Acıların, İfadesiyle belki "sözün" bittiği yerdeyiz! Yani, Yüreklere düşen "kor" ateşinin, tarifi açısından. Ama, Yaşanan ve yaşatılan süreç! Pek tabi ki, "silahların" susması noktasında; "sözün bittiği yerde" değiliz. Bilakis; "Sözün" daha aktif ve ifade edilebileceği, bir süreçteyiz! Çünkü; Ahali olarak, ülke nizamı babında "silahların" susmasını beklersek, konuşmak için! Biz daha; Çok ama çok, 30 yılları bekleriz! 30 yıldır, Oluk gibi kan akıtılıyor, "silahlar" konuştu, konuşması gerekenler sustu. Sonuç, 40 bini aşkın insan "teröre ve şiddete, kaosa" kurban gitti. Konuşmalıyız! Hele, Silahların karşılıklı olarak "can aldığı" bir ortamda artık "susma" çözümsüzlüktür.
* * *
Evet, Söz silahı susturmak için "söz almalı" ve susturmalı! Onun için de; Konuşmalıyız, tartışmalıyız, müzakere etmeliyiz ki, "uzlaşı ve çözüm"' sağlanabilinsin. Silahlara, "Sus ve susturma" imkânı, gelişebilsin. Perşembe günkü yazımda ifade etmiştim; "siyasi irade ve yapı" bu kulvarda, sık koşmalı. Onun için de; Meclis ve Meclis'teki "siyasi" partiler "sorumluluk" almalı. "Nereye gidiyoruz?" sorusu yerine, "ne yapmalıyız" sorusunun, öncelik alması lazım.
* * *
Dün, ABD gezisini tamamlayıp Türkiye'ye dönen Başbakan Erdoğan'ı dinledim! Tabiri caizse, Ayağının tozuyla, "son dönemdeki" şiddet atmosferini, değerlendirdi. Dikkatle, İzlediğim için, Başbakan Erdoğan'ın ruh hali de, yüzüne vuruyordu. Kaygı, Tepkili bir o kadar da, "derin düşünce" profiliyle, konuşurken "kelimeler" seçiciydi. Konuşmasının özetini ifade eden "can alıcı" cümle de; "Terörle mücadele, Siyasetle müzakere" oldu. Yani, "Silahlı bir çatışma ortamı" varsa, buna karşı Devlet elbette ki "mücadelesini" verecek. Ancak, Ortada siyasetle alakalı bir "hasb-i hal" varsa, o zaman "müzakere" edilmeli. Net ifadeyle; Başbakan PKK için "terörle" mücadeleye devam! Demokratik açılım, Ve Kürt sorunuyla alakalı "siyasi" mevzularda ise "müzakereye" devam!
* * *
Bu ifadeyi; Ben bir anlamda BDP'ye çağrı olarak, algıladığımı da söylemek istiyorum! Meclis'e, Gelin ne gerekiyorsa, konuşup-tartışalım ki, "silahlar sussun, sorun çözülsün" diye! Çünkü ABD'de bulunduğu esnada bu meyanda gelen soruya şu cevabı vermişti. "Eğer silahlar ve saldırılar bırakılırsa, Operasyonlar niye yapılsın?" Evet, Kırılgan ve kritik bir zaman dilimi içerisinde, cebeleşip duruyoruz! Bir taraftan, Susmak bilmeyen "silahlar", diğer yandan "oluk gibi akan kan". Ve Bunun sirayet ve oluşturduğu atmosferin yarattığı toplumsal tedirginlik; "Ülke nereye gidiyor?"
* * *
Dedik ya; Konuşulup-tartışılması gereken bir "zamandayız". Susmak değil, Konuşup, uzlaşı yaratmak gerekir. Ve pek tabi ki; "sorgulanılmalı". Doğrusu, Sorgulama noktasında bölgede, ciddi manada "sorgu" mantığı, işliyor. Şöyle ki; PKK'nın "sivilleri de" içine alan 1993'leri aratmayan saldırılara "ağırlık" vermesi. Ve BDP'nin, Seçimden sonra takındığı "Boykot" kararı, "sorgulanıyor". Neden; "Siyasi irade" konuşmuyor da, "silahlar şiddete" odaklı konuşuyor.
