SİYASİ HAVA VE DTP'NİN RUH HALİ!
Eklenme: 6/2/2008 12:00:00 AM

Siyasi hava bozuğa çalıyor. Hem de; "gerginlikler" geliştirerek. Her geçen saniye, her geçen dakika, her geçen saat bir sonraki havayı" ve ortamı aratır vaziyette.

Öyle ki; Ankara "günlük" politikalarla yönetilir oldu.

Saat başı da, "senaryolar" üretiliyor; kim güreşecek, kim duşa gelecek. Ya da kim bertaraf edilecek diye.

Tabi mevzuu "hakemsiz" icra ediliyor. Anlayacağınız; "herkes" kendi derdinde. Belden aşağı, belden yukarı "her şey" serbest.

Durum böyle olunca da yarının "ne olacağı" belirsizliğiyle buluşuluyor...

Şöyle ki; AK Parti "kendi iç" kavgasıyla; kaynayan kazan gibi. Bir taraftan "açılan" kapatma davası.  Diğer yandan; "kapamaya" karşı belirlenen "stratejinin" ne olacağı?

Başbakan "siyasi yasak" alırsa ne olacak? Parti kapatılırsa; "hangi" partiye geçiş yapılacak; ya da yeni bir parti "kurulacak mı?". Beri taraftan da; özellikle "dış basına" yansıyan, Parti'de "yeni yapılanmanın" olacağına ilişkin, açıklamalar.

Son günlerde, "AK Partinin" genel seçimlerde devre dışı bıraktıkları eski vekiller. Onları, bir araya getiren "yemeklerin" organize edilişi?

Bunlar sadece AK Parti'nin ve Hükümet olmanın noktasındaki "siyasi" çıkmaz.

H H H

Tabi bir de Meclis'teki siyasi muhalife gelince.

Yani Ana muhalefet partisi CHP'ye baktığımızda durumun AK Parti'den geri kalır yanı yok.

Hatta daha bi bedbaht durumda. Özellikle Genel Sekreter Sav'ın "üst üste kırdığı" potlar "yenilir-yutulur" değil.

Baykal'ın AK Parti iktidarı süresince "toplumda" infial yaratan potlarına beş çeker vaziyette.

Önce; "dini duyguları" rencide eden söylem. Ardından da "tele kulak" rezaletiyle; deyim yerindeyse "duvara toslama"!

Avcı olmak isterken, av oldu. Hem de "pişti" olarak.

Şuan için CHP ve onun kurmayı Sav, lideri Deniz Baykal girdiği "çıkmazdan" nasıl kurtulacağının hesabını yapıyor.

Ha bir de; "siyasi söylemleriyle" Güneydoğu insanının kırdığı "gönlünü" almanın gayreti içerisinde.

Önce Şanlıurfa'da "kuraklık kurultayı", ardından Diyarbakır'da da "MYK" toplantısını yapacak.

"Günah çıkarma" anlamında! Onlara getirisi ne olur bilemem. Ama bildiğim, "gönül almanın hiç de kolay olmayacağı"! Buarda ne hikmetse; AK Parti ve DTP'nin dışındaki diğer siyasi partiler son günlerde "yüzlerini" bölgeye çevirmiş vaziyetteler.

MHP, BBP, DSP ve SP. Kimi ilde "liderin" katılımı, kimi ilçe de ise "kurmay" boy gösterip; "siyasi söylemini" ifşa ediyor.

Anlayacağınız; "siyasetin ruh hali" bozuk. Bir taraftan "bu bozuk" ruh halini değiştirmek  diğer taraftan da; "Mahalli Seçimlerin" hazırlığı... Bir de; "gelebilecek baskın seçime" karşı; "temkinli" davranmak.

***

Gel gelelim; Demokratik Toplum Partisi'ne.

Onun mevcut hali; "diğerlerine" oranla daha bir "mevzulu"! Üzerinde "bulutlar" hiç eksik olmuyor. Depresyonda!

Çünkü "kapatma" davasıyla boğuşurken, "Genel Başkan" krizi ortaya çıktı.

Bir de oluşan bu kaostan çıkacak sonuç kafaları karıştırdı. Parti "şahinlerin mi, yoksa güvercinlerin mi" kontrolüne gelecek? Parti içindeki "gelişmeler", hem kırsala hem de İmralıya bağlı "olduğu" bilinen bir gerçek.

Onun için de; "ilk insiyatifi" belirsizliği gösteriyor.

Parti şuan için; Temmuz'da yapılacak olan "Kongreye" odaklanmış durumda. Zaman kısıtlı. Ama "Kazan" kaynıyor. İlginç bir "ateş" gürlemesiyle!

Bu konuda; önceki gün "Başkan arayışı" manşetiyle bir haber çıktı. Varsayımları içeren.

Ve geçmişten bugüne gelinen süreci tahlil eden yorumlu haber "DTP'nin" bir ölçüde dramını aktarıyordu. Okudum.

***

Haberin satır başları ve "kelime" aralarına baktığımızda; Ahmet Türkün PKKnın silahlı mücadelesi Kürt sorununa zarar veriyor şeklindeki açıklamasının kamuoyuna yansıması ve hemen ardından Türkün öyle demek istememiştim mealindeki düzeltme çabası ve bulunduğu konumdan istifa etmesi. Buna rağmen PKKdan gelen ve açıkça Ahmet Türk kastedilerek söylenen bu tür düşünceleri dile getirenler ihanet içerisindedir açıklaması, DTP'nin içerisine "şimşek çaktı" diyebiliriz.

