Hani derler ya; "Şer" odakları! Gerçekten de öyle. Bir anda bitiveriyorlar. Enteresan bir yapıya sahip. "Deşifreleri" tez be tez zordur. Çünkü "fitne" yüzleri hep puslu, sisli ve karanlıktır. Daima 'dumanlı' havada hadiselerini icra ederler. Vukuat ekseninde; "in oğlu in derler". Derin bir sinsilik var. Argo bir ifade olacak; anlayacağınız "çakkal" sürüsü gibiler.
* * *
Dün de ifade ettim! Bir gün önceki yazımda da değinmiştim. "Şu yumruk şer'liği". Moda "niteliği" aldı. Kopyacı bir zihniyetle hadise; zincirleme ikmal ediliyor. Öyle ki; "gün ve hafta" yumruksuz geçirilmez olundu. Ve her "atılan yumruk" var olan atmosferi daha bir grileştiriyor. Zaten onun içindir ki; durum ve atmosfer böyle vuku bulunca. İster istemez "ortam" geriliyor. Doğal olarak da gerilim beraberinde "kaygı ve endişe" getiriyor. Ne oluyoruz diye?
* * *
Önceki hafta Ahmet Türk. Bu hafta da; Enerji Bakanı Taner Yıldız. Arada 'icra' olan küçük çaplı diğer yumruklu hadiseleri de kabul edersek. Sayı "giderek" artı alıyor. Bi bakarsınız bugün de bir başka "yumruklu" hadise. Ne diyelim; "Burası Türkiye her an her şey olabiliyor?". Çünkü "çok çabuk" hadiselerin etkisinde kalıp, "duyguya" yenik düşüyoruz. Anlayacağınız! Şiddet sarması ha bire sarıyor.
* * *
Aslında; Atılan her yumruk. Yenilen her tokat. Yiyen için 'acı' verir. Çünkü "fiili" müdahaleye maruzdur. İnfial "acı" geçene kadardır. Sonrası. İşte bu sonrası ve infial noktası; "yumruğu" yiyenin "etnik kimliği ve üstlendiği siyasi düşüncedir". Burda "yüreği" yaralanan ve yumruğun "kırdığı" onur; "o kimlik ve düşüncedir". Şöyle ki; Samsun'da Ahmet Türk'e atılan yumruk. Kim nasıl yorumlar ve bakış sergiler bilmem. Ama bir Kürt olarak. Ve gördüğümün analizinde; "Yumruk Türk'ün şahsına münhasır değildi?" Münferit bir tepki de; kabil değil. Türk üzerinden savunulan ve taşınan "siyasi düşünce ile kimliğe" atılan yumruktu.
* * *
Kayseri'de Bakan Yıldız'a atılan yumruk da aynı "amacı" güdüyor. Yıldız üzerinden AK Parti'nin siyasi misyonuna "atılan bir yumruk". Ve iktidardaki "yaptırımlara" tepkiydi. Ancak burda küçük bir parantez açmak istiyorum. Her ne kadar "parantez" küçük olsa da; iki yumruk arasındaki 'bir ayrıntı' çok önemli. Zaten; üstadın ifade ettiği ikisine atılan yumruğun "amacı" aynı. Ama "etkisi" çok farklı. Yani; Türk'e atılan yumruk "kimlik" vasfına yönelik. Yıldız'a atılan yumruk ise "güdülen" politikadır.
* * *
Ancak; "şer odağının" ikisini yoğurmadaki hedefi; İki yumrukla bir düşünceyi yaratmak. İki olguyu da 'bertaraf' etmektir. Ülkeyi belli bir cenderenin içerisine sürüklemek. Toplum içerisinde de; "hizipleşme" yaratıp, kavga çıkarmaktır. Dikkat ederseniz; Yumruklar 'atıldığı' esnada sarf edilen bir cümle var. "Etnik kimlikle" alakalı. Ötekileştiren bir; düşünce!
* * *
Doğrusu; bu "konsept" uzun yıllardır inşa edilmek isteniyor. Etnik çatışma yaratmak. Kürt-Türk kardeşliğini bozmak. Bin yıllık geçmişe 'halel' getirmek. Onun için; 'şer odakları' bu korkulan ve vahim sonuçlar doğuracak; "Fitneyi" körüklemenin gayreti içerisine dahil olmuştur. Şuan bu anlamda "ciddi de" gerekçeler hâsıl olmaktadır. Özellikle; Kürt ve Türk halkı cephesinde. Bir taraftan; Güneydoğu'da yoğunluk kazanan operasyonlar. Diğer yandan; 'ölüm' haberleri.
* * *
Batıda "her şehit cenazesi" öfke körüklüyor. Bölgede ise; her operasyon yeni bir şiddeti körüklüyor. Ciddi manada; "zıt kutuplar" geliştiriyor. Beri yandan da; Türkiye'nin Demokratikleşme anlamında yürümek istemedi. Meclis'te Anayasa Değişikliğine 'mesai' harcanması. Sosyo-ekonomik anlamda; projelerin hayata geçirilmesi. Tüm bunları; Çıplak gözle okuduğumuzda "ülkenin salih-i selametini" istemeyenlere. Ne kadar "çok" gerekçe var demekten insan kendini alamıyor.
* * *
Sonuç itibariyle dersek! Kritik bir süreçten geçiyoruz. Ve herkesin kendisine özgü "sinirleri" gerik vaziyette. Bu 'depolanan' enerjiyi etkisizleştirmek için; Ciddi manada 'geçmişimizi' idrak etmeliyiz. Yarınların "aydınlık", demokrasinin payidar. Cumhuriyet'in de daim olabilmesini sağlamamızın yolu; "Kardeşlik" duygusunu elden bırakmamamızdır. Duygularla değil, düşüncelerle "yol haritasını' çizelim. Çünkü "su uyur, düşman uyumaz' sözünü unutmamak lazım. Her an yeni bir fitnenin "yumruğu" gelebilir. Ki bu yumruklar "toplumsal" alana kayarsa; "vay ülkenin ve milletin" haline ki. Hal-i Durumumuz "çok vahim" olur.