TUTUKLAMA VE KAYYUM!
Eklenme: 11/3/2016 12:00:00 AM

Ne demiştik…

"İki yanlış" bir doğru etmez…

Veya…

İki doğru bir yanlış, etmez!

Ne yazık ki…

Şu an ki, "yerel yönetimlerin" hal-i vaziyeti…

Ve buna dair, "iktidarın" verdiği "hüküm"…

Özellikle, bölgemiz açısından…

Mevzuu aynen de "bu ikilemi" bizlere yaşatıyor!

***

Bir kere şu, herkesçe bilinmeli..

Ki vurguaya vurgulaya ifade ediyorum…

Hakikat bu...

"Aklı başında" olan her vatandaş gibi!

Hiç bir güç..

Hiç bir makam..

Hele ki, ülkenin ve milletin "kaynaklarını" elinde tutan zevat…

Her kim olursa olsun…

İster seçilmişs olsun...

İster atanmış olsun...

Yasaları..

Kanunları..

Anayasal nizama karşı; "hareket edip" ilegal duramaz!

İhlal de edemez…

Rafa da kaldıramaz..

***

Özellikle de;

Ülkenin kaynaklarını…

Bulunduğu makamın bütçesini..

Gelirini-giderini...

Askerini,

Polisini,

Koruyucusunu,

Sivilini, sivil olmayanını "öldürtmek" için..

Bombalamak için..

Katliam yapmak için..

Toplu ölümlere yeltenmek için...

Kaos yaratmak için…

Yasadışı propoganda yapmak için..

Alan hâkimiyetini eline geçirmek adına…

***

Ülkenin ve milletin milli menfaatlerini yok etmek adına..

Vatanın "bölünmez bütünlüğüne" kast etmek..

Toplumsal bütünlüğü yıkmak..

Sosyal dengeyi bozup, huzur ve güveni yok etmek..

İstikrarsızlık yaratmak..

Ve daha bir dizi; "eylem ve işlemler" yapmak..

Gibi…

Yasadışı "oluşumlara" örgütlenmelere, örgütlere, kişilere aktarım yapamaz; "rant temin" edemez!

Kullandıramaz da..

Buna dair de, "haklılık" savunması içerisinde bulunamaz..

Ki kamil de değil..

Çünkü her yönüyle bir "suçtur, suç örgütü oluşturmaktır" yasadışıdır..

***

Bunlara ilaveten…

Bunları ikmale getirirken de...

Eğer ki, "hukuk" devleti deyip duruyorsan…

İnandığını söylüyorsan…

Eğer ki, O hukuk "devletinin" nizamnamesiyle, "makam" aldığını söylüyorsan..

Bu kalkanın arkasına sığınıyorsan..

Eğer ki, yasal ve kanunlar çerçevesinde "seçildim" diyorsan…

Ve bununla; "kendini" meşrulaştırıyorsan..

Eğer ki, demokrasi diyorsan..

Eğer ki, hak, hukuk, adalet diyor isen..

Eğer ki, "anayasal" hakkımdır, "seçildim, seçtirildim" savunmasında isen..

***

O zaman da!

Şu atasözüyle, hakikati görüp, bilmen gerekir..

"Suç işleyen herkes…

Her kim olursa olsun, cezasını çeker.. Çekmek meçburiyetindedir..

Kimse de "suç işleme" keyfiyetine sahip değil..

Yani halk deyimiyle...

Ya bu deveyi güdersin.

Ya bu diyardan gidersin!

Nizama uymak zorundasın.

Çünkü, "mevzuat" bu, yasa bu, kanun bu!…

"Konumunu da" veren yine bu Anayasa!

"İşine gelirse böyle..

İşine gelmezse, şöyle diyemezsin"

Dayatamazsın da..

***

Sıztı.. İhlali...

Bunun ne Anayasa'da..

Ne kanunlarda, ne nizamda..

Ne de demokrasilerde yeri yoktur..

O zaman bazı siyasilerimizin dediği gibi..

Burası; "muz cumhuriyeti mi?"

Tabii ki de değil..

***

Pek tabi ki…

Bunlar ikmalde iken…

Diğer pencereden bakar isek..

Yani Devlet-i Âliye’ye…

İktidar için diyorum…

Siz çıkar…

Anayasal bir hakla " seçilen, makam alan" seçilmiş kişi için...

