TUZAK MI, TUZAKLARIN BERTARAFI MI?
Eklenme: 12/28/2009 12:00:00 AM

Şu olup-biten hadiseler!. 'Vahim' derecesinde; ikilem yaratıyor. Özellikle 'amaç ve süreç' açısından. Çıkmaz sokak misali! insanı dehşet-engiz düşüncelerin ağına sürüklüyor. Hadiselerin zinciri 'neyi tarif' ediyor diye! Hafta sonu molasını işte bu eksenin modunda geçirdim. Düşündüm, sonra bir daha düşündüm.. Gerilip yeniden 'düşünme' moduna geçtim. Bu kadar 'alenice' vuku bulan hadiseler neyin hikmeti?.. Bir tuzak mı, yoksa 'tuzakların' bertarafı mı? Ya da her ikisinin mevcudiyeti mi? Bilinmez bir denklem gibi? O nedenle de 'soruya' evet veya hayır noktasında cevap vermek çok zor! Hayır mı, şer mi?

***

Şöyle son aylardaki 'hadiseleri' film şeridi gibi gözlerimizin önüne getirelim!. Ankara'da neler oldu? Diyarbakır'ın 'sokaklarına' ateş nasıl düştü. Bulanık'ta 'kimler' katledildi; İstanbul'da 'diri diri' kim yakıldı? Parti kapatma!. Milletvekilliği düşürme, siyasi yasaklı. Darbe planları. Ergenekon yapısındaki 'derinlik'!. Örgütlerle-Ergenekon'un 'bağlantıları'!. Ve daha sayabileceğimiz onlarca; 'ülkeyi ve bizleri' ilgilendiren 'kimi karanlık, kimi aleni' işlenen hadise.. Bunları 'hayır ve şer' noktasında düşünce terazisine alırken; Şu iki resmi de geçmişin 'tecrübesiyle' analiz edelim. Ve sonra; ülkenin yarınları açısından 'pozitif ve negatif' katkısını karşılaştıralım. Bu sonuç; Hayır mı, şer mi getiriyor?

***

Birincisi: KCK'nın yapılanmasında 'aktiflik' gösterdikleri ve 'örgüt üyesi' oldukları gerekçesiyle; 23 kişi tutuklandı. Aralarında şuan görevde bulunan 7 Belediye Başkanı bulunuyor. Önemli görevler ifade edenler de aralarında var? Ellerinde 'plastik kelepçe', tek sıra halinde Adliye önünde çekilen bir resim!.. Guantamalo gibi! İkincisi: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın ikametgahına yakın bölgede şüphe üzeri iki rütbeli askerin gözaltına alınması. Ve çorap söküğü gibi ardının gelmesi. Önce 'suikast' hazırlığı noktasında bilgiler alındı; sonra mecra 'darbe' planına döndü. Seferberlik Daire Başkanlığı'na uzanan hadiseyle 8 asker gözaltına alındı. İş 59 yıllık 'gizemli' yapıya sahip kuruma dayandı. 24 saat süreyle Sivil ve Askeri Savcı ile Hakimler bu kurumun 'Kozmik' odalarında!.. Şer mi, hayır mı getirecek?

***

Devasa bir ikilem!.. Çünkü her hadise başka bir 'hadiseyi' ardından üretiyor. Birden seyir de, amaç ta değişim gösteriyor? İşte birinci 'resim'!.. Cumartesi günkü 'yazımda' da ifade ettim. 'Amaç' bu hadisede ciddi manada 'ikilem' yaratıyor. Şöyle ki; bir taraftan 'Kürt Açılımından' bahsedeceksin. Demokrasi'nin 'güçlenmesinden' dem vuracaksın. Dağda değil, ovaya gelinsin. Siyaset yapılacaksa; 'silahla' değil, seçim meydanlarında!?. Bölgede ve ülkede ciddi bir manada 'barış' sinerjisi yaratacaksın. Sonra da; 'tam aksi' istikamette faaliyet göstereceksin. Halkın 'tercihiyle' seçilenlerine 'terörist' muamelesi uygulayacaksın.. Bu ciddi manada 'kafaları' bulandırmakta. Durumda 'hayır' görünmüyor?

