Size göre, ülkenin siyasi tarihinde ahlaki bir kural vaki oldu mu?.. Ya da buna dair, bir yasa ve kanun hükmü söz konusu mu?.. Doğrusu, tarihin yapraklarını, şöyle son yüz yıla özgü çevirdiğimizde pek de, salih bir sayfa, ahlaki bir kimlik bulmak zor!.. Yok gibi.. Var olan da; olsa ne olur, olmazsa ne olur kabilinde her türlü yoksunluğa evet diyen bir durumda!!!
***
Öyle ya!.. Kaç parti iktidar oldu, kaç parti ana muhalefet kimliğiyle kendini idame etmeye çalıştı.. Peki, bugün o partilerin esamisi okunuyor mu?.. Hayır? Kaç parti, kuruldu, kaçının kapısına kilit vuruldu?... Hele ki, kaçı akşam meyhanesi, kuşbazlar kahvesi, kanaryaların kumarhaneleri diye, kayıt altına alındı? Kayıtlar, dokunma diyor çünkü her taraf enkaz...
***
Siyasi partiler ve siyasi libas giyenlerin kaçta kaçı bugün, ahlaki değerler noktasında, milli irade temsiliyeti ilkesiyle salih bir amelle anılıyor, yad ediliyor veya örnek teşkil edecek bir maziye sahip!?.. Ya da, gerçekten oyunu aldığı kendi seçmenine karşı, ettiği yeminin ilkelerine sadık bir temsiliyeti üstlendiğini söyleyebiliriz?.. Veyahut, siyasi misyonu layıkıyla yerine getirebildiğini?..
***
Neyse, fazla söze gerek var mı ki?. Denir ya; görünen köy kılavuz istemez.. Hal-i alem orta yerde... Nitekim yaşadığımız çağ açısından, siyasi ahlak var mı, yok mu, ikilemi içerisinde bulunuyorsak, demek ki geçmiş hiç de salih, temiz ve ak bir sayfalar manzumesine sahip değil? Aksi olsa idi; son günlerdeki tartıştığımız mevzu; Milletvekili transferi? olur muydu?.. Daha açık ifadeyle; milletvekili pazarlığına? karşı yasal bir mevzuat peşinde koşulur muydu? ..
***
Yani siyasi ahlaksızlığı yasayla önleme, gayretine giriyoruz?.. Yasayla ahlak mı sağlanır?.. Zor!.. Şarkının sözcüklerinden dökülen ifadeler gibi; zor dostum zor? Vaka bir bütünlük, çirkefliği, iğrençliği, çürümüş bir ahlakı içerdiği gibi, çilingir sofralarına milletvekillerini meze yapmak sizce hangi siyasi ahlak kriterine sığar veyahut uyar?.. Diyen var mı, beri gelsin?..
***
Diyeceksiniz ki, CHP bunu yaptı?.. Daha önce de, geldiği siyasi akım icra etti?. Ki Güneş motel vekil transferlerine hep model!?.. İşte, demokrasi bu diye?. Doğru! Tarihin sayfalarını çevirdiğimizde, her türlü ahlaksızlığa en kolay giydirilen libasın demokrasi diye tabir edilen kelimenin elbisesi olduğu görebiliyoruz?.. Onun için hep derim, demokrasi ama kime göre demokrasi!..
***
Dün olduğu gibi bugün de; zulmün başına Adaletin külahı, hıyanette hamiyetin libası giydirilir miydi?. Esarete de hürriyet namı verilir miydi?..
***
Şimdi bir parti, bir başka partiyi seçmenin hiçbir şekilde iradesine nail olmamış halde, kendi partisine oy veren iradenin temsil ettiği Milletvekilini, transfer ettirerek, Mecliste grup oluşturacak?.. O vekile, git o partiye mensup ol denilecek?. Ve bunu, onun gibi seçilen parti lideri iradesine ipotek koyarak, yerine? getirecek?.. Demezler mi, bu nasıl bir siyasi ahlaktır, bu nasıl milli iradenin istismarıdır, bu nasıl bir milletvekili onurudur böyle?..