Yani belediye başkanı da olabilir…

Ya da bir sivil örgütün mensubu da olabilir…

Belediye encümeni..

Milletvekili dâhil olmak üzere…

"Sen burayı yönetemiyorsun..

Sen iktidarımıza muhalifsin…

Sen bizim dediklerimize, düşüncelerimize uymuyorsun..."

Diyerek;

"Seni görevden alıyoruz.. Kayyum atayacağız…" diyemezsin...

***

İşte bunları demek…

En sıradan ifadeyle "demokrasiyi" tanımıyorum, demektir…

Tabiri caizse, Anayasayı da, baba yasayı da askıya almaktır...

Pek tabi ki, "kendini de" inkar edercesine "herşey" rafa kaldırılmıştır, demektir!…

Velev ki ülkede, 15 Temmuz gibi "hainane" bir durum yaşansa bile..

Velev ki, Olağanüstü hal durumu vaki olsa bile..

"Bunu yapma" hakkın, olamaz!

Olmamalıdır da…

***

Bakınız en çok konuşulan bir iddia var..

Deniliyor ki..

Belediye çalışanlarının, "maaşlarının" ekseriyeti Kandil'e gidiyor..

Belediye'nin "kaynakları" Kandil için, harcanıyor..

Ki "kayyum'daki" ağırlıklı gerekçe de, bu minvalde..

Bunu söylemeyen..

Bunu konuşmayan da yok..

Bugün değil, yıllardır konuşuluyor, söyleniyor, tartışılıyor?

İyi de..

Sormak gerekmez mi?

Sen devletsin..

Sen, iktidarsın..

Seçilen sensin, hükmeden sensin...

Neden bugüne dek; "göz yumdun?"

Suç kimde?

***

Bin 300 lira alması gereken, işçiye 3 bin liranın verilmesi.

Ya da, 6 bin lira maaş sözleşmesi imzalanması.

Veya diğer kaynaklarla ilgili…

Neyin nereye harcandı, kime verildi?

Hangi yasal-yasadışı çerçevede bunlar yapılıyor?

Tüm bunları "ortaya çıkaracak, kontrol edecek" makam sensin!

Varsa bir ihbar…

Varsa bir suç durumu…

Müfettişin var…

Sayıştay’ın var…

Polisin var, askerin var, istihbaratın var?

Var da var...

"Niye bu mekanizmayı" işletmiyorsun…

İşleterek, "suçüstü" yapmıyorsun…

Yaptığını da, kamuoyuna ifşa etmiyorsun…

***

Hiçbir şey yapmıyorsun.

Ama, "hükümferma" ediyorsun..

En önemlisi de!

Diyorsun ki…

Bu yapıdakiler, "terör örgütlerinin" arka bahçesidir…

Gelir kaynağıdır…

Başkanları da…

Üyeleri de…

"Örgüt üyesi, örgüt sempatizanıdır?" diye…

Yani, "sakıncalıdır"

Hiç kuşkusuz ki bunları bilmeyen yok..

Herkes dillendiriyor….

Ki onlar da, gizlemiyorlar..

Söylüyorlar..

Hal ve hareketleriyle beyan ediyorlar…

Tabanımız bu diyorlar..

Ama iş sizin hadiseyi "somut" noktaya getirme de "kör düğüm?" yaşanıyor..

***

Onun için diyorum ki…

Eğer ki, "böyle ise…"

Ki öyledir de...

O zaman, neden seçme ve seçilme hakkı gibi; "anayasal" bir imkân ve hak veriliyor…

Yasa koyucu olunuyor..

Tedbirini al..

Olası yasa dışılığa izin verme; yasa koyucu ol..

Olmaz isen…

O zaman vaziyet; bile bile lades değil mi?

Ladestir…

Ne demişler; "yasayla" nizam sağlanır…

Değilse, nizam bozulur…

Önce hak diyeceksin, sonra "suç" diyeceksin?

Olmaz..

***

Şimdi…

28 Belediye'ye kayyum atandı…

Önceki gün itibariyle, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de "kayyum"a devredildi…

İyi mi oldu, kötü mü oldu, tartışmasından çok..

Bunun üzerine, "yürütülen" algı var..

Bakınız örgütleri ne diyor?

O'nun siyasi uzantısı da…

Propoganda yapıyor..

Hem de algı üreterek..

Diyor ki..

