Sahi, DAEŞ… Ya da İŞİD nerde?
Ses yok…
Hani Irak ve Suriye'nin "büyük" bölümüne el koymuştu?
Irak ve Suriye "topraklarında" bir "İslam" devleti kurulacaktı?
Vazgeçildi mi?
Yoksa "proje" olma vasfıyla, durum "ikmal" etti.
***
Tabi bir de…
"DAEŞ/İŞİD" üzerinden, Suriye'ye giren ülkeler.
ABD… AB… Rusya… İran…
Ötesindeki, berisindeki tüm ülkeler…
Bilaistisna…
"DAEŞ'le mücadele edeceğim..
O'nu yok edeceğim… Bombalayacağım…
Kara harekâtında bulunacağım" diyerek, Suriye'ye girdi…
***
Ama dikkat edin!
Bir teki dahi; "işte mücadele, işte IŞİD’LE savaş" demedi..
Dedirtmedi de…
Kimse karışmadı.
Bilakis "bomba yerine" silah temini sağlandı…
Alan hâkimiyetini bozmak yerine "petrol" alımı yaptı…
İşgal edilen "alanları" terk ettirip, kendileri kondu.
***
Yani, Suriye ve Irak!
İşte bu "Emperyal" güçlerin, çıkar alanı…
Kendi nam-ı hesabına; "örgütler" oluşturdular..
Palazlandırdılar.
Ve istedikleri "menfaate" yönelik, kullanmaktadırlar…
Bu yapılar…
Projenin birinci aşaması olan "IŞİD'le" yerleşmeyi yaptılar…
Ki başardılar da...
***
Projenin, ikinci aşaması…
Suriye'de kalıcı olabilmek…
Bunun için de; PYD ile "dirsek temas", güç işbirliği…
Dikkat edin…
Rusya’sı da,
Amerika’sı da,
Suriye’si,
İran’ı dâhil olmak üzere...
Avrupa’sı bile…
"PYD ile" selamı-sabahı kesmiyor…
Tam aksine kendi yanına çekip sahipleniyor.
***
Amaç!
Projenin ikinci "adımında" sakata gelmemek..
Yani kalıcı olma noktasındaki "menfaatin" başına iş gelmesin…
Nitekim!
Türkiye'nin, PKK üzerinden PYD'ye karşı çıkışı.
O'nu, Suriye üzerinden kendisine "hasım" olarak görmesi.
Ve bunu da, "alenice" yapıp, "müttefiklerini" uyarmasına rağmen…
***
Özellikle.
ABD ve Avrupa ne diyor?
Kusura bakma…
Biz PYD'yi "terör örgütü" olarak görmüyoruz.
Müttefikimiz…
Güç işbirliği içerisinde bulunuyoruz…
Bundan dolayı da; "Obüs füzelerini" atmayı durdur…
İkazını da, tehdidini de savuruyorlar…
***
Aslında PYD resmi, Suriye açısından net…
Ne ABD,
Ne Avrupa,
Ne de Rusya, PYD gibi "gücü" elinden kaçırmak istemiyor.
Himayesiz "bırakmak" istemediği gibi; "başka bir gücün eline geçmesini de" istemiyor.
***
Şimdi…
ABD el çektirirse, PYD kimin kontrolüne geçer…
Ya Rusya'nın, Ya da Avrupa'nın…
İkisi el çektirirse, ABD'nin kontrolüne geçer…
Peki, "Tüm bu" menfaat kazanımına dair planda Türkiye neden; "farklı bir konsept" geliştirmiyor…
Tüm bu emperyal güçlerin "planlarını" altüst etme noktasında, adım atmıyor…
***
Yani, PYD neden Türkiye'nin "kontrolüne" geçmesin…
PYD, PKK'nın uzantısı diyoruz…
Ki PKK ile kendi iç meselemizin "çözümü" noktasında yol arayışında bulunuyoruz…
"Silahlar sussun, barış gelsin" diye.
O zaman, "politika" değişikliğine, "alan genişlemesine" girelim…
Misak-i milli sınırlarını da, gözeterek.
Neden bir diyalog geliştirilmiyor da illa ki bu "emperyalistlerin" elleri güçlendiriliyor?
