SONUCUN VERDİĞİ MESAJ!
Eklenme: 10/13/2010 12:00:00 AM

Dikkat ederseniz; Son günlerde millet olarak topyekûn "gelişim ve değişimden" söz ediyoruz. Özellikle de; Referandumun muhtevası ve çıkan sonucun yarattığı sinerji sonrasında yaygınlaştı bu. Herkes! Ama herkes tek bir dille; Türkiye'de "değişim" rüzgârı ciddi bir şekilde esiyor diye! Anayasa'nın "Değiştirilen Maddelerinin" ülke ve millet açısından; önemi zaman geçtikçe daha net anlaşılacak. Ancak düşüncem odur ki; "maddelerden" çok 72 milyon ahalinin "sergilediği" tavır çok şey anlatıp işaret ediyor. Belki; sandıktan çıkan yüzde 52 evet, yüzde 48 hayır sonucu üzerine "belli fikirler" inşa edilebilinir. Mülahazası ayrı bir konu. Önem arz eden; "değişime ve gelişime" toplumun vize vermesidir.

* * *

Ki bakın; Referandum sonrasındaki ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomiksel açıdan gidişatına. O bilinen, dokunulmaz ve yıkılmaz denilen birçok tabu tüm alanlarda yıkılmaya başlandı. "Ezber" bloklar dağıldı, "aba altında" sopa gösteren tilki gibi başlarını kuyruklarının arasına soktu. En bariz olanı da, suyu bulandırma "çirkefliği" artık anlam içermediği gibi taraftar da bulamıyor. Bugün; Statükocu, gelenekçi, faşizan, despot ve cunta ikmalli siyasal düşünceye yaşam alanı zor. Taraf bulamadığı gibi; mevcut tabularını da koruyamıyor. Çünkü; Yıllardır kendi ekseninde geliştirdiği "tabular" artık toplumsal bir değer ihtiva etmiyor. En önemlisi; Toplumun "tüm tehdit ve olasılık yaratıcı korku imparatorluğuna" karşı güç birliğiyle tabuları yıkıp, değişimde karar vermesiyle şu anki hal kazanıldı. Bu anlamda; Türkiye bir bütün olarak "var olan" milletine şükran borçludur diyorum. Bu şükran da, Hem kendisini "değişime" zorlayan ve dayatan siyasi yapıları devre dışı bıraktı, hem de bu kez kendisi o akımları "değişime" zorladı. Hem de; "Kalelerimiz" dedikleri kaleleri "Milli İradenin" gücüyle yıktı.

* * *

Aslında, milletin "isteği" mevcut çağ ve yaşam düzeyinde olması gerekenlerdir. Bırakın "özgür, hür ve nasıl yaşamak istiyorsam öyle yaşayayım" diye! Bana "elbise ve yaşam giysisi giydirmeyin, tek tip insan yaratmayın" diyor. Evet! Değişim istiyor. Özgürlük istiyor. Haklar talep ediyor. Akan kanın, dökülen gözyaşının, ana kuzularının toprağa verilmesini istemiyor. Barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik istiyor. Tek çığlığı var o da; Tam demokrasi. Pek kale almıyor; MHP'nin "ırkçı hamasetle" icra ettiği Milliyetçiliğini. İstemiyor; "sen, ben öteki" diye sınıflandırmayı ve tabi ki, "sınıfsal üstünlük" yaratmayı.

* * *

Bırak; Türk te, Kürt de, Laz da, Çerkez de. Sünni de, Alevi de. Bildiği gibi, düşündüğü gibi, özgür ve hür haklara sahip olma noktasında; topyekûn bir yaşam atmosferinde yaşasın. Ayrı-gayrı istemiyor. CHPnin "tek parti" dipçik düşüncesiyle icra ettiği kaygıları önemsemiyor. Kılıçdaroğlu mu, Baykal mı, Önder Sav'ın "savları mı?" umurunda bile değil. Cumhuriyet'in "gelişimini", özgürlüklerin "gelişimini" istiyor. Altı Ok'un sürekli kendisini "yaralayan" bir siyasi güç olarak istemiyor. AK Parti siyasal iktidarına da mesajı var... Tercihim deyip "iradesini" teslim etti. İsteği; Geçmişte yaşadıklarını bir daha yaşamamak. Yıllardır "demoklesin kılıcı" gibi; sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamı üzerine sallanan "yıkıcı" unsurun ber tarafını istiyor.

* * *

Ve tabi ki; "Gelenin gideni aratmamasını" da istiyor. Askeri vesayetten sivil vesayete geçilmesin diyor. Varsa bir vesayet; o da milli iradenin vesayeti olsun. Ve şunu diyor; Değişime, gelişime, hakların özgürlüğüne, barış ve kardeşliğe, sorunların çözümüne "sizle sonuna kadar varım". Ama İrademi "hiçe sayarsan", bana rağmen dayatmaya gidersen, bil ki geçmiştekiler gibi "seni" çıktığın yere gömerim. O yerin de; sandık olduğunu biliyorsun. Güneydoğu ekseninde BDP'nin sergilediği siyaset ve halkın teveccühü. Bölge insanı. Yani biz Kürtlerin ekseriyeti. BDP'nin başında kim var, kim yok, Ahmet Türk mü, Selahattin Demirtaş mı, Gülten Kışanak mı önemli değil. Şahsi ve fikri odaklı tek tabu üzerine "siyaseti" artık istemiyor.

* * *

İstediği şu; Ki bunu Referandum'da hissettirdi. "Değişim ve gelişim" istiyorum diye! Barışa "şans" verilsin. Silahları susturacak "adımlara" destek sağlansın. Kendi içindeki "tabuların da" yıkımının şart, çözümüne hamle yapılmasını istiyor. Demokrasiyi. İnsan Haklarını. Özgürlükler. Ve bütünlük ihtiva eden "Kürtlerin taleplerinin" yerine getirilmesini istiyor. Tabi bu istek ve talepler; "Şiddetle, çatışmayla, kanla ve gözyaşıyla" değil. Daha bir bütünlük arz eden "demokrasiyle" istiyor. Ne Devletten ne de PKK'dan artık korkum yok diyor. Çünkü "çözüme" ve uzlaşıya mutlaka ama mutlaka benim "irademle" geldiklerini ve geleceklerini bilmeleri gerektiğini söylüyor. Zorbalık yok! Dostluk var.

* * *

Velhasıl; Referandum'un "ezber bozuculuğuna" siyasilerimiz biraz "akil" olma noktasında ders-i ibret alsalar. İnanıyorum ki; Gelişim ve değişim rüzgârını daha bir gür esip, "yeniliklere" yelken açacağız. Aha Başörtü. Ve Kamusal alan taassubu. Ne oldu? Yıllarca Onbinlerce "genç" eğitimden mahrum bırakıldı. Aileler mağdur edildi. Şehit anaları, bacıları "sınıfsal" muameleye tabi görüldü. Şimdi. Şimdi "ezber bozuldu". Her zaman dediğimiz gibi; Başörtüyle Türkiye'ye "şeriat" gelmez. Laiklik denilen etken de; "yok" olmaz! Kültürel değişiklik, zenginliktir.

* * *

Ve uyarım. 2011 seçimleri bu eksende "çok ciddi" bir toplumsal cevap olacaktır. Onun için şimdiden; BDP, MHP, CHP, AK Parti. Ve tabi ki yeni oluşumlar, var olan diğer siyasal akımlar. Hepsi bu süreç içerisinde "akil" olması gerekir. Bizden söylemesi!