Evet. Yeni bir hafta, yeni bir gün. Yoğun bir iş trafiği. Baş döndüren 'gündem'. Maşallah. Nazar değmesin. Vukuatlar desen, 'haddi hesabı' yok. Zaten ülke olarak 'vukuatlarda' üstümüze yok. Coğrafyanın 'tek' ülkesi ve lideriyiz. Salisesi 'olaysız', saati 'gündemsiz' geçirmiyoruz. Kanlı mı, kansız mı? Tepkili mi, tepkisiz mi? Sevinç mi, üzüntü mü? Aslında 'ne ararsanız' var. Her ne kadar 'günlük hayatın' olağan akışıysa da; 'baş döndürücülüğü' ürkütüyor. Vukuatları 'olağan' dışı kılıyor.
***
İşte size; son 48 saat içerisindeki 'vukuatlar' silsilesi. Cumartesi ve Pazar günü. Resmi mesainin olmadığı, resmi tatilin 'icra' edildiği 48 saat. Dopdolu bir trafik ve "vukuatlar' manzumesi. 'Reytingine göre hareket edelim. Şöyle ki. Her ne kadar "Fenerbahçeliysem de. Cumartesi günü 'Beşiktaş' konuştu ve konuşuldu. Öncelikle 'Beşiktaşı ve taraftarlarını' tebrik ediyorum. 6 yıl aradan sonra 'Şampiyonluğu' kucakladı. Beşiktaş, Denizlispor'u deplasmanda 'yenerek' ipi göğüsledi. Sezonun 17 haftasını 'lider' olarak götüren Anadolu takımı Sivasspor ise Galatasaray karşısındaki 'yenilgiyle' ligi ikinci bitirdi. Böylece Beşiktaş ve Sivasspor Türkiye'yi Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde temsil edecek. Diğer 'büyüklere' gelince. Trabzonspor, Fenerbahçe ve Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazandılar. Bunlar 'sezonun' gülen takımları. Peki ya 'gözyaşı döken' takımları. Kocaelispor, Hacettepe ve Konyaspor.
***
Futbol'dan 'Sağlığa' geçelim. Dedik ya 'vukuatlar' ülkesiyiz. Tabi 'Sağlıktaki skandallarımız da' meşhur. Bursa'da çıkan yangında 8 insan 'öldü'. Daha bunun 'kepazeliği' silinmezken. Balıkesir'den gelen 'akıllara durgunluk' veren ihmal. 9 yıldır 'çocuk sahibi' olabilmek için çaba sarf eden 'Bölme' çifti. Gördükleri tüp bebek tedavisinin ardından erken doğumla ikiz erkek bebek sahibi oldular. Hatice ve Hüseyin Bölme çifti 'büyük' bir mutluluk yaşıyordu. İhmal ve sorumsuzluk 'bu mutluluğu' çok gördü. Doğumdan 20 dakika sonra bebeklerinden biri yaşamını yitirdi. Diğer bebek de bir gün sonra öldü denilerek, aileye teslim edildi. Öldü diye ailesine karton bir kutuda teslim edilen bebeğin yaşadığı son anda yine annesi tarafından fark edildi. Hastaneye götürüldüğünde ise minik yavrucak için çok geçti! Sözün bittiği bir nokta.
***
Sabetaycılar geliyor, Nasıl demeyin? Türkiye'de yaşayan Sabetaycıların başı bir İsrail Gazetesi'ne konuştu. Türkiye'de 60 bin Sabetaycı olduğunu 'söylüyor'! Ve bir de çağrı sunuyor. 'Türkiye'ye geliyoruz' diye. Kaynaklar, Sabetaycıların üç ayrı kolu olduğunu ve tek bir liderden söz etmenin mümkün olmadığı görüşünde. Araştırmacılar, nüfus konusunda da net bir şey söylemenin mümkün olmadığını ifade ediyor. Sabetaycıların daha önce 1917, 1991 ve 1996'da Yahudi dinine geçiş yönünde yaptıkları bireysel ya da toplu taleplerin reddedildiği öğrenilirken, Türkiye Hahambaşılığı'nın Sabetaycıları Yahudi olarak kabul etmediği de biliniyor. Aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı da, Sabetaycıları İslamiyet bünyesinde görmüyor.' Şimdi ne olacak? Bilemiyorum. Ama yine bu işin 'altında', İsrail çıkacaktır.
