Şu;
Kadim ve mübarek kent Diyarbakır var ya!
Hal-i durumuna; "isyan" etmemek elde değil.
Ne huzurun,
Ne güvenin,
Ne de hizmet ve istikrarın "yüzünü" bir türlü göremiyor.
Görmesine de izin verilmiyor.
Taşı gibi;
Bahtı kara ve sahipsiz bir kent, Diyarbakır...
Enva-i,
çarpıklık ve sorunlar yumağı içerisinde, debelenip duruyor.
Öyle ki;
Dünü yarınından daha beter halde.
***
Hikmet-i mucibesi nedir bilemiyorum?
Akıl sır erdirmek de, zor.
Galiba, birinci etken kent ahalisi.
Şöyle ki; Diyarbakır'da yaşayan, havayı soluyan, bizler.
Üstlendiğimiz misyonu; ciddi manada yerine getirmiyoruz.
Vatandaş,
Birey ve toplum olarak, "olup" bitene, seyirci kalıyor, duyarsızlık gösteriyoruz.
Yani açık ifadeyle;
Sormuyoruz.
Soruşturmuyoruz.
Sorgulamıyoruz.
Sunulan,
Görülen ve var olanla yetiniyoruz, ilerisi için de hiç bir şey ikmal etmiyoruz.
Israrcı da değiliz.
Eksiklikler giderilsin ya da yeni yapılar oluşturulsun, noktasında?
***
İkinci etken ise; yerel bazda, idareciler ve seçilmişler!
Onlar da;
Ortamın silik hal-ine, koltuğun keyfiyeti rehavet içerisinde.
İdeolojik,
Etnik yapı ve düşüncenin de, "racon" kesmesiyle değmesin keyfe- mayeşa.
Günlük.
Suni ve bazen de, "kendisine has ulvi çıkar", hesabıyla, meşguliyet içerisindeler.
Yandaş,
Yurttaştan daha "kutsal" düşünceyle bakılıp-görülüyor.
Aynı meyanda;
Ulusal düzeydeki siyasi aktörler de, "bu yolun" ikmalinde.
Hani derler ya;
Bunların lokmaları daha bir "haydar-i" diye.
Kimse,
Ne gocunsun, ne de bireysel sorgulamaya gitsin.
Alayı içinde.
Hepimizin;
Kent milliyetçiliği açısından, "sicil" bozuk olduğu gibi, karnesi de zayıf.
***
Aha soruyorum; umurunuzda mı yaşadıklarımız?
Diyarbakır ahalisinin,
Esnafın,
İşçinin, tüccarın, müteahhidin, devletin resmi kurumlarında çalışanlar.
Bankalar.
Postahane, SGK'deki işler.
Hastaneler dhil olmak üzere.
3.5 aydan buyana, "enerji işkencesi" yaşıyorlar?
Elektrik olmadığı için;
İş yapamayan, Sanayi Sitesi esnafının "isyan" hali, umurunuzda mı?
Değil.
Olsa idi;
çağın nimetleri ve imknlarını kullanarak, "soruna" çözüm getirirdiniz.
Ama yok; ketumsunuz.
***
Bir damla,
Yağmur, bir iki dakika kar yağdığında, kentin altyapısı iflas ediyor.
Viyadükler, su doluyor.
Araçların geçişi, "buzda trafik dansına" dönüyor.
Caddeler,
Sokaklar, kaldırımlar, "çamur" deryası.
Hele kırık kaldırım taşlarının üzerinize sıçrattığı; "pis" suyun, yarattığı ayıp hal.
Asfalt görmeyen caddeler.
Köstebek yuvasını bırakın, devasa çukurların yer aldığı, ana yollar.
Sürücülerin,
Cambazlık yaparak ilerlediği kentteki, "yaşam" bu durumda iken.
Metropol kent unvanından,
Köykent, kimliğini alan, Diyarbakırın ve Diyarbakır ahalisinin yaşadığı bu hal-i işkence, umurunuzda mı?
Değil.
çünkü olsa idi; işin üstesinden gelir, görev bilinciyle kısmen de olsa soruna-sorunlara çözüm getirme gayretkeşliği içerisinde olurdunuz?
Ama "tık" yok misali, ketumsunuz?
***
Bakın,
Ben bırakın 232 milyon lirayı, tenkis" eden DSİ 10. Bölge Müdürünün, korunup-kollanmasını.
Bırakın,
Diyarbakır'a gelen yatırımların, kösteklenmesi.
İş, aş imknı yaratılsın, istihdam sağlanılsına gösterilen, duyarsızlığı.
Hükümet,
Diyarbakır'a fabrikalar kursun. Organize Sanayi Bölgesi, "gerçek kimliğiyle" işlerlik kazansın.
Bunları,
Hiç konuşmuyorum, sadece günlük hayatta karşılaşılan, "kangrenleşmiş" mevzulardan söz ediyorum.
Biliyorum.
Bunlar daha bir umurunuzda değil.
Bari burnunuzun dibindekileri görün.
***
Her ne kadar;
Okullar yarıyıl tatiline girip, şehir içi trafikte kısm-i bir rahatlama görünüyor ise de.