* * *
Açık ifadeyle; BDP ve PKK'ya "eleştiri" olduğu gibi tepki de var! Silah, Ve şiddet "miadını" doldurmuştur, artık "siyasi" arenada mücadele gerek. BDP, Muhtemelen Meclis'e gidip-gitmeme konusunda "kararını" yarın verecek! Çünkü Selahattin Demirtaş öyle açıklamıştı, 27 Ekim'de "kararımızı" vereceğiz diye! Ya; Meclisi "boykota" devam diyecek. Ya da, Meclis'e gelip 1 Ekim'de yemin edecek!
* * *
BDP'nin, Şu anki "hal-i" durumunun sorgulandığını, ifade etmiştim! Genel kanı; "BDP Meclis'e gitmeli, yerini almalı" noktasında. Zaten, Aklın yolu birdir sözüyle "umarız ki" bu öngörü, hayat bulur! Aksi halde, Çok daha derin bir çatışmanın, "müsebbibi" olunur! Herkes, "Topyekûn" silaha sarılır, 'ne barış, ne kardeşlik, ne de uzlaşı" olur.
* * *
Sormak istiyorum; Evet! Cezaevinde "seçilmiş" ve halkın tercihini almış siyasiler var. Tutuklu, Halleri ve salı verilmemeleri, "siyasi iradeye" ipotektir. Bu yargı, Ve hukuki bir "çözüm" isteyen mevzu olduğu gibi; KCK kapsamındaki "gözaltı" furyası da, sorgulanır bir hal. Ama bu değildir ki; "Siz bunu yaptınız, ben de küsüyorum. Silahlar konuşsun." Bilakis, Barışa angaje olunmuşsa. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi veriliyorsa. Engelleri, Aşmanın ve sorunları bertaraf etmenin "tek yolu", Meclis çatısı altında "irade" ortaya koymaktır.
* * *
Bence, BDP şu "ön yargıdan" kurtulmalı. "Zaten, Meclise gitsek te, bir çözüm ve yarar sağlanılmaz." Olabilir diyelim. Ama, Dışında kalmak, hiç benimsememek, seçmenin "iradesine de" kısm-i bab da, riayet etmemek; yarar getirmeyeceği gibi "derin zararları" olur. Ki şuan, yaşandığı gibi. Siyasal, İktidar diyor ki, "Meclis'e gelip konuşsunlar, konuşalım" ama gelmiyorlar! Muhalefet ise; "Onların meclise gelmeleri şart". Toplumun, Akıl adamları diyebileceğimiz kesim ise; "sorunun çözümü meclis olduğuna göre, Kürt parlamenterlerin de Meclis'te olması" gerekir. Malum, Demokrasilerde "çoğunluk" hükümdar olduğuna göre, BDP'ye "oy verenlerin" çoğunluğu da, Meclis'e gitmenin "doğru" olduğunu söylüyor. Çünkü, Selahattin Demirtaş Meclis kürsüsüne çıkıp, "talepler" bunlar dese! Hükümette de, "Müzakereye" oturalım, dese. Ve işte "Çözümün adresi" Meclistir dediniz. Biz de geldik; Hadi gelin "siyasi müzakereye" aleni bir şekilde, yapalım dese; "çözümsüzlüğü" bir ölçüde, atlamış olmaz mıyız?
* * *
Üstadın, İfadesiyle "gelin böyle bir yol" deneyin, olmadıysa çıkar dersiniz ki "bakın olmadı". Bülent Arınç diyor ki; "PKK-MİT görüşmeli ve görüşmeye devam etmeli". Ve dikkat edin; Sızdırılan kasetten beklenen "toplumsal" infial yaratma provokasyonu, tutmadı. Halk, Ülke ve muhalefet dahi "olgun ve sağduyu" içerisinde gördü. Çözüm varsa; Gerekirse devlet örgütle ve örgütün kurmaylarıyla "belli bir noktada" görüşebilir. Ama nihai; Çözüm mekânı ve uzlaşma masası "Meclistir" ve halk iradesidir. BDP, her şeye. Ama her şeye rağmen, "siyasetin yolunu", silaha adres çıkarmasın! Elbette ki her hamlede "siyasi" bir düşünce vardır. Ama önemli olan; "doğru" düşünceye hayat verebilmektir. Yol mayınlıysa, "temizlenmeli" nedir bu mayınlar demeyle, "suçlu aramak" yanlış. Sonuç itibariyle; PKK ve BDP ciddi manada "bölge halkı" tarafından, sorgulanmakta! Bu böyle, bilinmeli! Çünkü "içten içe" silaha ve ölümlere "edi bese" diyerek, tepki koyuyor!