SORUMLULAR TESPİT EDİLMELİ
Eklenme: 6/17/2015 12:00:00 AM

Bilmem!…
Haberdar oldunuz mu?
Yasım vardı..
Olmadıysa, şimdi öğrenmiş olacaksınız.
Malum iki gün de, sizinle hasb-i hal edemedik, bu "acı" hadiseden dolayı!…
Geçtiğimiz Cuma günüydü.. İki yeğenim.. Ablamın, torunları..
Biri 11, diğeri 12 yaşında!..
Aynı zamanda amca çocukları olan; "iki körpeçik genç" çocuk.. Reşat ve Yusuf Alkay..
***
Karne sevinçi..
Yaz tatilinin keyfiyle; çıktıkları gezinti.
Merak.. Pek tabi ki, çevresel sorumsuzluklar.
Kurumların görev zafiyeti; "onlar" için ölüm tuzağı oldu..
Nasıl mı?
Şöyle ifade edeyim..
Bilirsiniz..
İplik diye tanımlanan; Dokuzçeltik mahallesini..
Üçkuyu.. Ve Şeyhkent, bölgesi..
Buralar hal-i hazırda; "dizginsiz" bir yapılaşmayla, devasa binalar yapılıyor.
Konut alanı diye!….
***
Özellikle; Elazığ yolunun alt bölgesi.
Yani, Dicle Nehri'ne doğru alan..
Bir taraftan yükselen binalar..
Diğer tarafta bu yapılar için; "mayın tarlası" gibi, çıkarılan harfiyat dahil, kum ocakları başta olmak üzere, inşaat için gerekli olan "malzemelerin" o bölgeden çıkarılması..
İşte bu harfiyat çukurları.. Kum ocakları.. Taş ocaklarının; açtıkları devasa çukurlar..
Kimi 5 metre, kimi 10 metre.. Daha da derin olanlar var..
Buralar; zamanla suyla doluyor.!.. Yağmur suları, yeraltı kaynağı sular..
Ve bölgedeki, "sulama kanalından" sızan sularla çukarlar "göletler" haline dönüyor..
***
En önemlisi de; Bölgenin güvenlik kontrolü altında tutulmaması..
Çevresel, tedbirlerin olmaması..
Gerek arazi sahibi, gerek ocağın işletmesi, gerek, yerel yönetim, gerekse de mülki amirlik; "olup-bitene" duyarsızlık gafleti içerisinde bulunması..
Bu bölgenin de hızlı şehirleşmeyle; "yerleşim" alanlarının göbeğinde kalması..
Diğer yandan, Diyarbakır'ın sıcaklığı.. Ve çocukların da, "suya" olan düşkünlüğü..
Yani zafiyetler zinciriyle; "oluşan ölüm tuzağı"
İşte bu iki körpecik çocuk "o göletlerden" birine serinlemek için girince boğularak hayatını kaybetti..
***
Hiç kuşkusuz ki, "ölen, yani giden gelmiyor.?"
Hiç bir acı; "evlat" acısı kadar, keskin değil..
Olamaz da!..
Ciğer paresi..
Allah!..
Ölen iki çocuğun anne ve babasına sabir versin..
Derler ya; Ateş "Düştüğü yeri" yakıyor..
Hakkikatten doğru bir söz….
Hatırlarsanız!..
Bir önceki sene yine aynı bölgede; "üç çocuk" boğularak, vefat etmişti.
O dönemde de; Acıların feryadı, yükselmişti..
Sabırlar dilenmişti..
Yerel ve Merkezi iktidar zevatı; "hadiseyi" sorgulayıp, sorunlara çözüm üreteceklerini ifade etmişti..
***
Ama maalesef!..
Ne ders-i ibret alınmış..
Ne de sorumluluk icra edilmiş..
Ve ne de; "o ölüm tuzağı" alanı islah edilmiş..
Çukurlar doldurulmamış.
Ne de, çevre güvenliği sağlanmış değil..
Gaflet ve delalet aynı noktada devam etmiş, "yine ölümleri de" beraberinde getirdi.
Sözün kısası; sormak istiyorum!..
Alkay'ların..
Ölümlerinden, "şehit" oluşlarından kim sorumlu?
