Önce Atatürk der mi? Sorusunun açılımını yapalım!.. Ki bu soru, CHPli Özgür Özelin, Cumhurbaşkanı adayınız kim sorusuna verdiği yanıt neticesinde ikmale geldi?.. Özel, isim deklare etmeden şu yanıtı vermiş
***
*-Bu sorunun cevabını duyduğunuzda sizi temin ederim ki, şunu diyeceksiniz; Bunu ben değil de CHPnin kurucusu (Atatürk) duysaydı işte benim Cumhuriyetimin 100üncü yılı, işte benim Cumhurbaşkanım diyecek..
***
Cümle uzun olmuş!.. Grup Başkanvekili olma hasebiyle, meclisteki laf atmalarını da yanıtına yansıtmış.. Yani, karışık-kuruşuk bir beyan.. Ancak özetle, şunu ifade etmiş, öyle bir aday olacak ki, Atatürk duysa, başını kaldırır işte benim adayım diyecek?..
***
Peki, soruları peş peşe ikmale getiren bu beyana karşı, şöyle akıl mekanizmasını, düne ve bugüne odaklı, işleme koysak.. Hal-i hazırda, Türkiye kamuoyunda, zikredilen isimleri de peş peşe şıklar hanesine koysak!.. Özelin beyanıyla, Atatürk hangisine işte benim adayım der?
***
Sizce, Kemal Bey için bunu der mi?.. Ya da, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için.. Veyahut, CHPnin son yıllarda sürekli kapısını aşındırdığı, Abdullah Güle Tabi bir de, İlhan Kesici!.. Atatürk bu isimlere işte budur der mi?
***
Vallahi ne diyeyim!.. Benim bildiğim, Atatürk başını kaldırıp CHPnin bugünkü hal-i durumuna baktığında, eline aldığı sopayla alayını kovalar.? Diyeceksiniz ki, Özelin kafasındaki isim kim?.. Birileri, Necdet Sezer ismini zikrediyorsa da, onun kabul göreceğine ihtimal vermiyorum! Ne demişler; denenmiş denenmez diye!..
***
Ancak, bir isim var.. Ki, CHPnin üst katlarında son dönemlerde sıkça ismi telaffuz ediliyor.. Muhtemelendir ki, Özel de bu isme odaklı Atatürkün adını zikrederek, böylesi bir cümle kurdu.. Peki o isim kim?.. Sizce, İlker Başbuğ olabilir mi?.. Olasılık ne kadar, onu zaman gösterir!..
***
Ne hazin bir durum değil mi?! Siyasetin ve siyasilerin ahlakını yasayla, sağlayıp, dizayn etmek!.. Ve bunu, bir asrı geride bırakan mevcut Meclisin bizatihi kendisinin yapması!İtiraf misali; biz ne ara bu kadar ahlaksızlık halini aldık.. Ne yazık ki; acizlik, zayıflık ve zavallılık!..
***
Siyasi Ahlak Yasası İyi de, yasalarımızın bir caydırıcılığı ve garanti sağlayıcılığı var mı?.. Olsa idi, ülkenin hal-i durumu travmatik olur muydu?. Bir önceki yazımda psikopat deyip geçmeyin demiştim.. Ve dip notum da şuydu.. Bir milleti, bir ülkeyi maddi kayıplar yıkmaz.. Yıkarsa, manevi kayıplar yıkar.. Yani, inanç ve ahlak, kültür ve medeniyet erozyona uğrayıp, dejenere edilmişse; o toprakların ne bereketi kalır, ne de insani vasfı!
***
Evet, balık baştan kokar..! Siyasilerimiz de, bu toplumun öncüleri olduğu için, yıkımın en büyük müsebbipleri de onlar.. Meclis tutanaklarına yansıyan ahlaki değerleri yerle yeksan ettiğini gözler önüne seren sözleri ve atışmalarını da, iki yazı öncesi aktarmıştım! Siyaset kurumsal olarak; ahlaki değerlerle savaşıyor diyerek!!!..
***
Sormak istiyorum!.. Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, adam kayırma, dolandırıcılık, ihale peşkeşi!.. Yalanın dolanın, revaç gördüğü.. Vatan hainliğinin sıradanlaştığı Fuhşun, uyuşturucunun yaşam şeklini aldığı.. Ve tüm bunların siyasetin ve siyasilerin tarzı ve nüfus hanesine dönüştüğü bir ortama; hangi siyasi ahlak yasası işlem görür!
***
En vahimi de, tüm bunları marifet sayan var.. Alkış tutan var.. Kumpasa, hileye, desiseye, iftiraya, şantaja, tehditte ve küfre prim verip, üzerinde siyasi rant devşiren zihniyete sahip, siyasi liderler var Namus, şeref ve haysiyet denilen kavramlar kaç para misali Sonuç itibariyle; bu kadar yüksek yıkıma, buhrana, devşirmeye yasa koyuculukla üstesinden gelmek ne mümkün?
***
Siyasi ve tabi ki bizleri öz be özümüze döndürecek olan, milli, manevi ahlaki değerlerimizle yeniden buluşmamızdır.. Tarihimizi, kültürümüzü, aba ecdadımızı ve inancımızı dipdiri bir şekilde, hayata enjekte etmemiz lazım.? çağdaşlık, batının ve batılın kültürü ve medeniyetiyle yaşamak değil; kendi ahlaki değerleriyle, büyüyen ve gelişebilendir!..
Müslüman olmak bir gruba dhil olmak değil, bir duruşa sahip olmaktır!..