Süreç, neye hikmet edecek?
Eklenme: 3/10/2012 12:00:00 AM

Haklar mı,

Sorunlar mı,

Her ne "ikmalde" hsıl ise de, özü itibariyle "Kürt" meselesi diyoruz!

Doğrusu;

Şuan herkeste ciddi manada bir beklenti hsıl.

Mevcut,

Zaman dilimi içerisinde, "neler olabileceği" anlamında.

"İyi şeyler mi olacak?"

Yoksa;

Beterin beteri mi, yaşanacak-yaşatılacak?

Kritik bir hal.

Her türlü; yapı ve oluşuma "gebe" bir mevzu olduğu için; "temkinliyiz".

Ancak;

İyi şeyler mi olacak, "düşüncesinden" söz etmek gerekirse.

Ki öncelik bu "iyimser" düşünce olmalı.

çünkü;

Huzur verici "gelişmeler" daima yarınları için "ümitkar" oluyor.

***

Güzel;

Gelişmeleri alt alta sıralamaya çalışır isek.

Şu tablo çıkıyor.

Özellikle;

BDP'nin "son bir aylık zaman dilimi içerisindeki, "siyasi aksiyonu".

İmralı'dan;

Aylar sonra gelen "çözümsel" mesajlar.

Bir de;

Kuzey Irak'tan, Barzani'den ve Kürt konferansından "çıkan" sonuç.

DTK'nın,

"Sonuç bildirgesindeki" vurgulanan koşullar.

Bunları;

Bir kap içerisinde "harmanladığınızda" iyi şeyler olacak sözünü vücuda getiriyor.

Özellikle;

"çözümün" yol haritasında, önem kazandırdığı gibi; taraflar açısından da söylemler "zeytin" dalı yaratıyor.

Bu gelişmelere;

Paralel olarak, "siyasal iktidardan" gelen hamleleri de güç veriyor.

Bir bütünlük içerisinde "kurguladığınızda" çözüme mi gidiyoruz sorusu gündeme geliyor?

***

Şöyle ki;

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Önce;

Salı günü "mutat" icra ettiği Parti Grup toplantısında.

Ardından;

Partisine mensup İl Başkanlarıyla yaptığı toplantı.

Ve son olarak da önceki gün Mardin'de "Dünya Kadınlar" konferansında konuştu.

"Bedeli ne olursa olsun bu meseleyi çözeceğim" diye.

Nitekim;

Hafta içerisinde herkes ama herkes "bu hamleye" odaklandı.

Bu da genel bir kanı geliştirdi.

Demokratik açılım.

İnsan Hakları alanındaki "adımlar".

Ve Kürt kimliğine ilişkin;

Güven "tesis edici" yasal yapılar, oluşturulacağı noktasında "yeni" bir süreç başlıyor.

Ki, açılımın koordinatörü Beşir Atalay da hafta başında "sinyal vermişti".

Soruna çözümde;

"Kesinti söz konusu değil, yeni hamleler geliyor?" demişti.

***

Tabi.

Başbakan Erdoğan'ın özellikle;

"Son nefesime kadar bu uğurda mücadele edeceğim" sözü vardır ki;

Bu "söz" ikmalde bir kavşak diyebiliriz!

Niye derseniz?

Birçok ismin,

Köşelerinde "dillendirdikleri" gibi, "sözün sahibi" önemli!

çünkü

"Karar mekanizmasının başındaki tek kişi, bu "iddiayı" ortaya koyuyor.

Sözün arkası veya önü "dolu mu, boş mu" hesabından çok; "söyleyen kim?"

Önemli olan bu!

"Samimiyetimizi görün" ifadesi de, geri-dönüşümlü.

Bunun için diyorum ki;

"Niyetin" kararlılığına işaret olduğu gibi; hadisenin "aktörleri de" etkilenecektir.

***

Mesela;

çözüm adresi olarak gösterdiğimiz "Parlamento'daki, muhalefet.

MHP ve CHP!

Meseleye karşı "işleyiş" ve politik hal-i vaziyetleri, "niyet" sorgusuna delalet edecek?

"Destek".

