Bilaistisna; herkes...
Ama herkes.
BDP'lisi,
AK Partilisi,
Kandillisi.
Sokaktaki ahali dhil olmak üzere herkes.
Hatta ve hatta; MHP ve CHP'lisi de dhil.
***
Türkler...
Ve tabi ki, Kürtler de.
Alevisi-Sunnisi..
Velhasıl, 7'den 70'e herkes.
6'ıncı ayına giren.
Kimine göre,
7'inci ayını da geride bırakan "çözüm süreci".
Yani; Barış ve Kardeşlik eksenindeki "demokratikleşme" hamlesi için...
***
Özellikle;
Son zamanlardaki peş-peşe vuku bulan olaylara dikkat çekilerek.
Deniliyor ki;
Süreç vahim derecede provoke ediliyor!
Hiç kuşkusuz ki öyle.
Sürece yönelik.
Şuan ciddi manada farklı konseptlerle, " çelmeler" atılıyor.
Hem de "yıkıcı" bir körüklemeyle.
***
Evet, çelmeler saymakla bitmez.
İşte, Gezi Parkı.
Lice'deki, Karakol eylemi.
Ve ardından 18 yaşındaki "Medeni Yıldırım"ın katledilmesi.
Cizre'deki "Asayiş" timi.
Hele ki, Şırnak'taki "silahlı cenaze" görüntüleri.
Karakol inşatları.
***
Toplumsal olaylarda.
Polisin, askerin sergilediği tavır.
Hal-i vaziyetiyle "orantısız" güç kullanması.
Ve siyasilerin;
çözüme ilişkin birbirlerine yönelik "küfre varan" karşılıklı tehdit ve söylemleri.
Gerilime, çatışmalı sürece adeta "kürek" çekiliyor.
İçten..
Ve dış etkenli, "işbirliği" organizasyonuyla!
***
Diyarbakır..
Son 48 saat içerisindeki "olup-bitenler".
Peş peşe; "bombalı" saldırı olaylarının düzenlenmesi.
Ve dün;
"Bombanın elde" patlamasıyla 5 kişinin yaralanması.
Koşuyolu.
Belki de,
12 Eylül 2006'deki "katliam" gibi bir hadise yaşanacaktı.
***
Hatırlarsak..
"Termos" içerisindeki bombalı saldırı olayı..
O gün;
7'si çocuk 10 kişi hayatını kaybetmişti.
Fail, her ne kadar "iki yüzlü" bir yapıda idiyse de..
Ki halen; "sır" çözülmüş değil.
Düşünün..
Böylesi bir hadisanın tekerür etmesi..
Ve yaratacağı; tahribatın derinliğini.
***
BDP'li Altan Tan'ın serzenişte bulunduğu gibi.
PKK'nın,
Yol kesme,
Kimlik sorma,
Adam kaçırma gibi,"kabul görmez" eylemleri.
Haliyle.
Bu da "kaygılara" yol açıyor.
***
Dün.
Ankara'dan,
İstanbul'dan ve İzmir'den özellikle birçok telefon aldım.
Bazı okurlarım da, aynı meyanda sordu.
Ciddi bir kaygı söz konusu.
Korku.
Endişe ve belirsizliğin, yıkıcı ruh hali yayılıyor.
"Ne oluyor?
Süreç sona mı erdiriliyor?
Yine mi, çatışma, kan ve gözyaşı olacak?"
***
Doğrusu!
Yaşanan.
Ve yaşatılanlar karşısında, "farklı düşünceye" kapılmak mümkün değil.
Tedirginlik aynı.
çünkü;
1990'ları,
2000'leri,
Hatta 2005'leri de göz önüne getirdiğimizde; "vaziyet" hiçte iyi görünmüyor.
***
Eğer böyle giderse!
Gerek;
PKK, Kandil ve İmralı cephesinde,
Gerekse de,
İktidarın, Ak Partinin ve Meclis cephesinde.
Olup-bitenin, sürece yönelik "çelmelerin" neler üreteceği.
Ve gidişatın; "vahim" sonucunu görmede, aktiflik sağlanmaz ise.
Sonucunu
Akla bile getirmek istemiyorum.
***
Bırakın çözümü,
Bırakın barışı, kardeşliği, bütünlüğü,
Bırakın birlikte yaşama istediğini,
Eskiden,
Daha eskiden beter ve yıkıcı bir süreç işler ki sonuç "İç çatışmayla" sınırlı kalmaz.
Yayılır..
***
Mısır da,
Libya da,
Afganistan da,
Hatta Suriye'de yaşanılanların da ötesinde bir hal-i harap oluşur.
***
Hiç kuşkusuz ki.
Şuan, ölümler yok, öldürme de yok.
Ama, PKK'da "alan hkimiyeti' kurma gayreti var.
Tehditkr.
Tabi ki, hükümetten de, "somut" adım yok.
Yani, iki tarafın da görünen yüzüne baktığınızda; "demokrasi" pek gözükmüyor.
***
Velhasıl.
Şuan ki, seyir ikmali güven vermiyor.
Tartışılmaz bir hakikatle;
Olup-bitenler barışın ve çözümün "ruhuna" ters.
***
Onun için.
"Huzurun" ruhuna yeni yeni ulaşırken,
çözümün ikmale getireceği barışın, lezzetine susamışken,
Demokrasinin,
İnsan Haklarının,
Özgürlüklerin de "siyasi alanda" kazanabilineceğine inanılmışken,
Silahın,
Şiddetin "çözüm" aracı olmadığına, hem fikir iken.
***
Diyorum ki.
Sürece biraz da, "toplumsal" düzeyde sahiplenelim.
Aktörler.
Bilmeliyiz ki, "biçilen" role göre hareket ederler.
Ama velkin;
O rolün reytingi ve izlenirliği, "halkın" elindedir.
İşte bu inisiyatifi artık kullanıp-hissettirmeliyiz.
***
Bundan dolayı da;
Her kim olursa olsun,
İster, PKK,
İster BDP,
İster Kandil,
Pek tabi ki,
İster hükümet,
İster devletin kurumları,
İster polis ve asker
***
Gözetilmeksiniz.
Barışı,
Huzuru,
Güveni,
İstikrarı, hakların özgürlüğünü,
Kimliklerin kazanımını, "kim istemiyorsa?"
Ve tabi ki;
Karşı hamlelerde bulunmak isteyen her kim oluyorsa.
"Karşı koymalı, tepki göstermeli".
***
İşte o zaman!
Bu halk,
Hem kendisinin "kuzu olmadığın",
Hem de kendisini sahiplenmeye kalkışanların da "emir eri" olmadığını hissettirecek.
Ki bu sağlandığında;
Aktörler, biçilen roller de "halkın inisiyatifine" özgü kimlik alır.
Yoksa.
Bugünü.
Hatta dünü, daha da ötesi önceki süreçleri.
"Mumla" arar hale geliriz ki, "maazallah" diyorum.
***
Sonuç itibariyle.
Umutsuz değilim,
Ama bir haylı kaygılıyım.
Ki bu kaygılarım giderek, artmıyor da değil.
Demokrasi mücadelesine biraz daha, "ha gayret" demeliyiz.