***
Kobani'yi. 6-7 Ekim olaylarını…
Kuzey Irak'ın da, tarihini…
Yüz yıl önce, çizilen "haritaların" şeklini…
Yani, 1916 yılındaki Sykes - Picot haritası…
Tüm bunlar…
Yeni bir yol haritası olarak; "Kürtler ve Türkler" bin yıllık "birlikteliğin" oluşturduğu "yekvücutla" neden, dirilmiyor…
***
Bugün, Ortadoğu'daki hiç bir ülke ile barışık değiliz…
Tek barışık olduğumuz;
Kuzey Irak hükümeti,
Ve Başkanı Mesut Barzani…
Bir dönem, Türkiye Kuzey Irak ile ilgili aynı yanlışın içinde değil miydi?
İşte bu "hakikatin" prensibiyle, "Suriye ve PYD" politikası yenilenmeli diyorum…
***
Ankara'daki "bombalı" saldırı…
PYD-PKK "işbirliği" ile organize edilmiş bir terör eylemi diyoruz..
Veriler bu noktada…
Ancak, her örgüt her yasa dışı yapının bir de "sızmış" örgütleri var…
Provokatif…
Mevzuu bu haliyle, irdelenirse…
Canice ve haince yapılan "bu terör" saldırısı, "kimin işine" geldiğini daha net görebiliriz…
Ve kimi kime karşı daha "kindar ve düşman" yaptığını…
Resme bir de bu gözle bakılırsa.
***
Ve şu da bir gerçektir ki…
Ne ABD'si,
Ne Avrupa’sı,
Ne Rusya'yı,
Ne Suriye ve İran'ı, hatta Irak dahil olmak üzere..
Hiç biri; Türkiye'nin "PYD" ile dirsek temas içerisinde olmasını istemez…
Sürekli "çatışma" halinde olmasını ister…
Tarihi bir söz vardır…
"Düşmanımın düşmanı, düşman kaldığı müddetçe dostumdur.."
***
KAPILARI AÇIK TUTARSAK…
Şu mülteci meselesine gelince…
Elbette ki…
Millet olarak "insan-i" görevimizi yerine getiriyoruz..
Öyle bir inançın,
Öyle bir dinin mensuplarıyız ki…
"Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir" diyeniz..
Suriye'den…
Irak'tan gelen sayıları 3 milyona ulaşan "misafirlerimiz"…
***
Yediriyoruz.. İçiriyoruz.. Barındırıyoruz…
Helali hoş olsun..
Keşke imkânlar daha bir fazla olabilseydi de…
Dikkat edin…
Bu insanı "duruşumuza" bile, "ahkâm" kesenler var…
İşte Avrupa.
Binlerce kilometre öteden, "bizi koordine" ediyorlar…
***
Ne diyorlar…
Bu mültecileri "ülkenizde" tutun…
Avrupa"ya gelmesin, "sorun" olur, "terör" olur…
Ülkelerimiz, "tehlikeye" girer…
Alırsak da, gelip seçeriz.. "Karpuz seçer" gibi…
Ha bir de, "size biraz yardım edeceğiz" ama daha miktar belli değil…
Görüşeceğiz…
***
Bir iki milyon Euro!
İyi de..
Şu 2-3 yıl içerisinde, Türkiye'nin harcadığı, dört-beş mislisi..
Ki hiçbir ülke de şu ana kadar zerre-i miskal bir destek sağlamış değil…
Bilakis, köstek olunmuş…
Şu gerçek orta yerde olmasına rağmen…
Gelen mültecilerin içerisinde olan birçok terör örgütü mensuplarının da "ülkede" nasıl terör estirdiklerini de, göz önüne alırsak…
***
Bu kadar ağır bedeller ödeyen bir ülke olarak..
Bir millet olarak…
Hal-i hazırda görülen "muamele"…
Yüklenilen "ağır" faturalar karşısında..
Yetti be… Siz çok oldunuz..
Açıyorum, "Trakya'daki kapıları?"
Serbest bırakıyorum, "gemileri, vapurları"…
***
Ey mülteciler…
Kim nereye gidiyorsa, "serbest"
Bizden bu kadar…
Bakalım "ahkâm kesenler" hainlik içerisinde hesap güdenler…
O zaman ne diyecekler?
Eee.. Biraz da onlar "düşünsünler"