.Ve
Başkentteki Tanıtım Günleri sona erdi.
Tabiri caizse; acısıyla-tatlısıyla tamamlandı.
Doğrusu;
Bürokrat ve memur kenti olan Ankarada hafta içine denk gelen iki günde olmayan ilgi Cumartesi ve Pazar günü doruğa çıktı.
Adeta izdiham yaşandı diyebilirim.
Büyük bir coşku ve ilgi hkimdi.
***
Gelenlerin, ekseriyeti, Diyarbakırdan çeşitli gerekçelerle göç etmiş olanlardı.
Ama bir kesim vardı ki;
İşte onlar Diyarbakırın barış, kardeşlik, sevgi, kültür ve insani birlikteliğini hissettirenlerdi.
Diyarbakırda, yıllar önce çeşitli vesilelerle gelmiş, ikamet etmiş, görev almış olanlardı.
***
Kaldıkları,
Yılların özlem ve hasediyle Diyarbakırı kucaklıyorlardı.
Özellikle;
Diyarbakır Söz gazetesini okuyup-incelediklerinde.
Ve benim de gazeteci olduğumu öğrendiklerinde başlıyorlardı o yılları anlatmaya!
Ama hepsinin ortak paydası şuydu;
Ne olur. Yüreklerimizi yakan ateşi söndürün.
Biz sizden;
O kadim kent, Peygamberler meknı,
Mabetler diyarı 30 yıl önceki, Diyarbakırı istiyoruz.
Evet, ezilmişlik-itilmişlik, inkr ve geri bırakılmışlık vardı.
Ama hepsinden öte;
Sarsılmaz bir kardeşlik birlik ve bütünlük ile komşuluk vardı.
Ama şimdi yok gibi.
Birbirine düşman kesilmiş, kan ve gözyaşı döken taraflar haline geldik.
Yeter artık.
Kan akmasın, insanlar ölmesin. Birlikteliğimiz zarar görmesin
***
Tabi,
Gelen yerli ve yabancı normal vatandaşların yansıra siyasiler de vardı.
Ki bunlardan biri;
MHP Genel Başkanı Oktay Vuraldı.
Malum
Vural aslen Siirtli olan ancak Diyarbakırda okumuş.
Diyarbakırda doğup büyüyen ve aynı zamanda Diyarbakırsporda bir süre futbol oynamış biri.
Vuralla dünya görüşümüz çok farklı.
***
Diyarbakır Kültür, Turizm ve Musikisi Derneğinin standındayız.
Ve burada;
Kendisiyle sohbet etme imknı bulduk.
Konu hiç tartışmasız; Kürt sorunu ve çözüm idi.
Tabi bu görüş farkı sohbette de ortaya çıktı.
Ben
Bölgede olup-biteni Kürt meselesi ve çatışmalı ortam diye tanım getirdim.
O Terör sorunu dedi.
Bir türlü ortak noktayı bulamadık.
Oktay Vurala her iki tarafta da canları yakan, ocakları söndüren kanın durması için inisiyatif almaları gerektiğini söyledi.
Verdiği cevaplar MHPnin klasik politikasının dışına çıkmadı.
***
Anladım ki;
Ne anlatırsam anlatayım olaya inkr ve düz mantıkla, tek pencereden bakan anlayış değişmiyor.
Vural, Meclis açık. Her şey konuşulabilir dedi.
Peki;
Siz siyaha beyaz, karşı taraf da aynı şekilde diretiyorsa nasıl konuşup sorunu çözeceksiniz?
Bir kez daha şu hakikat kendisini gösterdi ki;
Türk ve Kürt inkrcılığı üzerinde siyaset yapanların bu işi çözmeye niyeti yok!
Niye çözmek istesinler ki?
Kürt sorunu çözülürse,
Asker ve PKKlı gençlerin ölümleri durursa,
Örgüt silah bırakarak dağdan inerse,
Asker ve polis normal işlevine dönerse kim aşırı uçlara oy verip-ardından gider?
***
Türk ve Kürt milliyetçiliği yapanlar nasıl hayat bulacak siyasette?
Uç noktalar bakımından; Al birini vur ötekine.
Ama;
BDP de, MHPde çözüm sürecinde olmadan da Kürt sorunu çözülemez!
Aslında;
Sorun bu yapıların tabanında değil meclisteki temsilcilerindedir.