Aslında sorunun yanıtı nettir.
Ki yazının genel muhtevasında, cevap vaki.
Çünkü, "ölümlerden" tüm devlet mikanizması sorumludur; "hem de müteselsilen"…
***
Bilinmelidir ki;
İnsan yaşamı, olası "tüm potansiyel riskler dahil" tehlike ve felaketlerden korunma noktasında, devlet sorumludur. Devletin asli görevidir. Pozitif yükümlülüğünden dolayı da; tek muhataptır..
Sonuç itibariyle!..
Vaka, "yargı" noktasında, işleme girdi.
Sonuç ne olur bilmem..
Ama diyeceğim o dur ki; "Bu iki çocuk ölümleriyle" kalmamalı…
Eğer; henüz buluğa ermemiş "iki çocuk" için, şehit diyorsak..
Ve ebediyete, uğurlarken "melek" olarak, değerlendiriyorsak..
Geride bıraktıkları acıyla, yeni acıların yaşanmaması için; "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diyorsak..
***
Ki dememekten kaçamayız.
Kaçsak, "cinayetlerin" ortağı olmuş oluruz..
O zaman; sorumlular tespit edilmeli..
Çok kısa sürede yargı önüne çıkarılmalı; her kim ise!..
Hesap vermelidir.
Ölüm acıdır.. Ki her fani er ya da geç; O'nu tatacaktır..
Bu ilahi bir tecellidir.
Ama velakin; ihmaller, zafiyetler, sorumsuzluklar "zinciriyle" gelen ölümleri "kader-i ilahı" diyerek, sorgusuz bırakmak; "cinayetlere" göz yummaktır.
Onun için her suçun adli bir cezası olmalı.
Aksi taktirde; hem devlet hem de sorumluların cezasızlığı söz konusu olursa; "hukuk devleti" diye bir yapıdan söz edemez hale geliriz..
***
***
TEŞEKKÜR..
Evet, İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci'un..
Mekanları cennet olsun..
Başımız sağ olsun..
Allah başkasına böylesi bir acı yaşatmasın dua temennisiyle..
Acılı günümüzde bizleri yalnız bırakmayan,
Acımızı paylaşan,
Devlet büyükleri,
Eş, dost, akraba ve mesai arkadaşlarıma, özellikle okurlarıma; sonsuz teşekkürlerimi sunarım..
***
HDP KULİSLERİ
Siyasi mülahazalara dönersek..
İlk gün ifade ettim.
Sürecin ve Türkiyenin yarınlara dair seyrinde "kilit parti" HDP..
Ki oy yüzdesindeki, sürpriz.
Ortaya koyduğu siyasi uslüp, "pozitif" karşılık buldu..
Peki bu haliyle; HDP olası koalisyon için ne düşünüyor?..
HDP genel görüntü itibariyle.
Henüz, İmralı insiyatif ortaya koymamasına rağmen; "kendini olası koalisyon hükümetinin dışında" tutmak istiyor..
Yani; muhalefette konumlandırılıyor.
Hafta sonu ve dün itibariyle yürütülen "görüşmelerde" çıkan sonuc şu "Önce Çözüm süreci.."
***
Kısacası; “Çözüm süreci” odaklı siyaset izleyenecek..
Parti Meclisi ile MYK’yı ayrı ayrı topladıktan sonra milletvekilleriyle bir araya gelen parti yönetimi, hükümetin kurulmasının hemen ardından çözüm sürecine yönelik yeni bir bilgilendirme turuna çıkacak.
Özellikle, Dolmabahçe’de açıklanan 10 maddelik mutabakat..
Meclis’e taşınacak.
Bu çerçevede toplumun farklı kesimleriyle bir araya gelinecek.
***
Anlayacağınız…
HDP kilit parti olmanın yansıra; "stratejik" bazda da üstünlük planı içerisinde.
Olası koalisyon formüllerini yorumlamaktan kaçınsa da..
Parti koridorlarında AK Parti ve CHP koalisyonuna olumlu bakılıyor.
Olası bir CHP MHP koalisyonuna da dışarıdan destek verilebilineceği ifade ediliyor.
Lakin tek şart “çözüm süreci”nin devam etmesi.