Evet, sorularım vardı..
Hafta içi kaleme aldığım yazılara dair..
çünkü hala cevap almış değilim..
Fikri takip edelim..
Tabi ki, etkili-yetkili zevata hatırlatalım..
Haftanın ilk günündeyiz..
Belki, geçen hafta havaların sıcaklığı etkilemiştir..
Malum..
Hava çok sıcak olunca, beyin sululaşıyor mu ne?
Seçim stresi
Hükumet..
Tabi birilerinin de bir üst makama geçiş beklentisi..
Yani; pek vakıf olmamış olabilirler..
Hatırlatalım..
***
BİR Hevsel Bahçeleri..
Ki, artık Dünya Miras Listesinde..
UNESCO envanterinde
Buradaki bahçeler hala atık suyla sulanıyor?
Neden?
2007de, DSİnin projesi vardı.. Deve Geçidi barajından kanal döşemeyle Hevsel temiz suyla sulanacaktı..
Ki, dönemin Tarım bakanı açılış bile yaptı..
Ama sonra; su akmaz oldu?
Belediye 2015te proje hazırladı.. İşleme sokuldu; 3.5 milyon lira ihale bedeli denildi..
Su Anzele ve Hz. Süleyman cami bölgesinden temin edilecekti?
Ama olmadı?
Biri cevap versin; NİYEEEEE BUNLAR OLMAMIIIIŞ?
İKİ
Dicle Nehri kokuyor deniliyor..
Ki kokuyor..
Tabi; gül kokmuyor
Nefes açıcı bir temiz hava da soldurmuyor..
B kokuyor?
Nefes kesiyor.. Burun tıkatıyor
Lanet yağdırıyor..
Peki niye, Dicle Nehri akan bir nehir olmasına rağmen; kokuyor?
İşte bunun sırrı nedir?
Sormuştum..
Etkili ve yetkili zevata..
Siz; Dicle Nehrinin sağını da, solunu da, hatta otasını da işgalcilere bırakırsanız..
Ya da, peşkeş ederseniz
Kafeler..
çay bahçeleri..
Gazinolar..
Restrorantlar mantar gibi inşa edilmesine göz yumarsanız
Ve buralara; kanalizasyon döşemezseniz..
Arıtma tesisleri kurdurmazsanız
Peki; buraya gelip-gidenin; artığı, döktüğü, sıçtığı nereye gidecek..
Elbette ki bir yol bulunup; nehre akıtılacak?
Organize Sanayi Bölgesinin artıkları..
Güzergahtaki işletmeler..
Köyler..
Fabrikalar..
Buraların da artıkları; Nehre akıyor..
Bölgedeki petrol arama şirketleri de, atıklarını yüzeye enjekte ettikleri için, sızmalar da var?
Yani; bu kadar pisliklerin buluştuğu Dicle Nehri kokmayacak da; neresi kokacak?
Buyrun biri cevap versin; NİYEEEE DİCLE NEHRİ PİS KOKUYOOOR?
***
Üç.. Kırklar Dağı..
Ucube yapılar var..
Binalar dikildi..
Şehrin silüeti bozuldu
Ey belediye!
Ey Valilik!
Ey Devlet deyip durduk..
Yıkın dedik!
Burası yeşil alan olsun; Nevruz alanı olsun..
Milli bir; mesire bölgesi olsun..
Yani olsun da; beton olmasın ne olursa olsun dedik..
Yıkıldı..
Amma velkin; aylardır moloz haliyle duruyor..
Ne temizleyen var..
Ne yeşillendiren var..
Ne de, buranın güvenlik kontrolünü sağlayan var..
Şimdi..
Uyuşturucu kullananların..
Bağımlıların..
Ve akşamcıların; mekanı, seyirghı haline gelmiş
Sormuştum!
Kaş yapalım derken, göz mü çıkardık?
Evet biri cevap versin; KIRKLAR DAĞI NİYEEEE SAHİPSİİİZ?
***
TEVAZUUUU!
Ah ki ah!
AK Partinin; son dönemlerdeki en büyük kaybı..
Yıllardır söyleniyoruz
Bakanlar..
Milletvekilleri..
Teşkilatlar..
Siyasi temsiliyet almış; AK Parti zevatı
Hele ki Kayyumlar..
Yerel yönetimler
Güneydoğu cephesinde; vahim bir fikriyat sahibi!
Zihniyet
Felsefe
Gaye
Temel ilke; dava adamlığı değil...
Bilakis
Ranttır..
çıkardır..
Kişisel menfaattir..
Eş, dosttur..
Akrabaya akçeli işleri, ihaleleri, peşkeş etmedir
Yani, para-pul!
Ve bu tahribata ek olarak da
Dünyayı yaratmışlık gibi bir karakter var!
Kibir var!
Tepeden bakma var!
Seçmeni hor görme var!
Küçük olsun, benim olsun mantığı var.
Ben.. Ben.. Ben var..
Tevazu yok..
Hoşgörü yok..
İnsana dokunma yok..
Kalplere inme yok
Atanmışı da
Seçilmişi de..
