Dhil olduk, Mübarek Ramazan-ı Şerif'e.
İlk günü geride bıraktık.
Bugün; ikinci gün!
Evet,
Ramazanla "hayat" durmuyor, bilakis devam ediyor.
Daha bir aktif ve beklenti, haslıyla!
çünkü,
Ramazan'ı Şerif yani oruç 'hayat ikmaline" dayalı bir ibadet!
Yani, yaşanan ve yaşatılan, bir ibadettir.
Onun için de,
Rabbin, yaradanın ve tabi ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'i "hayat ikmalinde" unutmamak gerekir.
***
Bu yıl ki,
Ramazan-ı Şerif "mevsimsel" anlamda, sıcak bir zaman dilimini icra ediyor
Günler uzun, geceler ise kısa!
Meteorolojik anlamda havanın da, "en sıcak" olduğu günler!
Üstadın ifadesiyle;
Sevabı bir hayli daha, yüksektir bugünlerdeki "oruç"un" ikmali ve ibadetinin yerine getirilmesi.
Anlayacağınız yaşadığımız coğrafya da hava sıcak.
Diyarbakır'da daha bir sıcak!
Ki resmi kayıtlara göre; son 30 yılın "en sıcak" günlerini yaşıyoruz.
***
Dün, hava sıcaklığı Meteorolojinin bildirdiğine göre 43 derece.
Ama ne diyeyim,
Gayri resmi ve gün içerisinde termometreler 48 dereceyi göstermiyor değildi.
Malum,
Diyarbakır'da son yıllarda "nem oranı da" hayli arttı.
Barajlar, sulu tarım alanlarının artması.
Hiç kuşkusuz ki;
Nem oranı ve havanın aşırı sıcaklığı, "bütünleşince" ortaya boğucu bir hava çıkıyor.
İşte bu boğucu ve bunaltıcı hava yüzündendir ki, "kenttin" cadde ve sokakları belli saatler içerisinde, tabiri caizse "hayalet" kent.
***
Cadde ve sokaklar boş.
Ta ki, Cuma namazı saati gelince.
Camiiler, "tıklım tıklım".
İçerisi, dışarısı, avlusu, kaldırım hatta cadde.
Seccadeler serilmiş, eller semaya açılmış, Ramazan-ı Şerif'in ilk cumasının feyziyle, namaz kılıp dua ediyor.
Üstadın ifadeleriyle bu faslı noktalar isek.
Şöyle diyor Ustad;
"Rabbini unutma.
Bir an bile O'nun kudret alanı dışına taşabileceğini düşünme.
O her an seninle beraber.
O sana şahdamarından yakın.
Her an O'nu görüyormuş gibi yaşa.
Sen O'nu görmüyorsan da O'nun seni gördüğünü bil."
***
Evet,
Sohbetimizin ana konusuna gelirsek!
Dün sabah "sürpriz" bir konuğumuz vardı.
Konuğumuz İl Valisi Mustafa Toprak.
Sürpriz diyorum.
çünkü,
Uyku modunda olduğum bir saatte Valilikten telefon aldım.
Müsaitseniz;
Vali bey sizi ziyarete gelecek!
Malum,
Geç saatlere kadar çalıştığımız için, "pek erkenci değiliz".
Elbette; bekliyoruz dedim.
Ve saat 10.30'da Sayın Toprak geldi.
***
Ben,
Sayın Mehmet Ali Altındağ ve Vali Toprak!
Günün ve Ramazan-ı Şerif'in ilk gününe dhil, "sürpriz" ziyaret, bizim için anlam ihtiva ediyor.
Ziyaret koyu bir sohbete vesile oldu.
Malum, Diyarbakırla alakalı konu ve konuşulması gereken, hayli "mevzuu" var!
Tabi bizim; üçlü olarak icra ettiğimiz hasbıhalde ana tema; "sosyo-ekonomik, kültürel ve asayiş" idi.
***
Bir saati aşan ziyaret süresi içerisinde doğrusu "çok şey" konuştuk ve tartıştık diyebiliriz.
