Tokalaşılabilecek son kuşağız!
Eklenme: 5/23/2011 12:00:00 AM

Yazıyor; Mehmet Tezkan... İşte, "Güneydoğu bu fotoğraftır" diye. Ahmet Altan'da, Geçtiğimiz hafta "benzer" bir resimle, bölge gerçeğine "ışık" tutmuştu. PKK'yı, Gençlerini ve cesetlerini "aksakallı" yaşlılar, saf tutup, bağrında tutuyorsa. Bu demektir ki, PKK'yı Güneydoğu halkından "ayırt" edilemez. Evet, Tezkan'ın "resmi" ve tutuğu ışık, "geleceğin" tehlikesini anlatıyor. Şöyle diyor; Koskoca Güneydoğu bir kareye sığar mı?   Sığmış işte. Bütün olan biten bir kareye girer mi? Girmiş işte. Taş atan çocukları, umutsuz gençleri, çata patayla büyüyen nesilleri anlamak için destan yazmaya gerek yok. Uzun uzun nutuklara da ihtiyaç yok. Bu fotoğraf karesi her şeyi anlatıyor.

* * *

Fotoğrafa iyi bakın. Sadece yoksulluğu anlatmıyor. Sadece günde 35 lira kazanmak için sokaklara düşen iki kardeşin halini resmetmiyor. Sadece bir aile dramını da göstermiyor. İşsiz baba, çaresiz anne, sokağa düşen çocuklar değil o fotoğraf karesinde yer alan. Bunların ötesinde. Niye mi? Sokaktan topladıklarına bakın. Topladıkları konserve kutusu, kola şişesi, ıvır zıvır değil. Gaz bombası fişeği.

* * *

Tezkan, Resmin çekildiği mekânı söylemiyor. Demiyor, bu resim Cizre'de çekildi diye. Ama, Detaylandırıyor, biri on dört, öteki yedi yaşında diye. Gaz bombası fişeklerini toplamışlar, hırdavatçıya satacaklar. Üç lira mı alırlar, beş lira mı alırlar belli değil. Zaten çok önemli de değil. Üç beş lira için yedi yaşında, sekiz yaşında sokaklara düşen binlerce çocuk var bu ülkede. Edirnede de var, Kütahyada da, Konyada da var, Trabzonda da. Ama Güneydoğudakiler farklı. Hakkâridekiler, Şırnaktakiler, Cizredekiler, İdildekiler diğerlerinden farklı.

* * *

Soruyor. En can alıcı ve beyinlerin bu eksende "gayret" sarf etmesi gereken, tehlikeye ilişkin. Sorum şu diyor. Yedi yaşındaki çocuk; gaz bombası fişeğiyle, el bombasıyla, mermiyle, mayınla tanışıyorsa. O günkü ekmeğini sokaktan topladığı fişeklerden çıkartıyorsa. Ağabeylerine atılan gaz bombaları nedeniyle karnını doyuruyorsa. O çocuktan. 17 yaşına gelince. 27 yaşına gelince ne olmasını bekliyorsunuz? Ne yapmasını istiyorsunuz? Nasıl davranmasını umut ediyorsunuz?

* * *

Bu fotoğrafa iyi bakın. Bu fotoğraf karesi Güneydoğudur. Güneydoğunun tarihidir. Nesiller böyle büyümüştür. Böyle büyümektedir. Evet, Nesil "böylesi" bir coğrafyada, barut, kan ve gözyaşı ile gelişen şiddet, baskı kokan atmosferde büyüyor. Önceki gün, Hürriyet Treni'nin gezisinde Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir işte bu "tehlikeli" vahim hale vurgu yaptı. Kürt sorunun çözümü. Ve önümüzdeki süreçle, gelişebilecek "ortamın", uzlaşı ile bütünleşebilmesi gayesiyle "Tokalaşabilecek son kuşağız" diye.

* * *

Çünkü, Batı ile doğu arasında "yaşanan ve yaşatılan" süreç, uçurumlar yarattı. Acılar, Öfke ve tepkiye dönüştü. Duygudaşlığı, Erozyona uğratarak "ayrışmayı" körükledi. Ve bu atmosferle, Yeni bir nesil ve kuşak büyüdü. 28 yılı aşan "şiddet" atmosferi. Cumhuriyetten buyana, Süre gelen "inkâr" politikaları. Ve bugün!

* * *

Bugün, Tartışılmaz olan Kürtler de ve tabi ki Türklerde. Her ne kadar; Halklar açısından "kavga" yok deniliyorsa da, kaynayan kazan misali, sinirler gerili. Yoksa, Konya'da inşaattan düşerek hayatını kaybeden Suat Demir'in naşı cami imamı tarafından "camiye" niye sokulmasın. Erler Mahallesindeki Furkan Cami'ne, "cenaze" alınmıyor. Dini vecibeler yerine getirilsin diye! Bir teamülsüzlük bu!

* * *

Batı da böyle, Doğu'da farklılaşma. Evet, Baydemir, Cezaevindeki Fırat Anlı'yı da anarak "biz son kuşağız, anlaşabilecek, tokalaşabilecek, müzakere edebilecek son kuşağız". Görüyoruz, Genç neslin toplumsal olaylar esnasında "inisiyatifi" nasıl elde tutuğunu. Kuşak farkıyla, Bastırıyor dünün ağabeylerini bugün, yeni nesil. Büyük risk, tehlikeli bir, gidişat. Galiba, Yine Baydemir'in ifade ettiği gibi. "Acaba biz acılarımızda, yitirdiklerimizde ortaklaşarak, o konuda empati yaparak acılarımızda ortaklaşmaya gidebilir miyiz?" Gidersek, Sanırım bu tehlikeli ve riski süreci "uzlaşı" ve tokalaşabilecek bir nesille dönüştürebiliriz. Tabi, Yol yakınken.. Bunu görmesi gereken de, Devlet ve millet ricalidir.. Özelliklen de, Siyasal iktidar ve onun kurumları ile, siyasilerdir. Aksi takdirde, "Deve kuşu" misali bu gerçeklere karşı, duyarsızlık gösterilirse. Vakaya, "Terör ve terörist" elbisesi biçmeye devam edilirse.. İşte o zaman; "Nesil" açısından kıyamet çok uzak değil. Yakın. Görünen, Köy kılavuz istemez misali, hal-i alem ortada!.

* * *

BİJİ FENER ..Ve gelelim, Fenerbahçenin şampiyonluğuna! Öncelikle, Fenerbahçe camiasını. Sayın, Aziz Yıldırım'ı ve yönetim ile futbolcuları. 5 yıl aradan sonra; Nefes kesici "Şampiyonluğu" yaşattıkları için, tebrik ediyorum. Tıpkı, Dün gece maç sonrası, Ofis semtinde toplanan Fenerbahçelilerin attığı slogan gibi. "BİJİ FENER" diye. Bu sevincin, Ve büyük mücadelenin sonunda elde edilen başarıyı, Avrupa'yla bütünleşmesi dileğiyle diyorum, Fenerbahçenin bu başarısı için. Tabi, Bu vesileyle Diyarbakırspor'un kahredici hali için de not düşmek gerekir. Bize yaşatılan, Üzücü durumdan dolayı da "müsebbiplerini" Allah'a havale ediyorum.