Büyüklerimiz 'olup-biten' hadiselere karşı ders-i ibret anlamında boşuna vecize niteliğinde sözler icat etmemişlerdir. Ve bizlere 'geçmişten-geleceğe' kulağa küpe olsun diye boşuna söylememişlerdir. Çünkü her sözün bir hikmeti mucizesi vardır. İşte o manidar ve derin düşünce üreten 'vecize' sözlerden biri. Kelimeleri şöyle dizeler bu vecize söz: 'Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır' diye! Derin ve büyük bir söz dizesi.
***
Ergani'de önceki gün yaşanan ve 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan hadiseyi işte bu minvalde değerlendirmek istiyorum. Ki facianın 'hayırlı' tarafı Köy Koruculuğu Müessesinin 'arıza' veren yüzünün maskesini bir kez daha düşürmesi. Hatırlayın! Bilge köyündeki 44 kişinin 'katledilmesi' olayını. Çoluk, çocuk, kadın, yaşlı 'gözetilmeden' kurşunlandı. Devletin silahına sarılıp 'kurşun' yağdıran da, Ergani'deki katliam gibi 'Köy Korucusu' idi.
***
Ergani'deki 'katliamın' dehşetengiz 'ihmal ve sorumsuzluğuna' az sonra geleceğim. Çünkü çok vahim noktalar vardır. Cevap bekleyen sorular. Şimdilik 'virgül' bırakıp, Kırmızı alarm veren Koruculuk Müessesesine dönmek istiyorum. Son 48 saat içerisinde; bu yönde ciddi bir kamuoyu oluştu. Diyarbakır'daki Sivil Toplum Örgütlerinden. Ankara'daki siyasilere ve hükümet kanadındaki önemli isimlere kadar. Mevzuya 'odaklı' istemler var.
***
Sistemin 'rahabilitesi ya da lağvedilmesi' anlamında; ciddi ve önemli bir 'ses yüksekliği' yaşanıyor. Aslında 'Köy Koruculuğu' sistem ve hayat kulvarı anlamında 'vahim'! Korunmasına yönelik gerekçeler; ürkütüyor. Şöyle ki; yıllardır 'aynı' iple hadiseye sarılıyor. Dillendirilen gerekçe; 'Terörle Mücadelede' katkısı yüksek. Yani 'vazgeçilemez'!
***
İyi de! Bugün kurumsal ölçekte geldiği nokta 'kaş yapayım derken göz çıkarma' misali. Sistem tamamen 'devre' dışı. Yarattığı 'tahribat' ve hızla artan 'suç dosyaları' inanılmaz bir tablo ve tepki geliştirmektedir. Nitekim yıllardır söylenir! 'Devlet yanlısı' ve 'Devlet Düşmanı'! Korucu olabilmek için 'silah alan' devlet yanlısı. Korucu olmak istemeyen, karşı çıkan da 'devlet' düşmanı.
***
KIRMIZI ALARMI ÇOKTAN VERMİŞ?
Oluşan zıt yapı; siyasal, sosyal, ekonomik 'yapıda da' doku değişikliği yarattı. Feodalizm 'silahın' gücüyle büyüdü. Ağalar, beyler, aşiret reisleri 'silahlı' güçler ordusuna sahip oldu. Ve ardı arkası kesilmeyen 'yozlaşma' ve sistem bozukluğu gelişti. Devletin silahıyla edindiği güç 'kontrol' edilemez bir şekilde; "suçlar' ve rantlara yöneldi. İnsanlar 'köylerinden' edildi. Arazilere 'el konuldu'! Evler-köyler 'ateşe' verilip, insansızlaştırıldı.
***
Astığım astık, kestiğim kestik! Öyle ki; 'en küçük' husumet ve anlaşmazlığa 'PKK'lı' bahanesi yüklendi. Malum 'cinayetlere' karıştılar, kirli işbirliklerin ağına yöneldiler, zorbalık, tehdit. Bugün 80 bin civarında bir sayıya sahip. Suç dosyalarına baktığınızda; binlerin değil bir kaç mislisi. Kimi de; 'korku ve tehditle' yansımıyor. Ya da birileri tarafından 'himaye' edilmeleriyle, 'sümen altı' ediliyor.
***
Bakın uzun süredir konuşulan 'köye dönüş' hadisesi. Ki bu yönde bir hayli yüksek derecede talep var. Ama 'Köy Koruculuğu'na dayalı yıllar öncesi 'işgal' edilmesi ve el değiştirmesi yönünde yapılamıyor. Büyük bir engel. Suç dosyalarına bakın; uyuşturucu mu, cinayet mi, kız kaçırma mı, silah ticareti mi, hasmına yönelik devleti arkasına alarak katliam yapmak mı, arazi işgali mi? Bunların hepsi mevcut.
***
Demek ki; 'Köy Koruculuğu' sistemi, 'S.O.S' veriyor. Yani 'çöküş' imdadı. Nasıl ki, 'devletin' içerisine çöreklenmiş olan derin devlet üyeleri gibi; 'Kandan, gözyaşından, şiddetten, kaostan' besleniyorlar. Köy korucuları da; 'bölgede' çatışma ortamının sürmesi taraftarı. Çünkü biliyorlar ki; 'çatışma ortamı' var olduğu müddetçe onlar da var olacaklar. Bugün; Güneydoğu'da barış ve kardeşlik havasını istemeyen. Siyasal iktidarın 'demokratik açılımına' çelme atanlar gibi; 'onların da' iktidar savaşları vardır.
