TEK, GÜNAHKAR BİR DEĞİL
Eklenme: 4/17/2012 12:00:00 AM

Evet.

İlah-i adalet tecelli etti.

"İrtica" deyip,

Müslümanları,

Muhafazakrları,

Velhasıl "inanan" kesimi, "irticacı" diye görüp.

Ülkenin;

En büyük "tehdit" unsuru diye, dövünüp-övünen zihniyet!

Şimdi;

Hakkın hükmüyle, "sorgulanıyor".

Yani;

İlah-i adalet devreye girmiş bulunuyor.

***

Sürecin,

Hiç kuşkusuz ki "önemli" aktörlerinden biri;

çevik Bir'di.

Her ne kadar;

Bugün komutanların "emrini" yerine getiriyorum, "gerekçesine" sığınıyorsa da.

Özüyle;

Zulmün "celldı" kendisiydi.

Soruşturma sürüyor.

Öyle görünüyor ki;

Yeni operasyonlar, gözaltı ve tutuklamalar "ufukta" var.

***

Tabi;

Şuan en çok üzerinde tartışılan "askeri" kanat bu kadarla mı kalacak?

Dönemin;

Genelkurmay Başkanları.

Hüseyin Kıvrıkoğlu,

İsmail Hakkı Karadayı

Hilmi Özkök,

Ve Yaşar Büyükanıt...

Bunlar;

Soruşturmaya "dhil" edilmeyecekler mi?

***

Diyoruz ya;

Sürecin önemli kanatlarından biri de;

Yargıdır,

Medya'dır,

Sivil Toplum Örgütleridir.

Ve bazı; "sendikalardır".

Mesela;

Nuh Mete Yüksel,

Abdurrahman Yalçınkaya.

Kemal Gürbüz.

Kemal Alemdaroğlu.

Zekeriya Beyaz.

HSYK'nın,

O dönemin "karar" mekanizmasındakiler.

***

Talepler,

Bu ikmalde giderken; "bir ayrıntı var" o pek konuşulmuyor.

O da;

Soruşturmanın "siyasi ve siyasilere yönelik" ayağı olacak mı?

Malum;

Erbakan'ın "iktidarına" yönelik, ilk adım olan süreçte, "siyasiler de" rol aldı.

Mesela;

Merhum Necmettin Erbakan'ın Refahyol hükümetinde yardımcısı vardır.

Tansu çiller Başbakan yardımcısıydı.

Köşk'te,

Süleyman Demirel.

Cumhurbaşkanı sıfatıyla bulunuyordu.

***

Refahyol hükümetinin,

İçişleri,

Milli Savunma,

Ve Adalet Bakanları.

Onları bi hatırlayalım.

Tabi ki;

Muhalefetteki "partiler" ve parti liderlerini.

Mesut Yılmaz.

Merhum Bülent Ecevit.

Hükümete,

Karşı "diş bilemeleri" ve medyanın "işbirlikçileriyle" attıkları manşetler.

Bugün;

Dinç Bilgin'in "itirafları".

Aydın Doğan

Dönemin;

Köşk patentli Başbakanı Mesut Yılmaz'ı pijamasıyla yalıda karşılıyordu.

***

Diyorum ki;

İcra edilecek soruşturma, bir bütünlük içerisinde.

O günün;

Dönemin "siyasi aktörleri de" sorumluluk noktasında "hesap" vermeli.

Her ne kadar;

Vesayetin sahibi, TSK'nın "içine sızanlar" ise de.

Onların da;

Bellendiği ve bel bağladıkları "siyasi boyut" var.

Bugün;

İtiraf ediyorlarsa siyasiler.

Paşanın,

Bir telefonuyla "milletvekili" istifa ediyordu deniliyorsa.

İşte o telefon.

Ve o telefonu "emredersin komutanım" diyen siyasiler ve siyasi zihniyet, sorgulanmalı.

***

12 Eylül de.

Evelliyatındaki;

İhtilal ve darbe organizasyonları.

28 Şubat gibi;

"İnsanlık suçunu" teşkil ettiği gibi "demokrasi düşmanlığı ve suçudur.

Onun için;

Sorgusu da,

Yargılanması da,

Bir bütünlük içerisinde "maddi ve manevi" yönde "vicdanları" rahatlatmalı.

***

Hele hele;

O dönemde, Güneydoğu'da olup-bitenler!

Sıkıyönetim.

Ve ardından, Olağanüstü Halle, gelinen süreç!

Hatırlarsanız;

Olağanüstü Hal Bölge Valileri "yetki" yönünde, "sınırsızdılar".

Bölge;

Sanki farklı "bir devlet konseptiyle" yönetiliyordu.

3 bin köyün "devlet eliyle" yakılması.

Binlerce;

Ailenin "yerinden-yurdundan" edilerek, göç ettirilmesi.

***

Faili meçhul cinayetler.

Yargısız infazlar.

Sahte bölgelerle;

Gözaltına alınıp, "işkenceyle" etkisizleştirmek.

Toplu mezarlar.

Sürgünler.

Dile kolay sadece 9 bine yakın devlet memuru "sakıncalı" diye, bölgeden sürgün edildi.

Bugün;

Rakamlarla ifade edilen 'çatışmalı" sürecin bilnçosu olan 45 bine yakın ölüm.

Ve haddi hesabı olmayan;

Maddi kayıp ile büyük yolsuzluk, usulsüzlükler.

***

Askeri.

Ve sivil "vesayetçi" zihniyetin, temsilcisi olan O günün "yetkilileri".

Yargı.

MİT.

Sivil yapılar.

Hepsi; "keyfe göre", görev icra ederdi.

JİTEM.

İtirafçılar.

Bir bütünlük, arzıyla "ya sev, ya terk et" denilirdi.

Zihniyetimden değilsen;

Zulme, baskıya, işkenceye "maruzsun."

***

Evet.

Biliyoruz;

O sürecin mağdurları, kurbanları.

Zulme,

Uğrayanları, infaz edilenleri.

Yerinden,

Yurdundan edilenler, sürgün olanlar.

Terk-i diyar edilenler.

Fişlenenler. Meslekten atılanlar.

Bizim gibi; "hayali suçlamalarla" mağduriyetleri "iliklerine" kadar yaşayanlar.

Anlayacağınız!

Yaşanan ve yaşatılan;

Mağduriyetlerin "telafisi" mümkün değil.

Geri dönülmez.

Ancak;

Vicdanen bir "huzur" bulacaktır, " mağduriyetin hesabı" samimiyetle ve hakkaniyetle sorulduğunda.

***

Dediğim gibi;

Mesele bir bütünlük içerisinde görülmeli ve sorgulanmalı.

Hassasiyetle takip edilmesi şarttır.

çünkü;

Bu davalar siyasi davalardır.

Eğer bürokrat yanı çok fazla öne çıkarsa.

İşin;

"sorumluluğundan" uzaklaşılır.

O zaman da;

Birçok boyutuyla eksik kalır ki "vicdanlar" hep rahatsızlık içerisinde kalır.

Anlayacağınız;

Sincan'da "tankların" yürüme emrini veren çevik Bir.

Ama bilinmelidir ki 28 Şubat'ın, tek "günahkrı da" çevik Bir değil...