Siyasilerim ve Provokasyonları
Eklenme: 4/11/2013 12:00:00 AM

Siyasilerin.

Özelliklen de, Meclis çatısı altında bulunanlar.

Daha açık ifadeyle;

CHP ve MHP!

Şuan ki hal-i durumları, intikamcı bir duygu selinde.

Kan davası güdüyorlar...

***

Rekabet değil.

Tamamen husumet odaklı bir siyaset icrasındalar.

Hem de öyle böyle değil.

Birbirlerini; gördükleri yerde infaz edecekler gibi.

Ve bu kavgacılıkları;

Ülkenin en hassasiyet isteyen meselesinde ne yazık ki kamplaşma yaratıyor.

Sen-ben körüğünde.

***

Kürt hakları.

Ve PKK.

Yani, 30 yıldan buyana süre gelen; çatışmalı ortamı sonlandırmak.

Yeniden;

Barışın, kardeşliğin, birlik ve bütünlüğün, fidanlarını yeşertmek için.

Silahlar sussun.

Barış ve kardeşlik konuşsun.

Ama kabülsuz bir tavır içerisindeler!

***

Hükümet ki kelle koltukta meseleye baş koymuş!

Hatta; iktidara dahi mal olsa bile, çözüm isterken.

Kandil.

İmralı ve BDP diyalog sürecinde bulunurken.

Dahası;

76 milyon ülkenin bir bütünlüğüyle; çözüme omuz verirken.

Gel gör ki;

MHP ve siyasi yozlaşma içerisine giren CHP.

İlla ki, çözümsüzlük diyor!

Ürkütücü tahammülsüz bir ruh haliyle; direnç gösteriyor.

***

Bahçeli;

Vur de vuralım, öl de ölelim.

Sloganına;

Onun da zamanı gelecek diyor.

Yani meydanları; şiddet körüğüyle, ateşlendiriyor.

Kılıçdaroğlu geri kalır yanı olmadığı gibi, toplumun sinir uçlarıyla oynuyor.

Türk-Kürt söylemiyle.

***

Doğrusu,

Liderler böyle olunca, parti vekilleri ne yapmaz ki?

Bakınız,

Önceki gün Mecliste yaşananlar.

Ve tutanaklara geçen belden aşağı diyalog rezaleti.

Meclise.

Hele ki, milletvekili seçilmiş birilerine; yakışır mı denilecek üslup.

Yazıklar olsun.

***

Hadise şu.

CHP 40 gün önce;

çözüm sürecini değerlendirme komisyonu kurulması önergesi veriyor.

İki gün önce,

AK Parti ortaya konulan bu önergeye, 25 milletvekiliyle, imza veriyor.

Ve CHP ile AK Partinin ortak önergesi diye; Meclise sundu.

***

CHP.

Vay sen misin; benim önergeme imza koyup desteklersin.

İmzanı çek, destek verme!

Tabi gaye; üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu gibi.

Dostlar alışverişte görsün hesabı da ilk baştaki adım.

Ne soğuğa, ne sıcağa gelmiyor?

***

Neyse.

Dün önerge mecliste oylandı ve kabul edildi.

Ama;

Üzerinde yapılan mülahazalar var ki kimin niyeti; neye hikmet olduğuna kanıt!

CHP, MHP ve AK Parti Milletvekilleri arasında; geçen diyaloga bir bakın.

Belden aşağı ne varsa, konuşulmuş!

Karını boşa diyen mi,

Kucağa oturdunuz diyen mi?

Yazık.

Hem de binlerce kez yazık olsun.

**

Peki.

Siyasilerimiz.

Hele ki,

Demokrasinin kalbi olan Meclisi işgal eden koltuk sahipleri.

Ülkenin;

Meselelerine karşı siyaset yerine, intikam duygusunu kullanırsa.

Daha açık ifadeyle;

Siyaseti bir husumet aracı olarak, görüp icra ederse.

