Öyle ya; 2012'nin son günleriydi.
Aralık ayı. Ülke de meteorolojik durum "buz" kesiyordu.
Ama siyasi şerit; "yakıcıydı".
Gerilim yüksekti Tepkiye dayalı; "eylemler" peş peşe yaşanıyordu
Öcalan ile avukatları görüşemiyor.
Günler, aylar geçmişti...
Gerekçe de; "koster bozuk".
Yani avukatları adaya götürecek, feribot çalışmıyor.
Kürtler açısından; "tepki" doğruyordu.
***
Oslo görüşmenin deşifre olması.
Silvan'da "askerlerin" şehit edilmesi.
Habur kazası.
Yani Kürt meselesine yönelik demokratik adımlar "kesintiye" uğramıştı.
Cezaevlerinde "açlık" grevi başlamıştı. KCK ve PKK'lı tutuklular, eylemdeydi.
Korku ve panik. Sokağın tansiyonu yüksek.
Eller tetikte. Küçük bir kıvılcım; "sokağa" alev topuna döndürebilir.
Ki en kaygı uyandıran da; "cezaevindeki açlık grevinde" ölümlerin her an için olabileceği.
çünkü 40. güne gelinmişti.
***
Siyasi tansiyonun yarattığı tartışma da, körükleyici.
çünkü, "idam cezasının" yeniden getirilmesi.
Özellikle, BDP'li Milletvekillerinin "dokunulmazlıklarının" kaldırılması.
Ciddi bir tartışma; "haliyeti ruhiyetiyle" Ülke tahribatın eşiğindeydi.
İçten ve dıştan; "kandan beslenen vampirlerin de" iştahlarını kabartıyordu.
Özellikle; "cezaevindeki açlık grevleri?"
Bir an evvel; "durdurulmalı."
Ama nasıl?
Tabi, devlet organları ve AK Parti hükümeti; "Oslo ve Habur'daki" zafiyetlerden dolayı, tecrübe edinmişti.
Bir hamle yapılacaksa, çözüme doğru yol alınacaksa; "aktörler" rol almalı.
***
Ve ilk adım; İmralı görüşmeleriyle başlatıldı.
Semeresi de, hemen alındı; Cezaevindeki "açlık" grevi, sona erdi.
Diyalog yolları; "geniş" tutulmaya başlandı.
BDP/HDP üzerinden; "üçlü" mekanizma işletilmeye başlandı.
Ankara. İmralı ve Kandil.
Ki, 2013 yılının Newroz'u milat oldu.
Öcalan "o tarihi" çağrıyı yaptı; Silahlar susacak.
çözüm yolunda; "taraflar" üzerlerine düşeni yapacak.
Silahlı güçler; ülke dışına çıkacak.
***
Peki, o tarihten bugüne yaşananlar nasıl bir portal de gelişti.
Zorlu ve çetin.
Pariste, korunan güvenlikli binada "üç Kürt" kadın öldürüldü.
Ardından, Lice'de yol kesmeler.
Ama halkta. Hükümette. Ve tabi ki, "çözümün" diğer aktörlerinde bir inanmışlık vardı; "Kürt sorunu demokratik zeminde çözülmeli?"
İki yıllık zaman dilimi içerisinde; birçok yol kazası yaşandı.
Eee. Asırlık bir sorun.
Hele ki; "küresel" entegrasyonu.
Ortadoğu'daki "dengesizliklerin" sirayeti; çelmeler geliştirdi.
Ama şu son 40 günlük zaman dili; "en büyük" açmaz oldu.
Makas hızla açılıyor. Diyalog ise, net bir şekilde geriliyor.
***
Lakin taraflar "sürecin" devamından yana.
Hükümet. HDP ve Öcalan.
Birbirlerine "yaylım ateş" yapıyorlarsa da, sözcüklerinin en sonunda şu cümleyi kullanıyorlar.
"Her halükarda, çözümden yanayız, devamı için mücadele edeceğiz."
Ama "diyalog" masasına oturulmuyor.
Peki, şu 40 günlük türbülansa bakalım.
