Evet.
İlah-i adalet tecelli etti.
"İrtica" deyip,
Müslümanları,
Muhafazakrları,
Velhasıl "inanan" kesimi, "irticacı" diye görüp.
Ülkenin;
En büyük "tehdit" unsuru diye, dövünüp-övünen zihniyet!
Şimdi;
Hakkın hükmüyle, "sorgulanıyor".
Yani;
İlah-i adalet devreye girmiş bulunuyor.
***
Sürecin,
Hiç kuşkusuz ki "önemli" aktörlerinden biri;
çevik Bir'di.
Her ne kadar;
Bugün komutanların "emrini" yerine getiriyorum, "gerekçesine" sığınıyorsa da.
Özüyle;
Zulmün "celldı" kendisiydi.
Soruşturma sürüyor.
Öyle görünüyor ki;
Yeni operasyonlar, gözaltı ve tutuklamalar "ufukta" var.
***
Tabi;
Şuan en çok üzerinde tartışılan "askeri" kanat bu kadarla mı kalacak?
Dönemin;
Genelkurmay Başkanları.
Hüseyin Kıvrıkoğlu,
İsmail Hakkı Karadayı
Hilmi Özkök,
Ve Yaşar Büyükanıt...
Bunlar;
Soruşturmaya "dhil" edilmeyecekler mi?
***
Diyoruz ya;
Sürecin önemli kanatlarından biri de;
Yargıdır,
Medya'dır,
Sivil Toplum Örgütleridir.
Ve bazı; "sendikalardır".
Mesela;
Nuh Mete Yüksel,
Abdurrahman Yalçınkaya.
Kemal Gürbüz.
Kemal Alemdaroğlu.
Zekeriya Beyaz.
HSYK'nın,
O dönemin "karar" mekanizmasındakiler.
***
Talepler,
Bu ikmalde giderken; "bir ayrıntı var" o pek konuşulmuyor.
O da;
Soruşturmanın "siyasi ve siyasilere yönelik" ayağı olacak mı?
Malum;
Erbakan'ın "iktidarına" yönelik, ilk adım olan süreçte, "siyasiler de" rol aldı.
Mesela;
Merhum Necmettin Erbakan'ın Refahyol hükümetinde yardımcısı vardır.
Tansu çiller Başbakan yardımcısıydı.
Köşk'te,
Süleyman Demirel.
Cumhurbaşkanı sıfatıyla bulunuyordu.
***
Refahyol hükümetinin,
İçişleri,
Milli Savunma,
Ve Adalet Bakanları.
Onları bi hatırlayalım.
Tabi ki;
Muhalefetteki "partiler" ve parti liderlerini.
Mesut Yılmaz.
Merhum Bülent Ecevit.
Hükümete,
Karşı "diş bilemeleri" ve medyanın "işbirlikçileriyle" attıkları manşetler.
Bugün;
Dinç Bilgin'in "itirafları".
Aydın Doğan
Dönemin;
Köşk patentli Başbakanı Mesut Yılmaz'ı pijamasıyla yalıda karşılıyordu.
***
Diyorum ki;
İcra edilecek soruşturma, bir bütünlük içerisinde.
O günün;
Dönemin "siyasi aktörleri de" sorumluluk noktasında "hesap" vermeli.
Her ne kadar;
Vesayetin sahibi, TSK'nın "içine sızanlar" ise de.
Onların da;
Bellendiği ve bel bağladıkları "siyasi boyut" var.
Bugün;
İtiraf ediyorlarsa siyasiler.
Paşanın,
Bir telefonuyla "milletvekili" istifa ediyordu deniliyorsa.
İşte o telefon.
Ve o telefonu "emredersin komutanım" diyen siyasiler ve siyasi zihniyet, sorgulanmalı.
***
12 Eylül de.
Evelliyatındaki;
İhtilal ve darbe organizasyonları.
28 Şubat gibi;
"İnsanlık suçunu" teşkil ettiği gibi "demokrasi düşmanlığı ve suçudur.
Onun için;
Sorgusu da,
Yargılanması da,
Bir bütünlük içerisinde "maddi ve manevi" yönde "vicdanları" rahatlatmalı.
***
Hele hele;
O dönemde, Güneydoğu'da olup-bitenler!
Sıkıyönetim.
Ve ardından, Olağanüstü Halle, gelinen süreç!
Hatırlarsanız;
Olağanüstü Hal Bölge Valileri "yetki" yönünde, "sınırsızdılar".
Bölge;
Sanki farklı "bir devlet konseptiyle" yönetiliyordu.
3 bin köyün "devlet eliyle" yakılması.
Binlerce;
Ailenin "yerinden-yurdundan" edilerek, göç ettirilmesi.
***
Faili meçhul cinayetler.
Yargısız infazlar.
Sahte bölgelerle;
Gözaltına alınıp, "işkenceyle" etkisizleştirmek.
Toplu mezarlar.
Sürgünler.
Dile kolay sadece 9 bine yakın devlet memuru "sakıncalı" diye, bölgeden sürgün edildi.
Bugün;
Rakamlarla ifade edilen 'çatışmalı" sürecin bilnçosu olan 45 bine yakın ölüm.
Ve haddi hesabı olmayan;
Maddi kayıp ile büyük yolsuzluk, usulsüzlükler.
***
Askeri.
Ve sivil "vesayetçi" zihniyetin, temsilcisi olan O günün "yetkilileri".
Yargı.
MİT.
Sivil yapılar.
Hepsi; "keyfe göre", görev icra ederdi.
JİTEM.
İtirafçılar.
Bir bütünlük, arzıyla "ya sev, ya terk et" denilirdi.
Zihniyetimden değilsen;
Zulme, baskıya, işkenceye "maruzsun."
***
Evet.
Biliyoruz;
O sürecin mağdurları, kurbanları.
Zulme,
Uğrayanları, infaz edilenleri.
Yerinden,
Yurdundan edilenler, sürgün olanlar.
Terk-i diyar edilenler.
Fişlenenler. Meslekten atılanlar.
Bizim gibi; "hayali suçlamalarla" mağduriyetleri "iliklerine" kadar yaşayanlar.
Anlayacağınız!
Yaşanan ve yaşatılan;
Mağduriyetlerin "telafisi" mümkün değil.
Geri dönülmez.
Ancak;
Vicdanen bir "huzur" bulacaktır, " mağduriyetin hesabı" samimiyetle ve hakkaniyetle sorulduğunda.
***
Dediğim gibi;
Mesele bir bütünlük içerisinde görülmeli ve sorgulanmalı.
Hassasiyetle takip edilmesi şarttır.
çünkü;
Bu davalar siyasi davalardır.
Eğer bürokrat yanı çok fazla öne çıkarsa.
İşin;
"sorumluluğundan" uzaklaşılır.
O zaman da;
Birçok boyutuyla eksik kalır ki "vicdanlar" hep rahatsızlık içerisinde kalır.
Anlayacağınız;
Sincan'da "tankların" yürüme emrini veren çevik Bir.
Ama bilinmelidir ki 28 Şubat'ın, tek "günahkrı da" çevik Bir değil...