***
Kendinize saygınız yoksa, seçilen vekilinize karşı bir dürüstlüğünüz bulunmuyorsa, bari milli irade diye gördüğünüz seçmeninize karşı, ahlaki bir dürüstlüğünüz ve saygınız olsun?.. Hileyle ve hülleyle, siyasi gasp ve işgale, iftira ve yalanla, piyon olabilme adına elin gavuruna biat edici olan kişiler olarak, siyasetin tarih sayfasındaki ahlaksızlar bölümüne, yazılmayın?.. Azıcık ama azıcık dürüst olun!...
***
GERçEKLERİN çARPTIRILMASI PSİKOPATçADIR!?
Denir ya, balık baştan kokar diye!.. Eee ülkemin siyasi kulvarında, enva-i ahlaksızlık vücut buluyorsa!.. Pek tabi ki ülkemin sokaklarında vuku bulan hadiseler üzerinde psikopatça olayların yaşanması ve birilerinin sahiplenmesi de, kaçınılmaz hale gelir?..
***
İşte, Bağlarda evli, bir çocuk babası polis memuru Atakan Arslanın şehit edilmesi vakası!.. Şehide Allahtan rahmet, ailesine ve camiasına başsağlığı diliyorum.. İki yıldır Diyarbakırda görev yapıyormuş.. Sosyal biri, beşeri ilişkileri yüksekmiş?.. Aynı zamanda; yüzme hakemliğini de yapıyormuş?..
***
Peki, Arslanı şehit edenler kim?.. Halk deyimiyle, üç azılı suçlu!.. Suç dosyaları kabarık.. Her birinin 10 suç dosyası var.. Hırsızlık.. Yaralama.. Gasp.. Uyuşturucu.. Silah Kesici alet taşıma.. Tabiri caizse; ne ararsanız mevcut işledikleri suç dosyalarında?..
***
İşte polis sokağın, mahallenin, şehrin huzuru ve güveni için, sağlıklı bir yaşam alanının tesisi için, genel asayiş uygulamasında bulunuyor?..
Sokakları psikopatlardan temizlemek için görev yapıyor!. Sokakta işte bu üç azılıyla yüz yüze geliniyor.. Kontrolden kaçıyorlar.? Polis dur diyor.. Dönüp, polise ateş edip şehit ediyorlar
***
Geride, dul bir kadın. Yetim bir çocuk.. Gözü yaşlı, yüreği yanık, kor ateşi düşmüş bir aile!..
***
Peki, tabii ki cinayet işlemiş suçlu.? Ve onunla hareket eden iki kişi Mesele bir bütün olarak; facialar silsilesini içeriyor.. Yaşanan bu vahşi ve canice hadiseye tek kelime etmeyen bazı siyasileri, yapıları ve oluşumları gördüğümde.. Özellikle sergiledikleri tutum, iş zanlılara ve onlara dair uygulamaya gelince, kralcı kesilmeleri?.. Hakikatlere değil, hakikatsızlıklara eğilim gösteren davranışlar içerisinde olmaları der demez insanı söyletiyor?.. Bakar mısınız? Kendine savunma erki gibi libas giymiş örgütlerin takındığı tavır!
***
Dünden beridir tepinip duruluyor.. Etrafında enva-i yalan ve dolanı gerçekmiş gibi yapılan pazarlamalar.. Ve buna dair sazan balığı gibi dalma halleri?.. Neymiş, polisi şehit eden zanlı adliyeye götürülürken kendisine aşırı güç kullanılmış, daha korkunç bir ithamla toplu, coplu tecavüze uğramış denilecek kadar ithamlar.. Yani işkence yapılmış, hukuk dışı bir işleme tabi tutulmuş?..
***
Peki işin aslı astarı var mı?.. İşin ciddiyeti noktasında, somut bir durum yok, sadece tek bir kare resim!.. Şahsın muayenesi, adli tıp raporu yok!... Öncelikle ifade edeyim..! İşkenceye ve hukuk dışı iş ve işlemlere tavizsiz karşıyım. Hele ki, 90ların benzeri bir halin hala da emniyette yaşanılır olacağı? Olmaması gerekir?.. Velev ki, o en azılı, haydut, terörist, psikopat olsa bile; insandır!.. Yasa ve kural, bellidir ne diyorsa o uygulanır!!..