***
Polis babanın intikamı fena oldu. Diyarbakır'da 'belinde' tabancası ve askeri üniformasıyla okul basan 'Uzman Çavuş'tan daha beter. Uzman Çavuş 'oğluyla' kavga eden öğrenciyi 'dövmüş', okul idaresine de tehditler savurmuştu. Soruşturma açılması ve görevden alınması yönünde 'kamuoyunda' baskı oluştu. Sonuç 'nasıl' hasıl etti onu bilemiyoruz. Ama Eskişehir Beylikova ilçesindeki Polis memurunun 'intikamı' 'işkence' oldu. İddiaya göre Mehmet Avdan İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi E.O. (14) ile ilçede görevli polis memuru Y.Ö.'nün aynı okulda okuyan oğlu K.Ö. (13) geçen hafta kavga etti. E.O. kavga sırasında K.Ö.'nün başını tuvalette pisuvara soktu. Bunun üzerine görev istirahatında bulunduğu dün okula gelip müdür ile görüşen polis memuru Y.Ö. dışarı çıktığında okul bahçesinde oğluyla kavga edip başını tuvalette pisuvara sokan E.O.'yu yakaladı. Y.Ö. de çocuğu, tuvalete götürerek kafasını pisuvara soktu. Olayı öğrenen E.O.'nun babası A.O. polis memuru hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunup, durumu kaymakamlığa bildirdi. Polis memuru Y.Ö. hakkında soruşturma başlatıldığı öğrenildi. Evet. Çocukla çocuk olan polis.
***
Biraz da siyaset diyelim. Diyarbakır bu anlamda bir hayli hareketli. Hem AK Parti 'cephesinde', hem de DTP kulvarında. DTP tam kadro hafta sonundan beridir, karargâh kurmuş vaziyette. Bu yıl 9'uncusu düzenlenen Diyarbakır Kültür Sanat Festivali. Bir dizi etkinlikler ve aynı zamanda 'Kürt sorununa' ilişkin oturumlar. AK Parti ise 'ilçe teşkilatlarının' kongreleri nedeniyle hareketli. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker. Ve Milletvekilleri. Her iki tarafın da; 'mesajlarının' odak noktası 'Kürt' mevzusu. Ancak 'farklı' yaklaşım ve farklı söylemler. AK Parti 'mayınların patlamasını', Barışı 'sabote' etmeye yönelik olduğunu savunurken, DTP 'operasyonların', mayınların patlamasına neden olduğunu ifade ediyor ve 'Türkiye kimliğine' vurgu yapıyor.
***
Bakan Eker'in söylemi: "Barış ortamının tesis edilmesi gerekiyor. Bunun için Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor. Bu irade AK Parti'de var. Genel Başkanımız her fırsatta bunun çözüm projelerini ortaya koyuyor. Barıştan ürkenler, huzurdan korkanlar, bunu sabote etmeye çalışıyor. Onlara rağmen bu sorunu çözeceğiz." DTP'li Emine Ayna ise; "Sen bensin dediğin zaman birlik ve beraberlik olmaz. Gün birlik ve beraberlik günüdür, doğru, gün kardeşlik günüdür. Ama o kardeşliği doğru teşhis etmekle olur. Kamuoyu çok ciddi tartışıyor Kürt sorununun çözümünü. Türkiye kavramı olmalı, Türk Milleti değil. Türkiye Ulusu olmalı, Türk Ulusu değil. Türkiyelilik kavramı olmalı, Türk değil. Bunlar değiştiği zaman çözümün yolu açılır.''
***
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de benzetme yaptı. Festivalin karpuzla özdeşleştirmek istendiğini anımsatarak şuna dikkat çekti. "Kürt halkının sembolü karpuz olamaz. Halkımızın sembolü dilidir, kültürüdür" AK Parti Milletvekili Abdurrahman Kurt. O da 'Kürt sorunuyla' alakalı konuştu. Bir gün önce 'gözyaşı' dökerek "kardeşliğe yürüyelim" demişti. Dün de bu hareketini 'rol yapıyor' diye yorumlayanlara cevap verdi. ''Ben ömrüm boyunca rol yapmadım. Kimsenin kanı üzerinden kahraman olmak istemedim, olmam da"
***
Öyle ya! Kürt mevzusuyla alakalı DTP'nin ve AK Parti'nin 'söylemi' bu. Her ne kadar 'belli bir çizgide' örtüşmüyorsa da; 'ana amaç' sorunun çözümüdür. Onun için de; 'taraflar' söylemlerle değil, icraatlarla 'mevzuya' odaklanırsa. Çözüm hamleleri daha net ve anlaşılır olur. Yoksa 'az önce' ifade edilenler 'suya yazı yazma" misali hiç bir anlam ifade etmez. Demokrasi 'uzlaşmayı' hedef gösterir. Ki uzlaşı sağlandığında "demokrasi' başka hedefler için daha bir güçlenmiş olur. Yeter ki; 'gönüller' diyaloga samimiyet göstersin. Ne akan kandan birileri 'getirim' temin etsin. Ne de bu kulvardakiler 'hedef' olarak rant temin edilsin.
***
İşte hafta sonu böylesine yoğun bir trafik içerisinde geçti. Yeni hafta da aynı minvalde seyredecek gözüküyor. Meclis'te Güneydoğu'nun ekseriyetini ilgilendiren 'Mayınlı Araziler' mevzusu noktalanacak. Haydi, hayırlısı diyelim.