Onlar anlaşamayacaksa ki öyle görünüyor!
O zaman tabana inmek ve onları gerçeklerle yüzleştirmek gerek.
Üstadın ifadesiyle;
BDP ve MHP!
Zıtlaşarak çözümden değil sorunu sürdürmekten ısrar ediyorsa başka ne yapılabilir?
***
Gelelim;
Bu iki kutbun dışında Ankarada somut bazı sinyaller var.
Bunlardan biri,
İlk kez buradan ifade ettiğim TOBBun öncülük ettiği iş adamlarının Diyarbakıra çıkarma yaparak yatırım atağı başlatması ve bölgedeki ekonomik içerikli STKların sorunun muhataplarıyla görüşerek çözümü aralamak için yapacağı toplantılar zirvesi.
Bunlara Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzaninin AK Parti kongresine katılarak yaptığı konuşma.
Ve tabi ki Başbakanın mesajları.
Partinin, kamuoyuna dağıttığı mektupta yer alan 63 maddelik yeni yol haritası
***
Yani;
çözüm için kesintiye uğratılan müzakerelere tekrar yeni bir konseptle başlayacak gibi görünüyor.
Elbette hükümet doğrudan görüşmeyecek ama konuyla ilgili kurumlar bu görevi üstlenecek.
Yeni dönemin en önemli aktörü de hiç kuşkusuz Abdullah Öcalan olacak gibi.
Özellikle,
Son günlerde tek muhatap benim şeklindeki kardeşi aracılığıyla basına yansıyan beyanat.
Her ne kadar BDPliler,Başbakan sıkıştı. Nefes almak için manevra yapıyor dese de buna katılmam mümkün değil.
Halen kamuoyu yoklamalarında oyu yüzde 50lerde seyreden bir başbakan ülkenin en önemli sorununda niye manevra yapsın?
Yeni dönem bu noktada çok önemli gelişmelere açıktır.
***
Gelirsek; tanıtım günlerine.
Başarılı mı başarısız mı?
Gayet tabi eksikler vardı ve daha kalabalık daha organizeli olunabilirdi.
Belediyelerin bu işin bir ayağında olmaması.
Kısacası burayı futbola benzetirsek sahada sorumluluk almak istememesi bütünleşme adına beklentileri boşa çıkardı.
Ama genel anlamıyla başarılı geçti diyebilirim.
çünkü bir ilkti.
Diyarbakırın Molotof ve taş atan çocuklarla, kapalı kepenklerle gündeme gelmemesi gerektiği adına güzel bir girişimdi.
***
Ankara dönüşü;
Uzay TVdeki programımızda önemli bir konuğumuz vardı.
Vali Mustafa Toprak!
2.5 saati bulan program süresince biz sorduk o cevapladı.
En önemli konu kentin turizm potansiyeli ve yapılmak istenen yatırımlar idi.
Toprak, turizm için 6 projenin kabul edildiğini ve bu işe 60 milyon TL ayrıldığını açıkladı.
Başlıca;
Tarihi surların burçları, tarihi evler ve yapılar onarılacak.
Diyarbakırın önemli bir dezavantajı da turistik değerlerini yeterince tanıtamamasıdır.
***
Velhasıl,
Her ne kadar birileri, 10 bin yıllık tarihi geçmişe sahip olan Diyarbakır için.
Tanıtıma, kendini anlatmaya ihtiyacı yok diyorsa da.
Şu hakikati da göz ardı etmemelidir.
Diyarbakır,
Son 30 yıllık zaman dilimi içerisinde; hangi hadise ve yapılarla gündeme geldi.
Acıdan,
Şiddetten, baskıdan, işkenceden,
Faili meçhul cinayetlerden,
Kan, gözyaşı,
Ölüm, Molotof, bomba, kepenk kapatma.
Ve köy boşaltmaların dışında; ne konuşuldu?
Hala ulusal medyanın,
Reyting ve asparagas haberleriyle; öcü yaratma gayretkeşliği.
***
Unutuyoruz.
Bir nesil;
Bu hal-i ızdırab vaziyetle yetişti.
Şimdi; evlatları aynı sürecin acısıyla büyüyor.
Sonuç itibariyle; dışarıda iki yaşam var.
Birincisi; yaşanan, ikinci yaşatılan.
İşte meram burada.