***
Bakanlık ve Diyarbakır valiliği resmi açıklamada iddiaların hepsini yalanlıyor.. Ve diyor ki, sosyal medyaya yansıyan tek karelik resmin, hikayesi ve yaşanır hali birileri tarafından algı üretmek adına çarptırılıyor?. Hakikat şöyle;
***
-Diyarbakırda polisimizi şehit eden katil zanlısının yakalandıktan sonra ilgili adli birime intikali sırasında, ağzından çıkardığı jilet ile görevli personelimize saldırması üzerine, artan oranda maddi kuvvet uygulanmak suretiyle zanlı muhafaza altına alınmıştır.
***
Gerek şahsın kendine zarar vermesinin engellenmesi, gerekse personelimizin kendi güvenliğinin sağlanması amacıyla ince arama yapılmak istenmiştir.
***
Bu esnada şahsın direnmesi üzerine orantılı güç kullanılarak kıyafetleri çıkartılmış ve iç çamaşırının bel bölümünün lastik kısmında bir jilet daha bulunmuştur.
***
Üst arama işlemi esnasında çekilen bir fotoğrafın sosyal medya hesaplarında paylaşıldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu olaya ilişkin tahkikat derhal başlatılmıştır.
***
Elbette ki, resmi makamlara güvenmek zorundayız Beni en çok etkileyen polisin şehit edilmesine tek bir satırlık ifadesi dahi bulunmayan, Diyarbakırın sokaklarında cirit atan psikopatların çoğunluğuna, eli silahlı ve bıçaklı kişilerin yarattığı tehlikeye tek bir söz dahi söylemeyen, neden gençler böylesi bir batağın içerisindeler diye laf etmeyen sözüm ona hukukçular topluluğunun mevcut halleri, havanda su dövmeden öteye söyledikleri artık benim için; bir anlam teşkil etmiyor
***
Eee; zihinler tek mekanikle çalışıyor.. Hakikatler değil, hakikatsızlıklar muteber ve gözetilir olunca, icraatları da bu minvalde olur?
***
Gelelim Ankarada Kürtçe Müzik dinledi diye öldürüldü şayiasını yayıp toplumsal bir suikast fitilini ateşleme iğrençliğine girilen tuzak olay! İlk duyduğumda irkilmedim, lanet getirmedim değil Yine mi, 80leri, 90ları yaşatmak isteyen damar, kendine alan buldu diye?.. Kocaelinden sonra şimdi de Ankaranın göbeğinde mi?.. Ama sonra, gördüm ki hakikati göz ardı eden bir zihniyet burada da kendisine kulvar bulmuş; gaye toplumsal hizip ateşini körüklemek?..
***
Peki, gerçek onların dediği gibi mi? Yine resmi beyanlara bakıyoruz.. İçişleri Bakanlığı açıklama yaptı.. Hayır diye!.. Tam tersi bir durum söz konusu.. Açıklamada ne deniliyor?.
***
-Haftasonu Ankarada ezan okunduğu esnada yüksek sesle müzik dinlenmesi üzerine iki grup arasında tartışma çıktığı ve Kürtçe müzik dinleyen gencin öldürüldüğü iddia edilmiştir. İddiaların aksine dinlenen müzik Kürtçe değildir.
***
Ve ezan okunduğu sırada yüksek sesle müzik dinleyenleri ikaz eden vatandaşımız, göğsünden yaralanmış, kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış ve hayatını kaybetmiştir..
***
Haliyle anlatıldığı gibi hayatını kaybeden müzik dinleyen değil, müzik dinleyenleri uyaran vatandaşımızdır...
***
Beri yandan, ezan okunuyor, müzik sesi yüksek diye uyardığı için katedilen Ağrılı Kürt Barış çakanın babasının açıklaması da aynı minvalde?.. O da benzer bir açıklama yapıyor.. Ki Avukatları da..