***

Yani özetle demem o ki; 'Kürt Sorununun' çözümüne yönelik 'açılımda', halk gözardı edilemez. Halka rağmen 'atılacak' bir adım çözüm değil. Olsa olsa çözümsüzlüktür. Yeni 'şerlerin' üretilmesidir. Ki şuan için; ülkenin ve bölgenin 'selameti' açısından en ihtiyaç duyulan etken de; 'halkın' tercihidir. Ve onun 'bu sürece' ivedilik arz edici bir konseptle dahil edilmedir. Aksi taktirde; 'uzatılacak el' bulunmaz olur? Anlayacağınız; şuan için 'olup-biten' yaratılan hava, geliştirilen süreç ciddi manada 'kısır döngü'!. Şayet bir eksen geliştirilecekse; 'önce' PKK'yı doğuran, büyüten, geliştiren ve toplumun üzerine 'sindirici' etkeni ortadan kaldırın. Bu sağlandığında; 'siyasetin ve siyasetçilerin' eli güçlenir? Şimdi DTP kapatıldı, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk 'siyasi yasaklı' ve milletvekillikleri düşürüldü. 35 kişiye de siyasi yasak getirildi. Çözüm geldi mi? Hayır!.. Sadece 'tabela ve isim' değişti!.. Siyasal düşünce ve siyasi aktivite 'aynı'.. Yani değişen 'isim'!.. Ki hadisenin bu kadar kanaması ve kangrenleşmesi de ne yazık ki; 'isim' üzerinde sürekli kısır döngü oluşmasıdır. Anlayacağınız; bu hadisenin 'süreci ve amacı' hiç de hayırla alakalı değil..

***

Ya ikincisi!.. İşte burası 'dur' dedirtiyor!.. Asıl 'çizmeyi' aşan ve ülkeye millete 'karanlığı' reva gören hadise bu!.. Nerden nereye? Bu resmi en güzel 'analiz' eden Mehmet Altan oldu. Solcu emekli bir asker dostundan aldığı bilgileri 'aktarırken', 'kep düştü, kel göründü' misali; 'Darbe Hazırlığına suçüstü' diyor. Dostum dediği emekli asker şöyle anlatıyormuş kendisine: "Ankaradaki olay, darbe öncesi hazırlıkları andırıyor... Albay bizzat toparlayacağı siyasetçilerin adreslerini çıkarmakta..." Eski deneyimlerinden hareketle, bir yandan da İstanbuldaki Harp Akademilerinde "hareketlilik" olup olmadığını izlemek gerektiğini vurguluyor. Acaba mı? "Arınça suikast" haberi ertesindeki Genelkurmayın çelişkili, garip açıklaması... Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında Cumhuriyet Savcıları nezaretinde yapılan arama... Burada görevli sekiz askeri personelin gözaltına alınarak Ankara Merkez Komutanlığına götürülmeleri... Geçen Cuma esip gürleyen Genelkurmay Başkanının "belki bazı suallere cevap verememiş olabiliriz" demesi...

***

Evet!. Altan'ın asker dostunun 'fikriyle' geliştirdiği kanaatta katkı noktasında; şu stratejik bilgiler de önemli. Onu da; Bugün Gazetesinden 'aktarıyor'!.. "Ayrıca tanımla birlikte yeniden yapılandırılan Seferberlik Tetkik Kurulunun 12 adet olan Bölge Başkanlıklarının da 2010 sonuna kadar iki katına çıkarılması kararlaştırıldı. Bu durum ilginç bir gerçeği de gün yüzüne çıkardı. Seferberlik Kurullarının darbe öncesi dönemde artırıldığı ardından ise azaltıldığı tespit edildi. 1954 yılında 14 olan sayı 1960 Askeri Darbesine kadarki dönemde 35e kadar çıkarıldı. Darbeden hemen sonra düşürülen bölge başkanlığı sayısı 1980 İhtilaline giden süreçte yeniden 27ye çıkarıldı. Turgut Özalın girişimiyle 1988 ve sonrasında 13e kadar düşürülen bölge başkanlıklarında 2007 yılında yeniden artırıma gidildi." Sanırım "suikast" değil ama "darbe" hazırlığına suçüstü yapıldı.

***

Burda bir hayır var? Her ne kadar 'farklı' düşünceler vuku buluyorsa da!. Deniz Baykal 'yine' bildik politikaya başvurup; 'Olamaz' ikilemi üretiyorsa da!.. 59 yıllık 'gizemli' bir hayat hikayesine sahip olan 'Seferberlik Dairesi' bu hadisenin 'su yüzüne' vurmasıyla; gizemliği kalkmış olacak. 'Hayır' getireceği nokta; kurumsal ölçekteki faaliyetine 'vakıf' olunacak.. O da bize ve ülkenin yönetimine şu 'katkıyı' sunacak!. Türkiye'de 'halen darbe' isteyenler var mı; yoksa Türkiye sürekli 'iç çatışma' içerisinde körüklensin diyen mi var? Sonuç itibariyle; 'kafalar karışık' denklem farklılık gözetse de ortada var olan bir gerçek; 'hadiseler' tuzak mı, tuzağın bertarafı mı? Her ne ise!.. Uyanık ve barışçıl olmalıyız!.. Ki birileri 'bizleri' germesin!.. İşte burda; siyasal iktidarın 'akıl rotası' önemli.. Yani; 'siyasal' süreçte 'tuzak mı, tuzakların bertarafı mı' noktasında samimi mi? Çünkü bu eksende 'ciddi' kuşkular öne çıkmaktadır.