Sizleri unutmadık rahmetle anıyoruz!
Eklenme: 4/26/2013 12:00:00 AM

Altındağ ailesi.

Ve tabi ki;

Söz camiası için dün önemli bir gündü!

Acının hüznün ve duygunun, hkim olduğu bir zaman dilimi.

Bizim için de!

çünkü

Merhum Mehmet Emin Altındağ'ın vefatının ölüm yıl dönümüydü.

***

Sene-i devriye!

Dün,

Şehitlikteki kabristanının başında ailesi.

Sevenleri,

Dostları ve Söz ailesi, birliktelik içerisinde, dua edip, yd ettik.

Andık.

Ve sizleri unutmadık.

Rahmetle anıyoruz.

***

Bu duyguların;

Körüğü içerisinde şunu hissettim!

Sanki dün gibiydi.

Aradan;

Koca 13 yıl geçtiğine inanamadım.

Derler ya; "zaman su gibi akıp" gidiyor.

Ömürden.

Ve kinatın, değer ölçeğinden.

***

Hakikat şudur ki;

"Ölüm" hayatın, ta kendisi ve gerçeğidir!

Malum;

Ayette ifade edildiği üzre; "her canlı" bir gün "fani ölümü" tadacaktır.

Kaçış yok.

Hele ki,

Ayrı-gayrı, öncelik, ya da kayırma yok.

Gün; "gelince" insan fani olur.

***

Şöyle çevremize bir bakarsak;

Hiç kuşkusuz ki söyleyeceğim ilk söz şu olur.

"Kimler geldi kimler gitti".

Zamanı gelen;

Ebedi hayata göç ediyor.

Sevdiklerimizi,

Arkadaşlarımızı,

Eşimizi, dostumuzu,

Anamızı, babamızı kaybediyoruz.

***

Şükürler olsun ki;

Allah-ü Tel, her ölüm karşısında insana, bilakis kendini Allaha teslim etmiş olanlara sabr-ı cemil niyaz eder.

Yoksa hiçbir insan;

Ölümler karşısında normal hayatına devam edemez!

***

Evet.

Lakin bazı ölümler var ki çok daha acıdır.

Ölümün şekli,

Bıraktığı iz,

Ve geridekilerin yaşadığı acıların, sorgusu!

Derindir.

***

İşte;

Patron demeyeceğim, işverenim de.

Sevgili dost.

Ve arkadaş, Mehmet Emin Altındağ.

Mühendis arkadaşı,

Bizimde dostumuz Münir Mennan'ın "ölümü" böylesi acının ikmalinde.

***

Vefatlarının,

Her sene-i devriyesinde, yazmışımdır.

Ve yazmaya da devam edeceğim.

1991 ila 2007 yılları.

Hele ki; 1998 ila 2001 yılları.

Bizler ve özellikle bölgemiz açısından; "kozmik" karanlık yıllardı.

Jitemin,

Derin devletin, bugünkü tabirle Ergenekonun zirve yaptığı.

Öyle ki; final yaptığı bir sürecin ikmaliydi.

***

Dün,

Kabrin başında dua ederken.

O günü.

Ve evveliyatında, yaşadıklarımız.

Yani;

Merhum Altındağ ve Mennan'ın şüpheli ölümü.

Doğrusu,

Aklıma merhum Ali Gaffar Okkana yönelik "suikast" geldi.

***

Tabi.

O yıllar, birçok faili meçhul cinayet.

Suikast yaşandı.

Bürokratlar,

Yazarlar, aydınlar ki merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal.

Lice'de Bahtiyar Aydın suikastı.

Rahmetli Emin beyin "meçhul ölüm" haftası tam bir derin süreç idi.

***

Önce hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı.

Hayali suçlamalarla.

Dönemin;

Ki bizde hala kuşku içeriyor.

O günün;

DGM Başsavcısı Nihat çakar'ın direktifleriyle.

Akla-hayale gelmeyen senaryoyla "gözaltına alındık", sorgulandık.

***

Gözaltı süreci yaşanırken;

Emin beyin kaza ve ölüm haberi geldi.

Defalarca anlattık.

Bir kez daha ifade edersek çok derin sinsi bir plan idi.

çünkü;

Emin bey ve arkadaşı Münir Mennan'ın gelişinden herkes haberdardı.

***

Dönemin,

Başsavcısı çakar'dan tutun da,

JİTEM'in,

Komutanların ve diğer güvenlik birimlerinin hepsi.

Babası "gözaltında".

Evlat bu, bekler mi ki beklemedi.

Bingöl üzeri,

Erzurum'dan zırhlı aracıyla, Diyarbakır'a gelmek üzere yola çıktı.

***

Geçişlerin kontrollü.

Araç ve içerisindekilerin; "kayıt" altına alındığı.

Hele ki,

Lice'ye yakın Abbalı Karakolu mevkii, "Termal Kamera" kontrolü altında.

Geçişler, "belli bir saat sonra" güvenlik eşliğinde konvoyla, yapılırken onlara geç(!) denildi

Karakolun,

Dibinde, meçhul şekilde uçuruma yuvarlanıyorlar.

***

Kimse görmüyor!

Ertesi gün,

Sabah Telekom işçileri tarafından, "fark" ediliyor.

Kameraya alınan;

Olay yeri görüntüleri de haber ekibinin önü kesilerek "alı konuluyor".

Meçhul Sivil JİTEM'ciler tarafından.

Soru işaretleri o kadar çok ki, hangisini anlatayım?

***

Zaten mevzuu da soru işaretlerinin çokluğu değil.

Yaşanan vahim hadisenin hukuktan kaçırılmaya çalışılmasıdır.

Ya da hukukun dışında tutulma gayretkeşliğidir.

Kamuoyunun,

Sevdiklerinin,

Bizlerin normal kaza değil dediği bir vaka nasıl olur da ciddi şekilde araştırılmıyor?

***

Hep ifade etmişimdir.

1991'den,

Bu haince sinsi olayın vücuda getirilmesine kadar.

Özellikle;

Diyarbakır'da yaşanan "karanlık" hadiselerin üzerine gidilseydi ülke bugün bu halde olmazdı.

***

Batıdaki bazı kesimlerin kahraman olarak belleyip Silivriye tıkılı olanlar.

Ve bunun için hükümete tepki gösterilen zevatlar.

Hiçte ama hiçte vatansever değiller.

Vatan haini oldukları, hatta en az onlar belki onlardan daha günahkr olup bugün dışarıda cirit atanların hain oldukları ortaya çıkardı.

Ama nerde?

***

Sonuç itibariyle;

Bir ülkede ne zaman adalet doğru işlerse!

Bilin ki o zaman yürekler huzura kavuşarak, rahatlar.

Evet,

Merhum Emin beyi ve Münir Mennanı rahmetle anıyoruz.

Meknları cennet olsun.

***

Ve diyoruz ki;

Yaşadığımız sürece,

Bu gazete ve televizyon olduğu müddetçe

Vefatlarının üzerindeki karanlık ellerin ortaya çıkması için mücadele etmeye devam edeceğiz!

Hak, hukuk ve adalet dağıtıcıları.

Hele ki, devleti aliye.

Adalet,

Hükmünüzde "hakkaniyet" varsa ki var olduğunu ayan-beyan ediyorsunuz.

O zaman;

Bu cinayet ve suikast olarak gördüğümüz hadiseyi!

"Hakikat" defterinize işleyip, irdeleyin.

Göreve çağrımız bu!