***
Kimse bu olup-bitene 'münferit' hadise yakıştırmasında bulunmasın. Çünkü bugünkü hali durum 'münferitlikten' tamamen çıkmıştır. Sistem 'çöküş' sinyali vermektedir. O nedenle 'topyekûn' müdahale gereklidir. Birileri 'Terörle Mücadele'nin yansıra şu gerekçeyi de öne sıralayabilir. Köy Korucularının 'bölgeye ekonomik' katkısı yüksek. İstihdam 'alanı'! 80 bin insan bu 'müessesenin' içerisinde; yani 'geçimini' bu gelirden sağlayan yarım milyon insan.
***
Bunların 'riskleri' kesilirse ne olur? Aslında hiçbir şey olmaz. Çünkü daha önce bunla alakalı ciddi bir şekilde 'projeler' üretildi. 'Ekmekleri' ellerinden alınsın, açlığa, yoksulluğa, sefalete 'mahkûm' edilsin diyen yok! Olamaz da. Ama şu gerçeği göz önünde bulundurmak gerekir; 'kurumsal' anlamda bir batak içerisinde bulunuyor 'köy koruculuğu'! Demek ki; 'rehabilitasyonu' ve ardından 'farklı alanlarda' istihdam edilerek 'silahlı güç' olma noktasında lağvedilmesi gerekir. Önemli olan kahramanlar üretmek değil halkı kazanmak.
***
CEVAP BEKLEYEN SORULAR?
Gelelim; önceki günkü hadisenin 'karanlıktaki' sorularına. Eski damadı Necmettin Aras'ı 4 kişiyle birlikte katleden; Korucu başı İsmail Akyol ile oğlu Abbas Akyol meselesine. Bakınız; Özgür-Der bunla alakalı 'sorular hazırlamış'! Acil cevap bekleniyor diyerek, sorular şöyle: * Olaydan yaklaşık üç ay evvel iki aile arasında vuku bulan husumetle ilgili Aras ailesi adına Ergani Emniyet Müdürlüğüne veya Jandarma Karakoluna herhangi bir başvuru yapılmış mıdır? * Eğer iddia edildiği gibi kolluğa herhangi bir başvuru varsa, bu başvuruyla ilgili hukuki anlamda neler yapılmıştır? * İHD Diyarbakır Şubesinin, bir ay evvel Aras ailesi adına yapılan başvuruyu gerekli adlî ve idarî mercilere iletmesine karşın herhangi bir tedbir alınmış mıdır? * Haklarında tehdit suçlaması yapılan korucuların silahlarına neden el konulmamıştır? * İçişleri bakanlığının koruculuk sisteminin kaldırılmasıyla ilgili herhangi bir çalışması olacak mıdır? * Olayda ihmali olan adlî ve idarî kurum yetkilileri hakkında bir soruşturma başlatılmış mıdır?
***
TFF DİYARBAKIRSPOR'A NE ETTİN?
...Ve Diyarbakırspor! Aklın yolu birdir derler ya; 'sonunda' bilinende karar kılındı. Diyarbakırspor 'ligden çekilme veya Galatasaray maçına çıkmama lüksüne sahip değil'! Takım 'maça' çıkacak ve üç puanı hedefleyip futbolunu sergileyecek. Olması gerektiği gibi. Bilet fiyatları da açıklandı. Bir hayli de 'fiyatlar' yüksek tutularak. Her ne kadar tepki 'gösteriliyorsa da'. Galatasaray maçı diğer maçlar gibi 'önem' arz etmediği için; gerekçede haklılık var.
***
Neyse! Ben asıl konuya gelmek istiyorum; Diyarbakırspor'un Federasyon'dan yediği 'son dakika' golleri. Dün akşam açıklandı; 'yağdırılan' cezalar. Kimler ceza almamış ki; 'say say bitmez! Hadisenin 'ev sahibi' Gaziantep'e 'taraftarlarından' dolayı 15 bin TL reva(!) görmüşler. Diyarbakırspor'a ise, 'taraftar ve akreditasyon denetimsizliğinden' toplam 55 bin TL. Bunlar 'parasal' ceza! Ya hak 'mahrumiyetleri'! Çetin Sümer, Suat Önen 30'ar gün. Ziya Doğan'a iki maç ceza. Bi saniye gerisi var. Kulüp İdarecisi İsmail Yiğit 60 gün hak mahrumiyeti, 10 bin TL de para, Turhan İlgin ve Salih Yavuz 67'şer gün, 10 bin TL para cezası.
***
Ne ettin TFF. Galiba 'ettin'! Peki, tüm bunların 'müsebbibi' kim? Bilemiyorum. Ama bildiğim; Diyarbakırspor 'yönetimi' ve idarecileri 'çuvaldızı' başkasına batırmadan önce 'iğneyi' kendilerine batırmaları lazım. Yoksa 'daha çok' dizler dövülecek, bu nedir denilecek? Bu cezalar aslında; 'hadisenin' tuzu biberi. Ben bir kaç gündür ifade ettiğim önerimde ısrarlıyım; 'Hadiseyi' yargıya taşıyın. Aksi takdirde; gelen vurur giden vurur. Onun için bizim 'yapmamız gerekeni yapmamız lazım'! Hepinize hayırlı cumalar!