Tabular kolay yıkılmıyor?
Eklenme: 10/3/2013 12:00:00 AM

Kolay değil.

Hiç te.

Kolay bir durum değil.

Türkiye'nin.

Hele ki, Güneydoğu'daki yapının "bu hale" gelmesi.

Zor bir süreç.

Ağır bedeller, "ödenerek" gelindi.

***

Özellikle.

Cumhuriyet'in kuruluşuyla "ülkeye" çöken karabulutlar.

Yıkılmaz, bir oluşum yarattı.

Vesayetçi.

Tekçi.

Ve Irkçı "devlet" anlayışının, icra ettiği yıkım kültürü.

Ki her alanda dayatıldı.

***

Totaliter bir yapıyla.

Her alana hegemonya hkimiyeti kuruldu!

Hiç tartışmaz.

Bu yapıda üç ana gaye ve hedef vardı.

Birincisi; "inanç" yozlaştırmak.

İkincisi, "Dil ve Kimlik" üzerinde asimilasyon yaratmak...

Üçüncüsü ise, "her ikisinin" dejenerasyonuyla "kendi" üstün kimliğini inşa etmek.

***

Tarih sayfaları bu hakikatlerin serüveniyle dolu.

Din. İnanç ve Kültür.

Ne kadar vahim bir müdahaleyle "asimilasyona" uğratıldığı.

Kıyımlar ve kıyımlar.

***

Yazarımız,

Sayın Mehmet Ali Altındağ'ın bir önceki yazısında ifade ettiği gibi.

İttihat ve Terakki cemiyeti.

Ve onu ikmale getiren, dış oluşumlarda ana hedef önce;

Din adamlarını, ulemaları, yok etmek.

Ki bunu da, "kimini idamla, kimini hapisle, kimini de sürgünlerle" cezalandırdı.

Tevhidi tedrisat.

Haliyle "dinin" argümanları, cılızlaştırıldı.

Yasaklar ve inkrları peş peşe "inşa" etti.

***

Kimlik.

Özellikle, Kürtler üzerinde "inkrı" hepimiz biliyoruz.

İsyanları "körüklemek".

Sonra bu isyanları bastırmakla, "nesilli" izole etmek.

Tabiri caizse, "tar-ü mar" etmek.

29 Kürt isyanın "iç dünyası" bu dokuları hayli içermektedir.

***

Sadece.

Cumhuriyet itibariyle, gelinen şuan ki zaman takvim!

Vesayetçi.

Ve devletçi gelenek, kaç kez ülke insanına ve dokusuna "evrim" geçirdi.

Darbelerin.

Müdahalelerin.

Muhtıraların, "sayısı" biz bile bilmez haldeyiz

***

Malum.

Deriz ki;

Ülkenin "demokrasiyle" tanışması, 1950'li yıllara dayanmaktadır

Bugün tarih; 2013.

Üzerinden geçen zaman dilimi, 63 yıl.

Ama velkin.

1960 ihtilaliyle, 2000 yılına kadar geldiğimizde neler yaşandı.

Demokrasi.

Bakıyoruz ki, bir "düzine" müdahaleyle, kesintiye uğratılmış.

***

Hele ki son 30 yılda, yaşanan "kirli savaş".

Ve bu savaş içerisindeki; "kayıplarımız".

Canlar.

Bedenler.

Mallar, değerler, kültürler.

Tüm bunları "göz önüne" getirdiğimizde.

Demokratik düzene.

Siyasi bütünlüğe geçiş; "kolay" bir iş değildir.

***

Değişimin de.

Yeniliklerin de,

Var olanların yıkımı da,

Dünün,

Dokunulmaz tabularının bertarafı da.

Hakların.

Ve Halkların asırlık "inkar" edilişlerini kabule dönüştürmek.

***

Dediğim gibi.

Kolay olmadığı gibi.

Uzun bir soluğa ihtiyaç gerek.

İnişi.

çıkışı.

Düşüş ve çelmeleri, söz konusudur.

Mayınlı bir arazi misali.

***

Bir yazarımızın ifadesiyle.

Şöyle bir çevremize bakalım.

Misak-i Milli sınırları nasıl çizildi.

Önce.

Osmanlı çökertildi, sonra "Kürtler" inkrla bölük-pörçük edildi.

Aralarına "mayınlı" sınırlar kurularak.

İşte, İran.

İşte Irak.

İşte Suriye.

***

Onun.

Demokratikleşme Paketi üzerine "farklı" mülahazalar icra etmemek gerekir.

Eksiklikler.

Fazlalıklar.

Olabilirlikler. Ya da bunlar olsaydı.

Denilebilinir.

Tartışılabilinir, hem de en halis duygularla.

***

Ama bu tartışma!

Değişimi.

Yeniliği.

Tabuları yıkan ve yılların kanayan mevzuları "ortadan" kaldırıyorsa.

En önemlisi.

Halkın "taleplerini" teşkil ediyorsa.

Burada, "insaflı" olmak, destek olmak gerekir.

Ne siyasi "kaygı".

Ne düşünce, değişimi olarak görülmemeli.

***

Paket açılmadan önce de.

Paket açıldıktan sonra da.

Şunu ifade ettim.

Demokrasinin "ikmali".

Hakların vücuda gelmesi, cevap bulması.

Hastalıkların "teşhis ve tedavisi".

Hele ki, "kangrenleşmiş" doku, tez be tez "sağlıklı' yapıya kavuşmaz.

***

Diyeceğim.

Siyasetin.

Ve Demokrasinin "gereğini" yerine getiren hamleler ikmal oluyorsa.

Bu salt.

İktidar için değil,

En sıradan, yapı ve oluşum dahi olsa.

Desteklenmeli.

Ki "yeni hamleler, yeni beklentiler" cevap bulsun, peşi sırası gelsin.

***

Yoksa.

"Tu kaka" demek.

Topyekun karşı çıkıp, kabulsüzlük içerisine sokmak.

Kısacası; "boğmak" çözüm değil.

Paketin, muhtevası.

Neler getireceği, neleri tartışmaya açacağı.

Ve tabi ki önümüzdeki zaman içerisinde nelere gebe olduğuna girmek istemiyorum.

Onu konuşmuştum.

***

Burada.

Israrla vurgulamak istediğim.

Türkiye, "dönülmez" bir yola girmiştik.

Ve her geçen gün, dünden daha iyi.

Ki, 2010'deki 26 maddelik referandumda da, demiştim.

"Evet, ama yetmez, yenisi gelmeli".

***

Kısacası niyet önemlidir.

Paketteki niyet nedir?

"Bağcıyı dövmek ki, yoksa üzüm yemek mi?"

Bence; "üzüm" yemek.

Ama görüyorum ki, muhalifler "bağcıyı dövme" ısrarında.

Doğru bir tavır değil.

NOT

Bu yazım, önceki gün kaleme alınmıştı.

Ancak, elde olmayan teknik aksamadan dolayı dün yayımlanmadı.

Bugüne kaldı.

Bilgilerinize.