Görevlendirilmişi de; ne yazık ki..
Varsa yoksa; maddiyat!
Maneviyatın zerresi yok
İşte, 24 Haziranda Erdoğan ve Parti arasında çıkan oy farkı!
Ki ilk andan itibaren; ifade ettim..
Nedeni; yukarıda özetlediğim, hal ve tavırdır!
Seçmen..
Hassas bir ayar çekti, 24 Haziranda
Kendinize çekidüzen verin!
Tabi anlayan anladı..
Anlamayan hala aynı zırvada..
Cumhurbaşkanı son grup toplantısında üstünü çizdi..
Doğrusu
Seçim akşamından itibarendir
Erdoğan; tevazu kelimesini ağzından düşürmüyor..
Sürekli; vurgu yapıyor..
Ki bunu aktarırken; seçime dair giden raporları da söylüyor.
Yani, sahadaki yansıma!
Önceki gün de, dikkat çekti
Biz tevazuyu kendisine ilke edinmiş insan topluluğuyuz. Kimseye tepeden bakamayız.
Bu anlayışı kabul etmeyeceğiz.
Bir davanın mensupları olarak yolumuza devam edeceğiz.
Arkadaşlar bu hareketin için ben olmaz biz olur.
Aksi takdirde bizden öncekiler nasıl yerle yeksan olduysa biz de yerle yeksan oluruz.
Şu anda az önce rakamları da size verdim.
26 milyon insan bize güven aşıladı.
50 milyon oyun içinde 26 milyon.
Bu imtihanı başarı ile vermemiz lazım.
Hal-i vaziyet böyle..
Ama diyorum ki..
Keşke..
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu seçim öncesi ifade etseydi..
Aynı ilkeler doğrultusunda; listeleri belirleseydi..
Teşkilatları..
Bakanları..
Atanmışları..
Kayyumları tevazu ilkesi üzerinden; çizgi yapsaydı
Öyle inanıyorum ki..
AK Parti, yüzde 42 değil
Yüzde 53ü devirmiş olacaktı?
Ama geçmişe mazi derler..
Yeni bir dönem..
Yeni bir yönetim anlayışı..
Yeni bir parlamento..
Lakin, 8 ay sonra yerel seçim var..
Aynı yanlışlar; zırtoluklar inşallah tekerrür etmez!
Ne demiş büyük düşünür?
Tevazuyu elden bırakma!
***
TÜLBENT VE MECLİS!
Meclisteki yemin töreni
Yansıyan..
Görüntülenen..
Fikir beyanları..
Kulisler..
Ve hareketlerin altındaki gayelere dair; söylenecek çok söz vardır...
Ne, HDPlilerin istiklal marşına dair takındığı çocukca tutumu..
Ne, Geçici Meclis Başkanı Durmuşun, benzer hali..
Ne, Süleyman Soylunun yemin töreni sırasında gördüğü muamele!
Velhasıl!
Bunlar önceki dönemlerin benzer halleri!
Ki, pek de alakalı değilim...
Derler ya; çocuksu!
Ama bir kare vardı ki..
O an
28 Şubatı..
Ve Türkiyenin; karanlık siyasi tarihini
Laiklik adına..
Atatürkçülük adına..
Kemalizm adına..
çağdaşlık adına..
Batılılaşma adına..
Kendi dinine..
Kendi inancına..
Kendi değerlerine..
Kendi kültürüne...
Kendi örf, adet, gelenek ve göreneklerine; pranga vuran
Yasak koyan...
Giyim-kuşam...
Kıyafet...
Gibi insani ve ahlaki yaşama, gayri ahlaki ve insanı tutumların sergilendiği
Baş örtüsüne..
Türbana...
Tülbente karşı; yasak anlayışın, despotca uygulandığı..
Kamusal alan deyip; girilmez denildiği..
Dönemleri..
Zihniyetleri..
Ve savunucuların o ötekileştirici silüetlerini; hatırlattı..
Öyle ya..
Diyarbakırdan bir bayan
Remziye Tosun..
Ev hanımı
Başı örtülü
Tülbentli..
Kendi yerel-ev, mahalle kıyafetiyle yaşayan biri..
Ama bugün; halk tarafından seçilmiş bir Milletvekili..
Önceki gün, Mecliste yemin törenine katıldı..
İşte o an
Beyaz tülbentiyle
Ki oyalı
Yani işlenmiş..
Yerel kıyafetiyle, kürsüde yemin ediyor
Özgürce
Ne karışan var..
Ne söz söyleyen..
Ne de, o despotça zihniyeti savunanlar var
Merve Kavakçıya..
Atın bu kadını dışarıya
Haddini bildirin diyen
Evet..
Tarihe düşen not
Türkiye; tülbentli vekilini gördü..
İlk kez tülbentli bir vekil Mecliste..
Yemin ediyor
Türkiye, eski Türkiye değil..
Değişiyor..
Gelişiyor..
Ama, bin yıllık geçmişinin küllerine hayat verecek?
Vakıa; sıradan değil..