Pozitif ve negatif anlamda; "eleştirilerimiz" olduğu gibi.
Kendilerinin de;
Ortaya koyduğu bazı tespitler, açısından "hak vermişliğimiz" oldu.
Toprak.
Doğrusu, çok "önemli" tespitlerde bulundu.
Özelliklen; kentin huzurunu tehdit eden sokak olayları.
çift yönlü; "bir tahribat".
***
DİYARBAKIR'IN
TARİH YAPILARININ ENVANTERİ?
Sohbet bütünlüğü açısından;
Benim için en önemlisi Vali Toprak'ın bize ve sorularımıza karşı ortaya koyduğu tutumda "sıcak ve samimi" olmasıydı.
Sorunları ve çözümleri anlatırken net ifadeler kullandı.
Yapıcı eleştiri,
Ve istem ile yol gösterici fikirlere de, "açık" olduğunu belirtmesi, takdir edici!
Ziyaret sonunda;
Bize Diyarbakırın "kültürel değerlerini" ortaya koyan "envanter hazinesi" diyebileceğim, kitap seti hediye etti.
Tabi; hepsi ama hepsi öyle "sıradan kitaplar" değil.
Diyarbakır'ın, dününden bugününe kadar uzanan tarihi "zaman dilimi ve varlıklarını" kendi alanlarında anlatan kitaplar bunlar.
***
Takdir edersiniz ki;
2005 yılına kadar Diyarbakırın "bir bütünlük" içerisinde, tarihi envanterlerini ortaya koyabilecek bir tek kitabı yoktu.
Kitap değil,
Broşür veya bir tanıtım verisi olmadığı gibi, bu yönde bir çalışma dahi vaki değil di.
Tarihi ve önemli bir eksiklikti.
Mezopotamyanın,
Kalbi şehri diyoruz, Sur'ları, Tarih camileri, Peygamberlerin meknı, Sahabelerin diyarı diyoruz.
Ama bunları;
Anlatan, tanıtan en küçük bir "envanter" icra eden kitap dahi yoktu.
***
Ancak,
Son 7 yıldır bu alanda önemli bir mesafe alınmış.
Ki özellikle, son 3 yıl.
Valilik, işte bu eserlerinde;
Diyar-ı Bekir'i, Amed-i, Diyarbakır'ın "tarihi" temasını çok güzel işlemiş ve kaleme almış, resimlemiş!
Kitapları, zaman ve imknlar ölçüsünde herkesin sahip olmasını isterim.
Büyük bir hazine!
Pek tabi ki zamanla sizlere bu anlamda yeni bilgiler aktaracağım.
***
YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜKLER?
Gelirsek,
Kentin genel anlamdaki gündemine!
Yoğun diyemiyorum!
Pek bir hareketlilik yok, siyasi anlamda.
Ancak; benim gündemim yoğun.
Zaten, boş olması da beklenilmez.
Bu köşede zaman zaman yayınlıyorum ihbarlar ve şikyetlere dayalı olup-bitenleri!
Ekseriyeti kimle ilgili derseniz?
Elbette kamu kurumlarıyla ilgili.
Yolsuzluk ve usulsüzlükler!
***
Daha önce de gündeme getirmiştik;
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile ilgili rahatsızlıkları.
Gündemi, meşgul eden iddialar yine alım-satım ihalelerindeki yolsuzluk iddiaları,
Bir dizi şikyet ve ihbar var.
Bana olduğu gibi;
Pek tabi ki şikyetler bakanlığa da iletilmiş, işlem görmüş.
Bakanlık da; 32 kişi hakkında müfettiş görevlendirmiş.
İşin içinde başhekim ve hastane yöneticileri de var.
Bakalım Müfettişler "tüm iddialar" araştıracak.
Sonunda ne çıkacak bilemeyiz!
Ancak bu kadar şikyet ve ihbarın boşuna yapıldığını da kimse iddia edemez her halde.
***
ET BALIK'TAKİ,
SAKATAT VE İTHAL HAYVAN PİSLİĞİ?