Siz nasıl; o ülkede, çözüm üretmesi gereken Meclisten sulh bekleyebilirsiniz?

Sanmıyorum!

***

İyilik varken,

Hizmet var iken,

Ahalinin,

Beklenti ve isteği orta yerde bulunurken,

Aldığı vekaletle, vekilin istemini yerine getirmesi gerekirken,

Akan kan,

Dökülen gözyaşı,

Kamplaşan bir toplum dokusu yaşanırken,

Ve kaybedilen; insanlar, ekonomi ve yıllar bulunurken.

Evrensel değil,

Tekil bir düşünce bağımlılığıyla, çıkmazlar inşa edilmesi, kabül mü?

***

Doğrusu;

Bu siyasi düşüncelerle.

Hele ki,

Bu muhalefetle, başlarında bulunan bu Liderlerle.

Ülke ve toplum ne yazık ki;

Bütünsel bir barışı yakalaması mümkün görünmüyor?

Olsa da, her daim çatışmalı olur..

çünkü açık sinir uçlarıyla oynayan husumetliler var.

***

Tıpkı;

Üç günden buyana, Dicle Üniversitesinde yaşanan ve yaşatılan hadiseler gibi.

Dün buradan;

Meramı mı ve itidal çağrımı yapmıştım.

Bir kez daha; sağduyu diyorum.

Ve kimse; şu haklı, bu haksız hesabına girmesin?

Girmemeli!

***

Evet;

Oyunun arkasında derin dehliz yok değil.

Var; hem de bariz bir şekilde crit atıyor.

Enva-i arçı kullanıyorlar.

Hele ki, Sosyal Medyayı kullanmaları ayrı bir travma.

Derin bir tezgah.

Ne yazık ki, gençlerimiz kanıyor sorgusuz-sualsiz.

Korsan, paylaşımlara kanarak.

Ki defalarca, isimler kullanılıyor denilmesine rağmen.

***

O nedenle;

Hassasiyet arz edici olan bir mevzuu olması nedeniyle; önceliğimiz süknettir.

Ve geçmişteki acılardan,

Hatta 24 saat önceki tablodan ders-i ibretle herkes, kendini çek etmeli.

Ders almalı.

***

Gençlik.

En önemlisi, üniversiteli gençlik.

Bildiğim, gördüğüm ve yaşadığım, zaman dilimi içerisinde.

Her daim; yaşanan, yaşatılan, olup-biten karşı sinir uçları açık.

Bu da haliyle;

En küçük meseleyi bile alev topuna çevirebiliyor-çeviriliyor!

***

Ama şu da biliniyor ki.

Gençlik; önce özeleştirisinde bulunur.

Bence;

Bu saat itibariyle bu özeleştiri ikmaliyle, empati geliştirmenin tam zamanı.

Ve tabi ki;

İcra edilen barış sürecinin getireceği sulhunda bütünlük içerisinde görülmesi gerekir.

İki yanlış bir doğru etmez gerçeğiyle; Üniversiteli kardeşlerim husumete değil, bütünlüğe yönelmeliler.

***

Diyeceğim bu.

Birileri.

Ki, dumanlı havayı seven şer kurtları var iken.

Yeniden,

27 Mayısları,

12 Eylülleri,

28 Şubatları yaşatma hevesindekiler,

1991 ila 1998 yıllarındaki Hizbullah-PKK çatışması.

Faili meçhul cinayet..

Ve kaotik ortam yaratıcı hal-i korkuya karşı, hassas olunmalı.

***

çünkü,

Buradan çakan küçük bir kıvılcım bilmeliyiz ki.

Ülkenin dört bir yanında; aleve dönüştürebilirler.

Ki bunun için; körüğü elinde bulunanlar hazrolda bekleyenler çok.

O nedenle lütfen diyorum;

Ne alet olun, ne fikre kanın, ne de haklı-haksız kışkırtmasına dhil olun.

Dün nasıl idiyseniz, bugün de, öyle olun.