Zaten bu söylem DTP ye "güvercinler mi, şahinler mi" hakim olacak sorusunu da gündeme getirmiyor değil?

Nitekim Nurettin Demirtaşın sürmekte olan davasına rağmen doğrudan PKK etkisiyle "sürpriz" Genel Başkan seçilmesi ve ardından kısa sürede kendini cezaevinde bulması.

Aslında bu DTP içerisinde bağımsız siyaset yapmak arayışı içerisinde olanların elini güçlendiren bir sonuç oldu diyebiliriz.

Bu sonucun etkisinden olacak ki Türk, Kuzey Irak gezisinde PKKya karşı çıkış sergileyen bir söylemde bulundu.

Şuan Türk için kulisler yürütülürken, olası bir kopmaya da fırsat verilmek istenmiyor.  Zaten Türk ve onunla beraber hareket edenlerin görünür gelecekte ayrılmak gibi bir niyeti de bulunmuyor.

Çünkü partiden ayrılmanın halk nezdinde yürütülen ihanet ettiler, davayı sattılar propagandalarına yol açacağının farkında oluşları, bunu frenlediğini de biliyoruz.  Türk başkanlığında bir yeniden yapılanma imkânı bulamamaları halinde sessiz bir protesto tavrı güdeceklerini öngörmek kehanet değil.

***

Bir de, Yaşar Kaya'nın Türk'e gönderdiği "mektup"!

Her ne kadar Türk için "sakın ha aday olma" çağrısı geliyorsa da, Türk, kendi adı üzerinde mutabakat olursa aday olacağını açık açık dillendirmekten çekinmediğini de biliyoruz. Bu mutabakatın" olası sonucu ise, Ahmet Türkün uzaktan kumandalı siyasete tavır koyması olacak.

Ama sonuca gider mi, gitmez mi?  "Uzlaşı" isim olur mu olmaz mı, unu şimdiden kestirmek mümkün değil.

Ancak kesin olan; Türk'ün "emekliye" doğru yol almasını isteyenlerin, parti içerisinde az olmadığıdır.

Bu nedenle Türkün güçlenmesini istemeyenler birleştirici bir aday arayışındalar.  Özellikle Emine Ayna'nın "son günlerdeki" Abdullah Öcalan ve PKK "söylemleri"; şahinler grubunun sözcüsü olarak gösteriliyor.

Bu paralelde baktığımızda DTP de şuan "şahinlerin" söz sahibi olduğunu söyleyebiliriz.

***

Temmuz sonrası ne olur? Genel Başkanlık konusunda, şuan kulisler boş durmuyor.

Hatırlarsanız Nurettin Demirtaş'ın "Genel Başkan" seçilmeden önce Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlının adı, Genel Başkan adayı olarak dillendirilmeye başlanmıştı.

Hatta basına yansıdı. Ancak hemen belirtelim ki Anlının gözü Genel Başkan olmakta değil. Neden derseniz? Anlı, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olmayı gözüne kestirmiş. Bu yöndeki "yorumlar" ağırlıkta dillendiriliyor.

Hatırlarsanız; yerel seçimler öncesinde de DTP bünyesinde yapılan yoklamada "Büyükşehir" için adı ilk sırada yer aldı. Ama son dakika "manevrasıyla" durum değişti. Yerine Baydemir getirildi.

Asılında, mevzuuda asıl haber ise, şu ana kadar adı yüksek sesle dile getirilmeyen Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir

Baydemir'in bunla alakalı bazı hesapları ve beklentileri yok değil.

Fakat yaşanan karmaşa durumu, Baydemir etrafında bir uzlaşmaya gidilmesini güçlü bir olasılık haline getiriyor.

Bir süre öncesine kadar Büyükşehir Belediye Başkanlığını bir dönem daha yürütmek eğiliminde olduğunu sözlerinin satır aralarında ifşa eden Osman Baydemirin, madem şartlar böyle gerektiriyor diyerek "mevzuu ya" göz kırpması.

Onun sahneye çıkmasını sürpriz kılmayacak.

Tüm bu "kulis" tahlilleri neticesinde  "Kimin DTP Genel Başkanı olmasını istiyorsunuz" şeklinde şahsi bir soru gelirse; cevabım nettir.

O da; Osman Baydemir'dir. Neden derseniz?

Gerek mizacı, gerek söylemleri ve gerekse de "siyasi" tecrübeleri; DTP ye yeni bir hava getirecek.

Hem "şahinleri, hem de güvercinleri" buluşturacak; "ortak" noktayı geliştirebilen bir birikime ve mizaca sahip.

***

Onun için de şunu net görmek gerekir. Türkiye "bozuk siyasi ruh" yapısından kurtulmak zorunda.

Ki önümüzdeki "dönem" bu durumun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

DTP de "duruma" ve gelişmeye "ayak" uydurmak mecburiyetindedir.

Gerek "Kürt sorunu ve etkin çözüm" bağlamında. Gerekse de, Türkiye'nin kazanımı anlamında.

DTP "iç dinamikleriyle" çözümsüzlüğün değil, çözümün bir parçası olması gerektiğini "artık" iliklerinde görmeli ve yaşatmalıdır.

Aksi taktirde; çözümsüzlüğün bir parçası olmak konumundan kurtulamayacak O da, hep "çözümsüzlükle" boğuşmak demektir.

Güzel bir hafta dileğiyle.