Yani, 1 Ekim'den, düne kadar.
Nasıl bir süreç işledi ki; "her şey" ötelenir bir hale geldi?
Dün Al Jazeera bir derleme yaptı, biz de eklemelerle faydalanalım.
Evet, neler oldu bu 41 gün içerisinde.
***
1 EKIM 2014:
1 Ekim günü Resmi Gazetede çözüm Süreci Kurulu ile Kurumlar arası izleme ve koordinasyon komisyonlarının kurulması na ilişkin kararlar yayımlandı.
Bu önemli bir adımdı, zira Öcalan çözüm sürecinin başından bu yana Üçüncü Göz olarak nitelenen bu komisyonların kurulmasını talep ediyordu.
Hükümetin attığı bu somut adım olumlu karşılandı.
Aynı gün Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Balukenden oluşan HDP heyeti, Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralıya gitti.
Ve yine aynı gün HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Başbakanlıkta bir araya geldi.
Görüşme çıkışında Demirtaş, Olumlu bir izlenimle Başbakanlıktan ayrıldığını açıkladı.
Hükümete, bir an önce pratik adım atılması ve Kobani için PYD ile görüşme çağrısı yaptığını duyurdu.
***
2 EKIM 2014:
HDP heyeti, Öcalan ile görüşme sonrası açıklama yaptı.
Açıklamada, Hükümetten gelen açıklamaların tersine, Kobani ile süreç ayrılmaz bir bütün sözleri dikkat çekiciydi.
Aynı açıklamada Öcalanın, Zaman kaybetmeden müzakereler başlasın sözlerine de yer verildi.
3 EKIM 2014:
Öcalanın açıklamasının hemen ardından Başbakan Davutoğlu, Kobani süreçle irtibatlandırılamaz dedi.
***
6 EKIM 2014:
çözüm sürecinin başlangıcından bu yana en kritik günü 6 Ekim oldu.
Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevinde kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştü.
Akşam saatlerinde sona eren görüşmenin ardından Mehmet Öcalan, Abdullah Öcalanın şu sözlerini duyurdu:
15 Ekime kadar bekleriz, gelen heyetlere dediklerimizi onlara aktarırız, ondan sonra da yapacağımız bir şey kalmaz.
çözüm diye bir şey yoktur, müzakere diyorlar, müzakere diye bir şey de yoktur.
Bu açıklamadan sadece birkaç saat sonra, Halkların Demokratik Partisinin çok tartışılan çağrısı geldi.
HDP MYK, 6 Ekim akşamı saat 20.30da acil çağrı yayınladı.
***
çağrıda, Şu anda toplantı halinde olan HDP MYKdan halklarımıza acil çağrı:
"Kobanede durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobaniye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.
Bu çağrının hemen ardından Türkiye genelinde iki gün sürecek eylemler başladı.
Muşta eyleme polis müdahalesinde bir kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, şiddet arttı.
Bankamatikler yakıldı, bazı kamu binalarına saldırılar oldu.
Karşıt gruplar ile özellikle Hüda-Parlılar ile HDPliler arasında silahlı çatışmalar çıktı.
Sonrasında 68 Ekim olayları olarak anılan eylemlerde 50'e yakın kişi hayatını kaybetti.
***
8 ve 9 EKIM 2014:
Eylemleri durduran çağrı bir kez daha Abdullah Öcalandan geldi.
8 Ekim günü gece yarısı saatlerinde Abdullah Öcalan, HDPnin İmralı heyetine bir mesaj gönderdi.
Öcalanın bir mektup gönderdiğini, düzenlediği basın toplantısında HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş açıkladı.
El yazısıyla yazdığı tek sayfalık mektupta Öcalan, Hükümet ile diyalog kurulması çağrısı yaptı.
Son Kobani IŞİD kuşatmasından kaynaklanan şehir olaylarının önünü almak için Hükümet ile temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Taraflar dar, çıkar bakışlı inatlaşmaları terk etme durumundadır. Bu ortamda çözüm sürecini hızlandırmanın yolu başarınızla orantılıdır.
