Önce; adettendir deyip; 'Hayırlı Uğurlu olsun' diyelim. Bir de 'nihayet' demek gerekir. Aylar ve yıllar geçti üzerinden. Siyaset arenasına 'çıkma' beklentisi 'göbeğimizi' çatlattı. Neyse ki, sonunda karar kıldı. Beklentileri de 'sonlandırdı' Türkiye'nin 'siyaset' kulvarına 'Türkiye Partisi'ni' ekledi.

***

Şener'in mayası tutar mı?  Şöyle 'geçmiştekileri' bir hatırlayalım. Parti 'kuracağım', yeni umutlar 'yeşerteceğim'. Siyaset kulvarına 'ter-ü taze' soluk kazandıracağım deyip yola çıkanlar. Siyasette 'zaman' ve bekleme 'sanat' ve akıl işidir. Politikanın ise 'tahammülü' yoktur. Fırtına 'siyasetin' ilk hamlesinde kopar. Eğer hamlenin 'gerisi' gelmez ise; bilinmelidir ki 'gerisi' fasa-fiso. Mesela Mustafa Sarıgül. Öyle bir dönem geliştirdi ki; 'Ha bugün-ha yarın' CHP'nin başına geçecek. Ya da 'yeni' parti kurup, 'solu' bulunduğu bataktan kurutacaktı. Sonunda 'yarattığı fırtınasının' membasını kuruttu. Öteleye, öteleye 'bitirdi'! Bugün Sarıgül 'Belediye Başkanı' olmanın ötesinde 'konuşulmuyor'! Kamuoyunun da 'dikkatini' üzerine toplayamadığı gibi; 'ekranlarda da' seçilmiyor.

***

Partiler ve isimler noktasına gelince. ANAVATAN'ın 'hali durumu'! DP. Pardon DYP'nin 'çıkmazı'! SHP. LDP. Yurt Partisi. Saadet Partisi. Birleştiler, birleşmediler? Hepsine dikkat edin; 'ilk hamlelerinde' kısır kaldıkları için 'bugün' ketumlar. Onun için; 'zamanlama' siyasetin 'koşu' bandıdır. AK Parti'ye bakın. Bir fırtına 'tutturdu' gidiyor. Ne koparan var, ne de engel olabilen. Ve halen 'Tek isimle' ortalığı silip-süpürüyor. Erdoğan 'fırtınası'! Tabi 'fırtına' bir de şanstır. Esti mi, 'kimse' gürlemesine karşı çıkamaz. Hele bir de 'niyetin' ve samimiyetin de duruma hasıl ise; 'ipi' göğüslemişsin.

***

'Atı alan üsküdarı geçti' misali. Şener için de; 'durum' hasıl. Çünkü 'iş-işten' geçti. Bu saatten sonra da; Nasrettin Hoca Misali 'göle maya' çalacağı maya 'siyaseti' tutar mı? Mümkün değil. Anlayacağınız 'Şener'in' Türkiye Partisi 'ölü' doğmuştur. Bir de anlayamadığım nokta; 'tanıtım' gününde; 'AK Parti'ye yönelik salvoları. Tabiri caizse 'çıktığı' yumurtayı beğenmeyip; 'yerden yere' vurması. Bir hırs mı, yoksa birilerinin istemine yönelik mi? Var olan 'kariyerine' böylesi sönük bir aktiflik kazandırması zaman 'açısından' çok yanlış. Ve kötü bir durum. Yeni bir şeyler üretir mi? Bilemiyorum. Ama bildiğim; Şener 'hoca' çok ama çok 'geç' kaldı. Biz yine de; 'hayırlı uğurlu' olsun temennimizi tekrar edelim.

***

"KANDİLE GİDERİM!"

Önceki akşam 32. Gün Programı vardı. İzlediniz mi, izlemediniz mi bilemiyorum. Geç saatlerde başlayan 'programı' izledim. Konuk DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'tü. Tabi doğal olarak da; konuşulan mevzu 'Kürt Sorunu'!.. Çözümün 'nasıl olacağı?'!.. Ve son günlerdeki 'Kürt açılımı'!.. Cumhurbaşkanı Gül'ün 'açıklamaları'!.. Başbakan Erdoğan'ın DTP Randevusu. Ve Kandil'den 'gelen mesajlar'!.. Yani 'geniş yelpazede' bir değerlendirme hasıl oldu.

