SÜKUT İKRARDAN GELİYOR!
Eklenme: 12/22/2010 12:00:00 AM

Hep ifade etmişimdir! Bu kentin en büyük açmazı; zaafiyettir. Etkili ve yetkili zevatın, ketum hali! İnanılmaz bir açmaz. Bilemiyorum; Bu zaafiyet "algılama" zayıflığından mı geliyor. Yoksa; Mevzuların isteklerine göre seyir etmesinden mi kaynaklanıyor. Doğrusu; Hayli beyin kemiren bir zaafiyet bu açmaz! İster; Kent içerisinde kıyamet kopsun. İster; Kent içerisinde kan gövdeyi götürsün. İster; Kent ganimet misali peşkeş edilsin. Kimse; Olup-bitene karşı pozitif veya negatif bir düşünce ortaya koymadığı gibi. Mevzular da; Anlaşılmaz bir sirkülasyonla spekülasyon içermektedir. Açmazı aşamıyorum! Acaba; Cesaretsizlikten mi kaynaklı. Yoksa; Çaresizlikten mi geliyor. Ya da; Her şey mübahtır deyip rıza mı gösteriliyor.

* * *

Buyrun size; Diyarbakırın sahipsizliğini ortaya koyan. Ve bu seyirde, icra edilen ranta dayalı senaryo. Buna karşı, etkili ve yetkili zevatın takındığı tavrı ortaya koyan; hadiseler zinciri. Ki, defalarca burada konuları burada tartışma meselesi yapıp, konuştuk. Yapılanlar; Edilenler Diyarbakır'a reva mı diye? Bakınız; Güneydoğu'ya hitap eden Göğüs Hastalıkları Hastanesi kapatıldı. Gerekçesi; Hepimizin malumu. Rantın ve yönetimin paylaşımı. Şimdi; Koca hastane "tek kata" sığıştırılmış, klinik ve poliklinik hizmetiyle "karanlık plan" uygulanıyor. Peki; Yetkili ve etkili zevat ne yaptı? Hiç. Ne olumlu, ne olumsuz. Ve ne de, kamuoyunu bilgilendirme noktasında "bilgi paylaşımı" dahi yapılmadı. Saman altından su yürütme misali. Nasıl olsa; "Sahipsiz memleket."

* * *

Sonra; Senaryonun ikinci bölümü devreye sokuldu. Bu kez hedef; Devlet Hastanesi! Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne entegre edildi. Ülkenin 81 ilinde uygulanmayan bir fikriyatla; "Sahipsiz" kent Diyarbakır'a bir hastane başından fazla denildi... Tabi; Amaç başka! Hastanenin kapısına kilit vurup, bilahare arazisinin peşkeşliği. Bu da; İlk aşamasını tamamladı. Şimdi ikinci aşama; hayata geçirilmek isteniyor. Evet! Dün itibariyle hastane yönetim ve demirbaş noktasında teslim edildi. Artık; tüm yetkili ve hamurun yoğruluşu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde. Lakin; Bu senaryo üç merhaleli... Şuan yapılan; bu eksendeki birinci merhaleydi. Şimdi; İkinci merhale için işlem başlıyor. O bölgedeki diğer kurumların tahliye ve taşınması.

* * *

Şöyle ki; Diyarbakır Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi için de; "entegre" kararı verildi. Önümüzdeki günlerde; Buranın da tahliye işlemlerine başlanacak. Ardından; O bölge boşaldıktan sonra Devlet Hastanesi ve Poliklinikleri de tahliye edilecek. Tabi ki; Çocuk Hastalıkları Hastanesi için de önceden alınmış bir karar var. Burası da; Siverek yolu üzerindeki Kadın Doğum Hastalıkları Hastanesine entegre edilecek. Yani; Çocuk Hastalıkları Hastanesi de Sur içinden taşınacak. Peki; O bölgeyle alakalı merhaleler son mu buldu? Hayır. Devamı var. O bölgede hangi kurumlar kaldı? İl Sağlık Müdürlüğü. Askeri Hastane. Ve Kız Meslek... Her üç kurumun binalarının fiziki yapısı malum; "eski".

* * *

İşte bu noktada; Elime ulaşan ciddi bilgilere göre! Askeri Hastane buradan alınarak şehir dışına çıkarılacak. Bildiğiniz gibi; Askeri Hastanenin binası tüm onarım ve yapılara rağmen asırlık ömre sahip. Kaçınılmazdır; Yeni bir bina ve yapıya kavuşması. İl Sağlık Müdürlüğü. Ki uzun zamandır mekân arıyor o bölgeden çıkmak için. Sağlık Müdürlüğü idari yapı olması münasebetiyle; Büyük olasılıkla Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne yakın bir merkeze aktarılacak. Kız Meslek Lisesi arazi ve binası da; "İl içi" yazışmayla tahliye edilebilinecek bir işlem. Şimdi; Tüm aşamalar ne zaman icra edilecek diye sorsanız? Cevabım şu; İki yıl içerisinde o bölge topyekûn "yem olmaya" müsait hale gelecek.

* * *

Alın size; Paha biçilmez Dicle Vadisi manzaralı onlarca dönüm arazi... Plan önceden hazırlandığı için; Sağlık Bakanlığının "Kamu Özel Ortaklığı Yatırım Modeli" kararı da vaki iken. Nerde; Ensesi kalın, göbeği şişik şahsiyetler. Gelin; altın tepside büyük rant sizi bekliyor. Eee! Sahipsiz kentin elbette ki, film ve fırıldak sahibi aktörleri çok olur! Bakın; Tüm bu "bedbahtlık" içeren sinsi plan orta yerde iken, halen ketumluk var! Yaz yaz, bitmiyor!

* * *

Gelelim; Kültür Sarayı Binası'nın "peşkeş" edilişine. Sanırım; Bugün üçüncü kezdir konuya fikri takip yaklaşımı gösteriyorum. Ve vicdanların rahatlaması. Kişilerin de; Zan altında kalmaması için sorduk. Şu sorulara cevap verin diye? 11 soruya; Ne İl Valiliğinden. Ne İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğinden tek bir yanıt yok! Zaten; Yazıdan sonra inanılmaz duyumlar alıyorum? Neyse; teyitlerinden sonra bilahare konuya döneceğiz. Şimdi; AK Parti Milletvekillerine. BDP Milletvekillerine sesleniyorum. Söyler misiniz; Sizler değil misiniz ki Diyarbakır halkını temsil edenler. Onların oylarıyla seçilip Meclis'e gidenler. Vekâleti size verip; "sürüye çoban" olun diye.

* * *

Neden; Sizler de ketum bir tavır içerisinde olup biteni Ankara'dan seyrediyorsunuz? Yoksa; Bu sessizliğinizle alakalı bizim de bilmediğimiz bir durum mu var? Eğer; Ketum kalmak sorunları çözüyorsa. Diyarbakır da sahipsizlikten kurtulacaksa. Böylesi; Rant ve çıkar planları icra edilmeyecekse. Rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük yaşanmayacaksa; O zaman biz de "ketum" kalalım. Ne yazalım, ne çizelim! Yok. Bilinmelidir ki; "Sükût ikrardan geliyor?". Bence; Bu sessizlik ve algılama zaafiyeti tamamen "suça iştirakten" kaynaklanıyor. Başka da; Söylenecek söz yok! Bekleyelim. Belki cesaretsizliği kıran birileri çıkar da; bizi bu zihin bunalımından kurtarır.