Aynı gün HDP heyeti Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Al ile bir araya geldi.
Bu tarihten sonra HDP ile Hükümet arasında, çözüm sürecini konu alan resmi bir görüşme olmadı.
Akdoğan görüşmesi çıkışında açıklama yapan HDP heyeti, tıpkı Öcalanın mektubunda söylediği gibi, Diyalog ve müzakere sürmeli çağrısı yaptı.
***
10 EKIM 2014:
Sürecin en önemli metni olarak değerlendirilen ve daha önce aslında Eylül ayında açıklanacağı bilgisi verilen yol haritasının tamamlanmak üzere olduğu ortaya çıktı.
Ak Parti sözcüsü Beşir Atalay, Şu günlerde yol haritasında çok önemli mesafeler alındı. Yol haritası neredeyse ortaya çıktı. dedi. Daha sonra HDPnin aslında yol haritasının taslağı olan tek sayfalık bir metni gördüğü anlaşıldı.
Yol haritası tamamlanmak üzere haberi duyulduğu gün, Bingölde kent merkezinde Emniyet Müdürüne saldırı düzenlendi.
2 polis şehit oldu.
Sonrasında saldırıyı PKK üstlenmedi, HDP provokasyon açıklaması yaptı.
Olay sonrasında otoyolda araç içindeki PKKlı bir grup öldürüldü.
Başbakan Davutoğlu, Cezalarını buldular, infaz edildiler açıklaması yaptı.
***
16 EKIM 2014:
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Kandile yol haritasının taslak metni ile gideceklerini duyurdu.
Buldan aynı zamanda gördükleri yol haritasının ilk maddesinin, Müzakereler 1 Ekimde başlar olduğunu söyledi.
Aynı gün Başbakan Ahmet Davutoğlu, 19 Ekim günü Akil İnsanlar Heyetini uzun bir aranın ardından yeniden toplantıya çağırdı.
Bu çağrı, Sivil heyetlerin yeniden devreye girmesi olarak yorumlandı ve olumlu bulundu.
***
21 EKIM 2014:
Görüşme geç saatlerde bitmiş olmasına rağmen HDP heyeti, İmralı ziyareti sonrasında yazılı bir açıklama yayınladı.
Açıklamada Öcalanın, çözüm süreci açısından gelmiş olduğumuz nokta bir kırılmaya maruz kalmıştır. Bunun en önemli sebebi, bu süreçlerde hükümetin benimle geliştirmeye çalıştığı ilişki biçimini araçsallaştırma mekaniğine oturtmaya çalışmasıdır. Süreç ile ilgili 15 Ekim itibariyle yeni bir aşamaya geçtiğimizi ve süreçte başarılı bir pratik umudumun bu anlamda arttığını ifade etmek isterim sözlerine yer verildi.
Bu görüşme, HDP heyeti ile Abdullah Öcalan arasında 10 Kasım tarihine kadar yapılan son görüşme oldu.
Hükümet, bundan sonra HDP ile görüşmedi ve İmralıya gidiş için de izin vermedi.
Bu doğrultuda Hükümetin yeni kırmızıçizgisinin kamu düzeni ve güvenliği sağlanması olduğu açıklandı.
***
25 EKIM 2014:
Bu açıklamanın üzerinden sadece birkaç gün sonra bu defa haber Yüksekovadan geldi.
çarşı iznine çıkan, silahsız üç asker arkadan saldırıya uğradı. Üçü de şehit oldu.
Olay, çözüm süreci açısından Bingölden daha büyük bir kırılma noktası olarak tarihe geçti.
HDP saldırı sonrası açıklamasında "23 Ekim'de Kağızman'da 3 HPG gerillasının infaz edilmesinden sonra bugün de Hakkrinin Yüksekova ilçesinde 3 asker öldürüldü" ifadelerine yer verdi.
Bu olaydan sonra Hükümetin tavrı daha da sertleşti.
***
27 EKIM 2014:
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, HDP ile görüşmelerin askıya alındığı mesajını verdi.