Bize siyaset yapın diyorlar..

Dağdan, düz ovaya inin diyorlar..

Bizde siyaset yapmak için seçime girdik..

Seçildik..

Yüzde 60-70 oy aldık..

Şimdi; "haklarımız, seçilmişliğimiz" elimizden alınıyor…

"Biz ne yapalım?"

***

Hiç kuşkusuz ki…

Tarihte görülmemiş ki..

Hiç bir illegal örgüt..

Hele ki elinde silah olan..

Kan ve gözyaşı döktürten..

Ölümü ve öldürmeyi, her koşulda kendisine göre "mubah" gören.

40 yıldır; "şiddetle" kendini var ettiren; yapı-yapılar!

Kendisini..

Kendi siyasi uzantısını; "suçlu göstersin…"

Kabahat bizde desin...

Evet biz suç işledik, demez..

Kendini göstermez..

Bilakis..

Suçu kendinde bulmaz..

Karşısındakinde bulur..

Onun zafiyetleriyle kendine "masumiyet" karinesi çizer..

Ama fırsatı da "yakaladı mı" affetmez!

Saldırır…

***

An ve gün itibariyle!

İki hamle de…

Gelinen aşama itibariyle; "yanlışa yanlış"..

Çözümsüzlük..

Ve dikkat edin; "kimse de" ne kendini..

Ne taraftarını..

Ne de toplumu, "ikna" etmede gerçekçi olamıyor..

Çünkü, "çelişkiler" yumağı içerisindedirler..

Diyeceksiniz!..

"Tavuk yumurta" hadisesi..

Aynen..

***

Lakin sistem, rejim ve Anayasal durum bozuk..

Bozuk olan bir zemin..

Her türlü inşa edilen bina için "büyük ve vahim" tehdittir..

Türkiye'nin bugün ki hal-i vaziyeti de budur..

Rejim ve yönetim şekli..

Bozuk..

Ama her şekli ve yönüyle; "bozuk" ilegal oluşumlara "davetiye" çıkarıyor..

İmkan veriyor..

Yayılmasını sağlıyor..

***

Sonuç itibariyle!…

İki yanlış, bir doğru etmeyeceğine göre..

Gelen; "kayyum" için, diyebileceklerimiz var..

O da; "halkın beklentilerini" ivedilikle karşılamasıdır…

Bu da, "hizmettir, üretimdir, faaliyet içerisinde olmaktır."

Çünkü, Diyarbekir..

Yerel ve ulusal düzeyde; "hayli" eziyetler çekti..

Mağduriyetlerin, "mekanı" oldu..

Geriledi..

İlerlemek istiyor, yeniliklere yelken açmak istiyor..

Huzuru, istikrarı ve güveni, bekliyor..

En önemlisi de; "diyalog" istiyor..

Sen, ben, siz değil..

Diyarbakır için; el birliği diyebilmeyi istiyor..

***

Kayyum Cumali Atilla!

Bölgeye yabancı değil..

Yerli..

Diyarbakır'da da uzun yıllar görev yaptı..

Şehri, biliyor, tanıyor, "DNA'sına" vakıf biri..

Halkın bir kesimi de kendisini tanıyor..

Elazığ'lı..

Ki makamına oturduğu Kışanak'ın da hemşehrisi..

Tesadüf mü, değil mi bilmem.

Ama o da bir Kürt..

Nitekim dün Sur ilçesini gezerken, "halkla Kürtçe diyalog" kurmaya çalıştı...

***

Eveü, Atilla'nın işi zor..

Kolay bir görev üstlenmiş değil…

Ateşten gömlek misali..

Özellikle; "siyasi sorumluluk" açısından, çok ağır ve yüklü vazifeyi omuzlamıştır...

Üstesinden, "nasıl gelecek" bilemiyorum..

Ama zaman gösterecek..

Eğer ki, "ideolojik ve siyasi" intikam duygusuna kapılmazsa..

Şehri kucaklayan olursa!

Öyle inanıyorum ki…

Gelişen, gelişecek olan "tepkileri" çok kısa sürede; "minimize" eder…

Hızla artıları yükseltir..

Bu da çok yönlü; şehir açısından kazanımları beraberinde getirecektir..

Velhasıl!

Dün itibariyle Atilla göreve başladı..

Hayırlı uğurlu olsun..

Başarılar diliyoruz...