***

Türk özellikle son günlerdeki 'Kürt açılımı' hakkında biraz temkinli gördüm. Acaba diyerek. Esen olumlu rüzgar 'gerçek mi'? Yoksa 'sanal bir durum mu?'. Çünkü daha önce 'böylesi' rüzgarlar esti, gerisi bir türlü gelmedi. Bu yönde; 'temkini' elden bırakmıyordu. Ancak kamuoyunda 'oluşan' havanın yarattığı sinerjinin 'heba' edilmemesi gerektiğini vurguladı. Ve bunun için de; 'önce silahlar susmalı'!.. PKk'ya çağrıda bulundu. Önceki gün Diyarbakır'da 72 Sivil Toplum Örgütü'nün 'istemi' doğrultusunda. 'PKK ateşkes süresini uzatmalı ve silahları bırakmalı'!.. Diyalog 'sonuça' gitmenin noteridir. "Yeter ki bu kanı durduralım. Görüşmeler yapmaya hazırız, hatta gidip tartışmaya hazırız, bu konuda çok rahatız. Yarın böyle bir ortam olursa ben Kandil'e bile gidip bazı şeyleri tartışmaya hazırım. Yeter ki barışçıl bir sürecin önünü açalım" Karşı bir 'duruş' gelişirse, o zaman PKK'ya bile 'tavır' alabiliriz..

***

Türk dün Diyarbakır'daydı. ''Ekoloji ve  Yerel Yönetimler Bürosu''nun açılışı töreni munasebetiyle. Açılış öncesi 'gazetecilere' değerlendirmede bulundu. Barışa giden yolun 'akıl yolu' olduğunu vurgularken, 'dürüst ve açık olmaya' davet etti. 'Umutla baktığımız, fırsat olarak değerlendirdiğimiz bu sürecin gelişmesi konusunda hassasiyet göstermemiz lazım. Operasyonların durması lazım. Eğer o hassasiyetleri gösterirsek, inanıyorumki önümüzdeki süreç, diyalogun, tartışmaların açıldığı, uzlaşı ortamının oluşabileceği bir süreci yakalayabiliriz.'' DTP'deki 'ifade krizi' halen sürüyor. Dün bu noktada iki gelişme yaşandı. Birincisi 'kirizi' ötelemede önemli rol üstlenen Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın ifadesi; 'DTP'liler Kabadayılık yapmasın'!.. İkinci gelişme ise; 'Ahmet Türk'e Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir fezleke' hazırladı. Fezlekenin gerekçesi ise, Abdullah Öcalan'ın 'Mandella'ya benzetilmesi. Ve bu yöndeki 'konuşması'!..

***

Türk'ü iki 'sürpriz gelişme de' soruldu? Kabadayılığa cevabı: ''Kabadayılığa karşıyız. Kabadayılık da yapmayız. Biz bir hukuksuzluğa karşı çıkıyoruz. Hukuksuzluk var. Yerel mahkeme bile yargılamanın durdurulması konusunda bir karar veriyor. Temyiz etme süresi 1 ay olmasına rağmen, 8 gün içerisinde Adalet Bakanlığı itirazını Yargıtay'a yapıyor. Ve Yargıtay zorlama bir kararla bu kararı veriyor?" Fezledeki suçlamaya yönelik. Yani 14. Madde'nin yorumunuyaparken de şöyle dedi: "14. maddeyi yorumladığımız zaman devletin bölünmez bütünlüğü aleyhine işlenen suçlar eylemler olarak değerlendiriliyor. Oysaki biz halkların kardeşliğini savunuyoruz. Birlikte özgürce yaşamayı savunuyoruz. Bu nedenle zorlayıcı bir yorum. 83. maddeye baktığımızda, gerçekten bir boşluk var. Milletvekili hiçbir zaman sorgulanamaz, tutuklanamaz gibi bir ibare var.'' Sonuç itibariyle; Türkiye'de 'Demokrasi güçlendikce' engeller aşılır. Aksi taktirde Demokrasi 'kan kaybettikçe' ülke çıkmaz sokakları yaşar. Onun için de; toplum ve kurumlar 'demokrasiye' sımsıkı sarılmalı. Ve onu 'güçlendirmelidir'!..