Aynı gün Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında konuşan Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, çözüm sürecine mecbur ve mahkm değiliz. çözüm Süreci başarısız olursa herkes bunun altında kalır. Adadaki şahıs da dahil, siyasi uzantıları da dedi.
***
3 KASIM 2014:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP ile görüşmelerin devam etmesi için kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanmasının yansıra Hükümetin HDPden, bir siyasi parti gibi davranması beklentisi olduğunu açıkladı.
Aynı gün, bir basın toplantısı düzenleyen HDP heyeti ise Hükümete, Öcalan ile varılan mutabakata uyun çağrısı yaptı.
Heyet 3 Kasım günü, Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığına resmi başvuruda bulundu.
Akıllardaki soru, Öcalan ile devlet heyeti arasındaki görüşmelerin devam edip etmediğiydi, ancak HDP heyeti bu sorunun yanıtını bilmediğini açıkladı.
***
4 KASIM 2014:
Sabah saatlerinde HDP Ankara il Başkanlığına gelen bir saldırgan, HDP Meclis Üyesi Ahmet Karataşın boğazını kesti.
1986 doğumlu saldırgan olayın hemen ardından yakalandı, suçunu itiraf etti.
HDP saldırının, Ak Partinin partilerini hedef göstermesinin bir sonucu olduğunu ileri sürdü.
***
9 KASIM 2014:
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Devletin İmralı ile gerçekleştirdiği görüşmeler devam ediyordur diye tahmin ediyorum. dedi. Akdoğan, HDPnin İmralıya gitme talebine ise şimdilik olumlu yanıt verilmediği mesajını da verdi.
Akdoğan Kobani olayları sonrası çözüm sürecinde yaşananları türbülans olarak nitelendirdi.
***
10 KASIM 2014.
Yani dün, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında, Bülent Arınç konuştu.
Arınç, HDP'nin İmralı'ya gitme talebi ve 'çözüm sürecinin askıya" alındığına ilişkin yorum soruya cevabı şu oldu.
HDPden bir grup vekil Adaya (İmralı) gitmek istiyor ama bakanlık bir cevap vermiş değil. çözüm süreci devam ediyor, henüz masadayız, kalkmadık. Asıl HDP ne yapacak, neyi temsil edecek, süreci istiyor mu istemiyor mu?
67 Ekimden bu yana ortalığı yakıp yıkanlara karşı, ölümlere yol açanlara karşı bir şikyetleri olmadığına göre bizden neyi bekliyorlar Allah aşkına?
HDP kendisine düşen misyonu yerine getirmek zorunda.
HDPli dostlarıma şunu söylüyorum: Öcalanın örsüyle Kandil'in çekici arasında kalmayın, özgür olun ve kararınızı kendiniz verin. Rolünüzü cesaretle üstlenin.
***
Velhasıl, durum böyle! Peki, ne olacak?
Bu "makasın" açılmasına, imkn mı verilecek?
Yoksa "yanlıştan" taraflar yeknuyla dönecek mi?
Doğrusu, gidişatın hiçte hayra alamet olmadığını, herkes biliyor.
Ama kimse; "özeleştiriye" cesaret edip, kendi kusurunu görerek, adım atmıyor.
En büyük kırılma da bu; "güç üstünlüğü."
Zaten, kan emici vampirler de bunu gördükleri için; "güç üstünlüğü" koridoruyla, "ateşi" körüklüyorlar.
Sonuç itibariyle; alelacele "kamu denetçisi" bir hamleyle; taraflar biraraya getirilmelidir.
Ve birbirini yerme, ateşi körükleyen, barış dilini yok sayan; "siyasi" manevralar da, terk edilsin.
Yeter kibir ve güç üstünlüğünden, çektiğimiz!
***
BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM
Bu akşam;
Saat 22.00'de, Uzay ve Söz tv'nin ortak yayınıyla, ekrandayız.
Gündemin en sıcak konu başlıklarını; "istişare" edeceğiz.
Sizleri de bekliyoruz.
Şimdiden hayırlı seyirler..