Mutlaka, Sizlerin de dikkatini çekmiştir "seçim" havasının sönük seyri. Diyarbakırımızda olduğu gibi; Ülke sath-i mailinde de aynı minvalde "cılızlık ve ketum" hal var. Hani deriz ya; Onlarca seçim görmemiş olsaydık "kanabilirdik" seçimin, şuan ki haline. Ama, Eski dönemleri, 2002 ve öncesini hatırlayıp kıyasladığımızda "bu da seçim mi" insanın diyesi geliyor. Tabi, Birçok etken var. Özelliklen de malum, "bölgeye" özgü hal-i durumdan haberdarsınız. Operasyonların, Gözaltıların, Cenazelerin ve inkârla süregelen şiddet atmosferinin yarattığı "etki-tepki" olayına. Tehditkâr bir hava yok değil. Onun için de, Adaylar ve seçim çalışmaları açısından "durgun" bir seyir söz konusu.
* * *
Ancak, İçinden çıkamadığım hal, "bu sönük seyir", bölgeler düzeyinde de, aynı rüzgâr esiyor. Velhasıl; Seçimin "o çok meşgul" edici ve alaka gösterici, seçim bürolarındaki yeme-içme keyfiyeti yok. Sanırım; Bu renkli atmosfer olmadığı içindir ki "mülahazalar" hep liderlerin ağzından dökülen sözcükler üzerine kurgulu. Biz dâhil; Bölgesel bazda olmamıza rağmen "yerelin" seçim arenasında, doyurucu hal bulamadığımız için. Liderlerin, "Kıvrak" hallerinin peşinde, seçimin havasını size aktarmaya çalışıyoruz. Sahi, Söz "kıvraklıktan" açılmışken, siyasiler neden bu "zekânın" en baba halini icra ederler. Bu kıvraklık hali, Siyasetin "kendi" dokusundan mı gelmektedir... Yoksa bu unvanı alan zevatın zekâsından mı üremektedir? Çünkü; Sıradan insanda bu ruhiyet enderdir. Ama Siyasetin havasını solumaya başlayan her kim ise baktığınızda, "havada" uçuşuyor, kıvraklık. Ve bu kıvraklık halleri, Zekâ performansıyla zaman ve mekâna özgü "pozisyon" değiştirebiliyor.
* * *
Türkiye'de, Liderler düzeyinde "bu aksiyon" önem arz edici, noktada yok değil. Var. Mesela, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Seçim, Takvimi işlemeye başladığı günden itibaren, yakından takip ediyorum. Öylesine; "Kıvraklıklar" arz ediyor ki, mevcut liderlere tabiri caizse beş çeker misali. Sanmıyorum ki "pozisyon" değiştirme de üstüne olsun. Ortama, mekâna ve düşünselliğe "çok" çabuk kendini adapte ettiği gibi; aynı süratle "inkâr" da edebiliyor. Hatırlarsanız, Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal'ın "kaset devrimiyle" liderlik koltuğuna oturur oturmaz Batman'a gelmişti. O gün; Kürt sorunun çözümü noktasında "Genel Af" başta olmak üzere, çok ciddi beyanat vermişti. Batman, Topraklarını terk edince, "söylemleri de" basına yansıyınca "inkâr" kıvraklığını gösterdi. "Yanlış anlaşıldı" diye Ve o günden sonra; "Kürt" kelimesini, ağzına almaya başladı. Ta ki, Seçim takvimi işlemeye başlayıncaya kadar.
* * *
Bakın önceki gün de; Van ve Hakkâride "seçim mitingi" organize ederek, buralarda konuştu "Kürt sorunuyla" alakalı. Bakınız; Öylesine "cümleler" kurguladı ki. Görenler, Duyanların ekseriyetinde vaki olduğu gibi bende de akıl kilitlenmesine neden oldu. Şöyle ki; Bu sözleri ve vaatleri "Kılıçdaroğlu mu" söylüyor. Yoksa, Kürt sorunun ilk siyasi harekâtından başlayıp bugüne kadar gelen, son savunucusu BDP mi söylüyor? Tabi, Müdavimi olduğum Ahmet Altan'ın ifade ettiği gibi. "Yarın vazgeçecek olsa bile" söyledikleri, süreç açısından olumlu. Hakkâride, Kılıçdaroğlu bu kadar "siyasi" dikkat çeken, neler söyledi ki? Olumlu diyoruz, Ama "vaz geçer mi", kıvrak haliyetti ruhiyetini yeniden gösterir mi, diye kuşkuyla bakıyoruz. Kendi açısından; Barış için "her bedeli öderim" diyor. Yerel Yönetim'de, DTK'nın ve BDP'nın "şartların" öncülerinden olan "Özerklikten" bahsediyor. Ve, "Kürt sorunun çözümüne ben sağlayacağım!" diyor.
* * *
Rahmetli babam, siyasi liderlere özgü hep şöyle derdi. Oğul, Seçim dönemlerinde "siyasilerin" söyledikleri, "Suya yazılan yazı gibidir" diye! El hak! Tarihi bir söz olduğu gibi ispati de, "ülkenin" kanayan hadiselerine karşı şuan ortaya konulan "vaatler" silsilesidir. Kıvraklıklarıyla; Sıralıyorlar "bol keseden", ama seçim sonrası "zerresi" kâmil olmuyor. Dün olduğu gibi bugün de. Neyse; Kılıçdaroğlu'nun Hakkârideki o sözleri "çok konuşulacak". Her ne kadar; Dün söylediklerinden vazgeçer bir hal icra ettiyse de. Ardahan'da, "Eyaletler" sisteminden bahsetmedin diye. Bir de; CHP'nin Hakkârideki mitingindeki "o coşku" ve izdiham görüntüsü, beni düşündürdü. Acaba; O tabloda mı Kılıçdaroğlu'nun kendisine patent ettiği "kıvrak" hali mi içeriyor?
* * *
Yani, Sade bir dille, BDP AK Parti'nin bölgede "kan kaybına" uğraması noktasında, "omuz" atması mı? Öyle görünüyor. Her ne kadar, BDP kabul etmezse de! Çünkü CHP'nin 2007'de ve 2009'da Hakkâride aldığı oy oranı ve yüzdeliği belli. İşte 2009'daki oy yüzdeliği; Oyların sadece yüzde 0.04'ünü almış. AK Parti, yüzde 20. DTP Yüzde 73,5 Şimdi; Bu rakamlara göre Hakkârideki o potansiyel ve kalabalık nerden? O da kıvrak bir hal. Neyse; Toplumsal temenni ve bölgesel talep. Her ne kadar; Siyasi "kıvraklık" hâsıl ise, zekâ o noktada seyrediyorsa da. Lütfen; "Barış" dilini ve barışçıl bir siyaseti, icra etmenin gayretinde bulunun. Pozisyon, Değiştirmek hem size hem ülkeye hem de ahaliye hep zarar vermiştir.