SOSYAL BARIŞ BOZULUYOR
Eklenme: 8/8/2011 12:00:00 AM

Belki, Klişeleşmiş bir söz olacak! Lakin gerçekten kaçınılmaz. O nedenle, tekrar ifade hâsıldır. Evet, Boşuna söylenilmiyor "vatandaş hakkını arayamıyor". Üstadın ifadesiyle; Arasa bile "netice" alamıyor, sonuç elde edemiyor. Tabiri caizse, "Git derdini Marko Paşa'ya anlat" misali. Kimse, Hak, hukuk ve adaletten "dem" vurmadığı gibi. Toplumsal, Bir "inanışın" varlığından da söz etmek mümkün değil. Şöyle ki; Bir tarafta yokluk ve sefalet içinde çırpınan sıradan vatandaş. Öte taraftan, Dediğim dedik, çaldığım düdük diyen, sırtını da "yasal boşluklara" dayandıran. Ve son derece, Zalimane zihniyetle "gözünü" para hırsı bürümüşler. Bir de, İstanbul'un büyük firmalarının temsilciliğini "almış" sözüm ona esnaf çetesi!

* * *

Niye diyeceksiniz? Öncelikle, İfade edeyim, burada "tüm esnaf" kesimini kast etmem söz konusu değil. Olamaz da! Ama diyeceksiniz ki, Her kesimde "kötü düşünce" sahibi, zevat var! Yani, Beş parmağın beşi "bir" olmadığı gibi! Zaten, Kastım da ve bahse konu mevzuumuz da "sadece" bir kaç kişi etrafında dönmekte. Kim bunlar? Esnaf "kisvesi" adı altında, "tefecilik" yapanlar.

* * *

Son zamanlarda bunların "sosyal barışı" zedeleyen faaliyetleri "tavan" yapıyor. İntiharlar mı, Cinayetler mi, Aile bölünmüşlüğü mü, İflas etmek mi, Cezaevine düşmek mi, Ya da "zalimane" çetelere boyun eğerek, "mal-mülk" talanı mı? İşte, Bu zalimane tablonun müsebbibi olan. Esnaf adı altında, "Tefecilik" yapan bir kesim çetelere dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu çark, Maalesef "sömürü çarkı" düzeninde dönmekte! Ancak ne var ki, Bu çark ve sömürü düzeni, kimi noktada yasal boşluk, kimi noktada da keyfiyet haslıyla, "adeta" korunup-kollanmakta.

* * *

Bakın, Kimi noktada kuyumcu. Kimi noktada, cep telefonu satıcısı. Kimi noktada ise, döviz büroları. Yani, Kredi kartı "POS" makinelerinin "ticari" faaliyet için kullandıkları, birçok iş yeri. Ne hazin ki, Bu çarkın "önemli" dişlileri olarak, faaliyet göstermekte. Tabi, Bu hali harap ciddi manada "sosyal barışı"da baltalamaktadır. Dün, Bu bağlamda Şanlıurfa Barosu "etkili-yetkili" zevat ile vatandaşı uyaran bir mesajını aldım. Gönül isterdi ki, Her siyasi "aksiyonda" öne çıkan, Diyarbakır baromuz da, bu sosyal hadiseye, el atsaydı. Ama nerde? Meşguliyet, farklı mecrada.