Diyarbakır,
Şehir içi trafiği, her mevzusu gibi "işkence" ötesinde, zulüm icra ediyor.
Güzerghlara getirilmeyen tasarım.
Şehir içi minibüs ve otobüslerin, "bir müşteri" kapabilmek için, enva-i cambazlık yapmaları.
İnsan mı,
Başka bir yük mü taşıdıkları belli olmayan, zihniyetle bu hizmetin icra edilmesi.
Düşünün;
Batı illerinde araç kaloriferi yakılmadığı için "yolcu üşüdü" diye 150 lira ceza kesiliyor.
Caydırıcılık, sağlayan bir uygulama olarak, yürütülüyor.
Ama bize gelince maalesef,
Diyarbakır'da bırakın kış mevsiminde, "kaloriferleri" yakarak, yolcu taşıma, yolcunun inmesi-binmesi beklenilmeden, seyr-ü sefer yapılıyor.
Saygı,
İçermeyen davranış ve tavır koymalar.
Umurunuzda mı?
Yok.
Olmadığı içindir ki, "kim kime dum duma."
***
Ya bir de;
Devasa bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi açıldı.
Diyarbakır-Ergani karayolu üzerinde.
Buraya, toplu taşıma araçlarından sadece, belli sayı ve güzerghta, "otobüs seferi" var.
Şimdi, bu güzergh üzerinde, Üçkuyu, Şilbe, Seyrantepe, toplu konut denilen yerleşim yerleri var.
Ki kentin,
Yerleşim alanı noktasında bu yöne, eğilimi söz konusu.
Neden bu güzerghta;
Toplu taşımanın hareketlenmesi ve hız alması için, "minibüsler" çalışmıyor?
Yeni bir minibüs, hattı konulmuyor?
Hem yeni bir istihdam alanı, hem de halka rahat ve huzurlu ulaşım noktasında hizmet sağlanmış olur?
Ama diyeceksiniz ki; kimin umurunda.
El hak öyle.
Diyorum;
Sorumlulara umurunuzda mı?
Duyuyorum; yok değil dediklerini?
***
Tabi bizden buradan bir kaç mevzuuyu hatırlatma!
Size söyledik...
Düşündüm;
Belki bu gerçekleri unutmuşsunuzdur; günlük yaşamın sayenizde, "işkenceye" dönen, mevzuları olduğu.
Bari buradan aktarayım da vakıf olasınız.
Yarın demeyesiniz, haberdar değildik(!)
Hani;
Cesaret ve samimiyet ihtiva gösterir "yahu bu bizim görevimiz" deyip, ilgilenebilme, gayretinde olursunuz?
Gayem bu.
Ötesi, sizin bileceğiniz bir "umursamazlık"
Ama bilin ki;
Diyarbakır ahalisinde "sabır" bir yere kadar, bıçak kemiğe dayandı mı, "faturası ağır" olur?
***
BU GECE MEVLİT KANDİLİ!
Bu arada, az daha;
Umursamaz şiarlar yüzünden, "Mevlit Kandili'nden" bir kaç kelam etmeden, yazıya nokta koyacaktım.
Neyse ki;
Ezan-ı Muhamediyenin "yatsı ezanıyla" irkildik...
Bu gece Yüce Rabbimizin insanlığa gönderdiği en son elçisi;
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'in yeryüzünü nurlandırdığı yılın 1441'inci yıl dönümü.
Evet.
Bu gece, "Mevlit Kandili".
Bizler,
Sizler, ülkemiz ve coğrafyamız büyük bir "huşu" içerisinde, idrak edeceğiz.
Mevlitler okuyarak.
Yaradana el açıp, dua ederek, af ve mağfiret dileyerek.
Ama gel gör ki; "içimiz" buruk.
Ne coğrafyamız ne de İslam coğrafyasının genelinde; "huzur" hkim değil.
çünkü;
Kardeş kavgaları,
İç çatışmalar, kardeşlik ortamını ciddi anlamda yaralamakta.
Ümmet-i Muhammed olma duyarlılığı maalesef bu "çatışma ve dünyevi düşünceler" nedeniyle hasara uğramakta ve uğratılmaktadır.
Velhasıl;
Cehalet, kör taassup ve dünyevi çıkarlardan beslenen bir gerilim ve çatışma ortamı içerisinde derin bir şekilde debeleniyoruz.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in ifadesiyle;
"İslam'ın pak ve nezih kardeşlik dilini köreltmekte, Müslüman kardeşliğinin Ensar-Muhacirin kardeşliğinden beri süregelen tarihsel akışını göz ardı etmekte ve bizi Sevgili Peygamberimizin özlemini çektiği kardeşler topluluğu olmaktan uzaklaştırmaktadır.''
Ne yazık ki öyle.
Bizden; dua ve temenni, hele bugünün feyzi, yananan, yaratılmak istenilen "fitne" ateşinin, sönmesi dileğidir...
Dualarımız, barışa ve kardeşliğedir.
.Ve hepinizin, mübarek Mevlit Kandil'ini tebrik ediyor.
Tek temenniyle;
"Huzur ve kardeşlik" dolu, ebedi bir yaşam dileğiyle.
Hayırlı Cumalar.