***
Yani Barışı canice bıçaklayarak katleden zihniyet kadar Barışın ölümünden savaş çıkarmak isteyenler de, aynı zihniyet!.
Baba diyor ki; 3 kişi araçla gelip yanlarına yüksek sesle normal müzik dinlemişler. çocuğumun arkadaşı, ezan okunuyor, ezana saygısızlık yapmayın demiş. Siz bize Müslümanlığı mı öğretiyorsunuz? demişler. Daha sonra birbirlerine giriyorlar. çocuğumun arkadaşları kaçıyor, çocuğum da aralarında kalıyor. çocuğum askere gidecekti. Celp işlemlerini yapmıştık, cuma günü aile hekimliğinden raporlarını aldık. Bu insanlar gencecik. 20 yaşındaki çocuğu sebepsiz yere, bir laf için bir insan mı öldürülür? Ben gerekli cezaları almalarını istiyorum. Aynı mahallede oturuyor üçü de
***
Yani, Kürtçe müzik dinleme yok.. Kürtçe müzik dinlediği için bir öldürme de yok.. Bilakis ölen Ağrılı Kürt kardeşim, ezan okunurken, yüksek sesle müzik çalındığı yönünde yaptığı bir uyarı nedeniyle, bıçaklanarak öldürülmüş?.. Tıpkı, Polisi şehit eden vahşi bir sokak ve mahalle magandalığının getirdiği bir acı vaka.. Barışı katletti. Ama birileri, acılar üzerine alışık olduğu gibi, Barışı Savaşla bütünleştirme algısını üretmeyle, kan daha fazla aksın hesabında!?..
***
Vaziyetten çıkarılacak ders şudur.. İki acı ve gözyaşı dolu, yürek yakan hadisenin hakikatine yönelik karanlık tüneller oluşturmaya çalışanlara karşı, dünden daha uyanık ve hassas olmamız lazım çünkü, pusuya yatmış düşmanlar sinsice dil ve diş biliyorlar bu millet ne zaman karanlık tünele girecek diye?
***
İŞTE, DİYARBAKIR FETHİ, İŞTE AYASOFYA!
Ne zaman, Diyarbakırın 639. yılda fetih edilişi gündeme gelse!.. Sene-i devriyesine girilirse!.. Ve ne zaman, İstanbulun fethi, Ayasofyanın ibadete açılması, söz konusu olursa!
***
Bakıyor ve görüyoruz ki, içerde ve dışarda bir blok altlarına bir şeyler batmış gibi zıplayıp duruyorlar?.. Zihinlerinde, ağızlarında zehir akıtarak tarihe zulmün başlangıcı diye, söze giriyorlar
***
Yer küresinde yaşayan ve varlık gösteren hiçbir millet, hiçbir devlet, hiçbir zümre köklerinden böylesine ırak-kopuk ve bu denli hasım-düşman gören, yedi düvelin nam-ı hesabına çanak yalayanı yoktur!.. Ne hazin ki, bu damar hep yıkıcı olmuştur?..
***
YASSI ADA KARARLARI?.
Ne hazin ki, hala hükümleri tüm mevcudiyetiyle geçerli!.. Yani yok hükmünde değil var hükmünde bulunuyor Bir taraftan, Menderes ve iki bakanını demokrasi şehidi diye anacağız!.. 60 ihtilalini, her yönüyle hukuk dışı, insanlık dışı, vahşi bir darbe olarak göreceğiz.. Lanet getireceğiz..
***
Dahası, Yassı adanın ismini değiştirip, Demokrasi ve Özgürlük Adası diyeceğiz Burayı, kültür merkezine, tarihin yaşadığı müzeye dönüştüreceğiz.. Yani topyekn bir yok hükmüyle 27 Mayıs ihtilanına çizgi çekeceksin, ama o dönemdeki Yassıada da kurulan mahkemelerin verdiği yargı kararlarını, geçerli bir nizamnamede tutacaksın!
***
Vaziyet, bir terso durum içermiyor mu? Siz deyin
***
GÜNÜN SÖZÜ
Hileli siyasetin ahlak diye bir sorunu olur mu?