Buarada,
Şu Et Balık Kurumu'nda "dönen" kirli işler ve ilişkiler!
Bir süre önce; buradan olup-bitenleri, aktarmıştım!
Müdür yardımcısının; "mesai" arkadaşları tarafından darp edilmesi.
Sakatat ihalesindeki "şaibe" ve idarenin kayırması.
Firma ile Müdür arasındaki diyalog!
İthal hayvan teminine ilişkin,
200'e yakın Hayvan yetiştiricisinin, "kim ve kimler" tarafından dolandırıldığı.
Vurgunun; 10 Milyon lira civarında olduğu.
Tabi konu;
Kurumun Genel müdürlüğü tarafından gönderilen müfettişler tarafından, "incelemeye" alınmıştı.
***
Üzerinden günler geçti.
Müfettişler geldi-gitti, "sonuç" ne şuan için meçhul.
Zaten;
Et Balık Kurumu Müdürü Faruk Kahraman'a ulaşılamıyor.
Söz de il dışında.
Ancak, Et Balık Kurumu çevresinden.
Ve dolandırılan özellikle İzol aşiretine mensup, Karacadağ bölgesinde "Hayvancılıkla" meşgul olanlardan aldığım bilgileri göre; "Vurgunun" üzerine şal çekilmek isteniliyor.
Hatta bu yönde; Kurumda çalışan bir kişinin "sözde" işine son verilerek, "bu dolandırdı" deyip diğer etkili ve yetkilileri "işin içinden" ayıklama hilesi varmış.
***
Buarada,
Tüm bu hileli tezgahı ortaya çıkaran.
Ve mesai arkadaşları tarafından darp edilip, hastanelik-karakolluk-savcılık olan hadisedeki Müdür Yardımcısı'nın da , "sıra kadem" bastığı söyleniyor.
Velhasıl; Sakatatların "temizlenmeden" önceki haliyle verdiği kötü koku nasılsa!
Ne yazık ki, Et Balık Kurumu'nun şuan tüm işleyişinde "iliklerine" kadar sirayet edici kirli kokular vermekte.
Deşilmeli.
Kirli ilişkilerin üzerindeki şal kaldırılmalı.
Et Balık "o pis kokudan" arındırılmalı.
Vebali büyük.
***
ÜRFİOĞLU,
VAKFINDAKİ ŞAİBELER?
Bir de;
Şu Vakıflar Bölge Müdürlüğüyle alakalı yürütülen soruşturma var ya!
Sahi, akıbeti ne oldu?
Yargıdaki "son durum" ne oldu diye okurlar soruyor.
Doğrusu pek bilgi sahibi değilim.
Ancak son olarak aldığım bazı bilgiler var.
Özelliklen de; milyonları Diyarbakır'dan Antalya'ya götüren!
Ürfioğlu Vakfına ait binlerce dönüm "paha biçilmez" arazileri peşkeş çeken.
Ve bazı açıkgözlerle, işbirliği, kat mülkiyeti sağlayarak "Vakfın" malını kendi hanesine "kaydıran" Vakfın Mütevelli heyeti ve avukatı Nevzat Güven'le ilgili bir soruşturma yürütülüyormuş?
Organize Suçlar Şubesi ile Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı.
Bir süre önce;
Vakıflar Bölge Müdürlüğünde bulunan "Ürfioğlu Vakfına" ait, dosyalara el konulmuş!
İnceleniyor.
***
Pek tabi ki biz de ilk günde olduğumuz gibi bu büyük vurgunun takipçisiyiz.
çünkü Vakıf malı devlet malı gibidir.
Yoksulun, yetimin, becarenin hakkı ve hukuku vardır.
Aynı zamanda,
Ürfioğlu Vakfı'nın "mirasçı-varislerin inde açtığı bir dava var.
Maldan, mülkten; yıllardır nasiplenmediklerine ilişkin.
Bakalım,
Tüm bu olup-bitenler, bir netice getirecek mi?
Bekleyip göreceğiz; bu kirli hadiselerin varacağı noktayı?
Güzel bir hafta sonu dileğiyle?