Ya da "köstek" anlamında, "istismarcı" sınava tabi hale gelecekler.

Ya "çözüme" varız, ya da "çözüm de" yokuz!

Özellikle Başbakan Erdoğan'ın;

"Ben kararlıyım, sorunu çözeceğim, siz de tavrınızı net ortaya koyun" diyorsa!

Bahçeli.

Ve Kılıçdaroğlu, "karar mekanizmasının" başındaki Başbakan'a ne diyebilecekler?

"Kendilerini" sorgulamaktan başka!

***

***

En kritik;

Siyasi ikmal de, BDP'nin "duruşu" pür dikkat isteyecek?

Lakin;

Başbakan sürekli BDP'yi "sorunu" çözmede "samimiyetsizlikle" suçladığını biliyoruz!

"İstismar ediyor" diye!

Ki bunu ifade ederken; "siyasi irade" silahın gölgesinde kalmasın.

Kendi;

Öz benlik ve siyasi özgürlükleriyle "durumu" sahiplensinler!

Anlayacağınız;

Önümüzdeki günler "meselenin çözümü" anlamında hayli, "siyasi denge" tartışması olacak?

***

Başbakan

"Bedeli ne olursa olsun bu sorunu çözeceğim" diyor.

Bu sözü;

Samimi ve gerçekçi kılan önemli bir etken de, tabi kendi düşünceme göre diyorum!

28 Şubat.

Ve E-muhtıra gibi "aksiyon ve aktörlerin" bertaraflığı.

Yeniden; "terörden medet uman güçlü yapıların" zayıf düşmesi.

Her ne kadar;

Kalıntılar hsıl ise, direnç gösterme var ise de; "adımları engelleyen" güçte değiller.

Bu da;

Başbakan Erdoğan'ın "elini" güçlendirmektedir.

Anlayacağınız;

Mesele Başbakan'ın "elinde" ve çözüm masasında.

Güçlü ve rakipsiz!

****

Dikkat isteyen bir önemli ayrıntı da; Başbakan Erdoğan'ın "Anayasayla" alakalı hiç söz etmeyişidir.

Acaba; önce "Kürt hakları" sonra mı, Anayasa "değişikliğini" ikmal edecek.

Böyle ise.

Ki bir çok fikri adam aynı tezi savunmakta.

O zaman; Erdoğan "Köşk" sakini olmadan önce "mesele" çözüme kavuşacak.

Köşk'e, çıktıktan sonra da;

"Türkiye Cumhuriyeti Devlet" yapısına yeni bir süreci icra ederek; "Anayasayı" değiştirecek.

Nitekim;

Bülent Arınç'ın "Parti tüzüğüyle" alakalı değişiklik sinyalleri vermesi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün,

"Siyasi meselelerle" alakalı, son beyanatları, "bu olasılıkları" hayli güçlendiriyor.

***

Ne diyelim;

Yürekler "barışa" susamış hali durumla, "özlem içerisinde" barış suyunu bekliyor.

çünkü;

Mevcut ateşi söndürecek olan bu "barış suyudur".

Elbette ki;

"Barış suyunu" ikmal edecek olan da; "Kollektif Akıldır"..

İşte dün Diyarbakır'da icra edilen "Kollektif Akılla Birlik" toplantısı gibi..

Bir çok "akil adam" katıldı.

Gönül isterdi ki; katılabileyim.

Davetli olmama rağmen zamanlama açısından, "katılamadım"..

Tabi;

Arıza hem bizden, hem de ev sahibinden.

çünkü ev sahipleri geç vakitte bilgilendirdiler!

Neyse.

Aslında Kürt halkının tarihinde "ne büyük bir kollektif akıl birlikteliği" sağlanmış..

Ne de,

Siyasal iktidarlar "samimiyet" ihdasıyla "halklar ve talepler" noktasında, "çözüm" üretici birliktelik sağlamış!

Hep;

"Kopuk" ve oyalama taktiğinize maruz kalmıştır.

Evet,

Herşeye rağımen sürec ikmalinde Barış yakın diyelim!.

Güzel ve huzurlu, bir hafta sonu dileğiyle!