* * *

Neyse! Uyarı görevini biz üstlenerek, sesleniyoruz "sosyal barışı" derinden sarsan "tefecilik" hadisesi. Ve Diyarbakır'da giderek "vahim" boyuta ulaşan, durumun tehlikesi noktasında ne yapılması gerekir. Diyorum ki, Mali Polis ve Vergi Daireleri, pek tabi ki Bankalar "şu ayrıntılara" bi dikkat edin. Mesela, *Kuyumculuk yapar gibi kredi kartıyla tefecilik yapanların para hareketleri izlenmeli, *Bankaların POS cihazlarındaki anormal "alış-veriş" yükselişleri incelenmeli. *Satış gibi gösterilen kredi kartı harcamalarının mal karşılığının olup olmadığının tespiti için stok kaydındaki giriş çıkışlar kontrol edilmeli. * Tefecilerin para verdikleri kişilerin ev ve arsalarına ipotek koydukları dikkate alınarak, Tapu Sicil Müdürlüğü'nden alınacak ipotek bilgilerinden yola çıkarak iz sürülmeli ve ipotek koyanların tefeci olup olmadığına ulaşılmalı. *Vergi Daireleri POS kullanan mükellefin, aylık satışlarındaki sıçramalarının hesabı araştırılmalı, * Altın satmış gibi kredi kartından çekim yapıp para satan kuyumcular tespit edilmeli, Velhasıl, Sorunun aşılması için herkesin duyarlı olması gerekir.

* * *

AH ŞU KVK VAR YA?

Dedik ya; Sosyal barışın kalmadığı, kimsenin hakkını arayamadığı bir ortamdayız diye! Dün, Akşam saatlerinde bir dostum, ziyarete geldi. Hayli, sıkıntılı ve tepkiliydi. Tabi bir de, Ramazan-ı Şerif'in yaşadığımız "mevsim" nedeniyle, yarattığı stres duygusu "yaşadığı" bir sıkıntıyı anlattı. Aslında, Benzer "şikâyetleri" uzun süreden beri almıyor değildim. Ama, "Sosyal barış", esnaf ve ticaret mevzusuyla, sohbetimiz başladığı için. Tesadüf bu ya, "Cuk diye" oturdu, bugünkü sohbetimize. Dostumun, "Mağdur" edildiği hadise şöyle. Bayağı, Yüksek bir meblağ tutan son model bir cep telefonu alıyor. Ancak ne var ki. Daha kullanmadan, "bozuk" bir halle, elinde kalıyor. O da, Neyse ki "garantisi" var deyip, KVK servisine götürüyor. Götürmez ola! Tam dört kez "servise" götürüyor, kullanmadan bozuk olan telefonu. Bırakıyor.

* * *

Her seferinde 5 gün sonra gelin "telefonunuz" hazır olur diye. Sözüm ona, Telefon tamir edilip, kendisine iade edilecek. O da, Çağın nimeti olan son model telefonuyla "iletişim" ihtiyacını giderecek. Ne var ki, Her seferinde 24 saat üzerinden geçmeden, KVK'nın kapısını çalıyor. "Tam olarak tamirat yapılmış değil, bozuk". Dikkat çeken durumda, KVK servisi hep arızanın giderilmesi için "İstanbul'a göndereceğiz, bir kaç gün bekleyeceksiniz" diyor. Bugün git, yarın gel misali. Eee. Dostumun ifadesiyle "oyalama" taktiği son rendeye gelince, sinirlerine hakim olamamış. Telefonu bırakıp çıkmış. Dedik ya, "Vatandaş hakkını arayamıyor". Arasa da, "Git derdini marko paşaya anlat" misali, kimse takmıyor.

* * *

Düşünüyorum. Dostum, Hakkını arayabilen, nüfuslu biri. Tanınmış ta. Buna rağmen, Bu kadar "terslik ve keyfiyetle" karşı karşıya kalabiliyorsa. Düşünün, Sıradan vatandaş ne yapsın? Şimdi, KVK servisinden cevap bekliyorum. Acaba, "aynı" mevzu ve keyfiyet kendi başlarına gelse ne yaparlar. Bilemiyorum. Ama diyorum ki, sonuç alıncaya kadar bu köşe ve bu kalem. Vatandaşın, Hakkını, hukukunu savunmaya devam edecek! Yazık. Ne kadar vahim bir derecede "sosyal barışı" körükleyen, çatışmalı ortamdayız, farkında mısınız?