"Umutları" hep taze tutacağız!…
Eklenme: 1/19/2016 12:00:00 AM

Psikolojik bir travma…

Kutuplaştık…

Hem de, "en uç" noktadan…

Felaket tellalları oluştu...

Ha bire "körüklüyor" iç karartan çatışma ve şiddeti…

Terör…

Ve sonuçları "taraflar" açısından, psikolojik harbe döndü…

***

Sur'da çatışma…

Cizre'de bombalama..

Nusaybin'de tuzak…

Silopi'de, "tüneller" kazılmış…

Gün.. Saat bile; "ölüm haberlerinden" geçmiyor…

Yazıyı "Sur'daki silah ve bomba seslerinin" altında yazıyorum…

***

Gazete sayfaları…

TV ekranları..

90'ları aratmayan "haber ve yorum" başlıklarıyla dolu…

Çember daraldı…

Abluka altındalar…

Direnç kırıldı…

Enselerinde, onlarcası ölü…

***

Öyle ki; "ölü sayısı" üzerine zafer ilan edenler bile var…

Yani vahim bir psikolojik "kıskacın" içerisindeyiz…

Şiddet, terör ve acımasızlık…

Ne var ki…

Toplumun tüm katmanlarını; "zihin kilitlenmesine" mahkum etmiş…

Her cenah, kendi kulvarında, yol seyrinde..

***

Bakınız…

Önceki gün haber aldım… Haber merkezi ekibi de, denilen yere gitti..

Ama deşifre olunmaması için; "konuşan görüntü veren" olmamış…

Mesele Şehitlik bölgesinde; "hendek kazıp, barikat" kurulması..

***

Bir grup PKK'lı yeltenmiş..

Semt sakinleri..

Ev sahipleri; "direnmiş, kazı yapamazsınız" diye…

Nihayetinde…

Örgüt militanları direnç karşısında "çekilmişler.."

Ki bunu daha önce, Bağlar'ın bazı bölgelerinde de, haber aldık…

***

Bu da demektir ki…

Halkın büyük çoğunluğu.. Ki dünkü köşemde, HDP'nin "seçmen kaybına" dair, son ankette verileri okudunuz…

Hendek siyaseti…

Barikat kurulması silahlı "öz yönetim" ilanı, halkta destek bulmuş değil…

***

Ki bunu…

HDP'nin, DBP'nin ve bileşenlerinin…

Gün içerisindeki…

Operasyonlara.. Sokağa çıkma yasağına karşı; "yürüttükleri" protestolarda bu tavır kendini gösteriyor..

Katılım hayli düşük…

***

Çünkü… Halk.. Bölge insanı..

Gerek çözüm süreci evresinde..

Gerekse, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde…

Şu iradeyi ortaya koydu…

"Çözüm silahta değil, iade temsiliyetinde, siyasette, Meclis çatısı" altında…

***

Ki hala, bu umudunu taşıyor…

Nitekim..

Her hasb-i hal ettiğim kişinin ilk ifadesi şu…

"Bu ateşe bir su dökülse de.. Eski günlerimize dönsek..

Yani barış ve kardeşlik ruhunu halen "kalbinde" ve olabileceğini yüreğinde taşıyor…

***

Ama!…

Felaketlerin yarattığı kutuplaşma duygusu da, giderek, ağına almakta…

Çünkü şu ifadeyi kullanan da var..

'Nerden inceldiyse ordan kopsun.. Yeter!…"

Bunu diyenlerin ekseriyeti…

Her şeye rağmen; "devletin, hükümetin" çözümden yana tavır koyarak, yol alması gerekirdi..

"Dondurması" değil..

***

Aslında!…

Sorun ve atılacak adımlar belli…

Masanın dağılma şekli de..

Yeniden toparlanabilinecek yol seyri de, açık..

Yeter ki; "vekalet ve vesayet" terk edilsin…

***

Bir kere…

Silahla.. Çatışmayla, terörle..

Bombalı.. Canlı bombalı saldırılarla..

Polis.. Asker… Korucu.. Sivil..

Vurmakla.. Öldürmekle…

Suikastler düzenlemekle; "hiç bir sorunun" çözümlenmediği, herkesin malumudur…

Böylesi bir beklenti "hayalciliktir"…

Sanaldır…

***

Yine aynı noktada…

Kürtler meselesi…

Ve çözüme kavuşması gereken sorunlar da…

Beklentiler de…

Oluşan "şiddet sarmalı" içerisinde, askeri yöntemlerle "halledilebileceğini" düşünmek…

Ya da beklentiyi bu alana yoğunlaştırmak; "hataların en büyüğüdür.."

80'leri.. 90'ları.. 2000'leri hatırlamak gerekir…

***

O zaman ne yapılmalı!…

Felaket tellallığından vazgeçilmeli…

Diller "sertlik" üslubundan kurtulmalı..

Duyarsızlık terk edilmeli..

Ötekileştiren değil, "empati" geliştiren olunmalı…

Barışı daha açık ve net "konuşarak" altını doldurmalıyız…

***

İşte böylesi bir atmosfer!…

Ciddi bir sorumluluğu da ikmale getirir…

Böylece…

Uzlaşı zeminiyle…

PKK tüm silahlı yapılarıyla "hendeklerin, barikatların" arkasından çekilecek…

Şehirleri terk edecek…

***

HDP de…

Halktan yana bir tavır sergilemeli..

Özellikle..

Şiddet ve terörü "tırmandıran" hendek ve barikatlara karşı olduğunu…

Siyasi kulvarda "söz sahipliğine" engel teşkil ettiğini ifade etmeli..

Ve arasına ciddi bir mesafe koymalı..

***

Kendi içindeki…

Türk solunun yarattığı "provokatif" siyasi hamleleri görmeli..

İzole etmeli..

Siyasi olgunlukla, bugüne kadar oluşamayan siyasi hakimiyet alanına, kavuşmalı…

Figüran değil, söz sahibi olmalı…

***

Ve yerel yönetimler…

Asli misyona dönmeli…

Hendeklerin..

Barikatların "kazıcısı, finasmanı, lojistik destek" sağlayıcısı olduklarına dair, kanıları da ortadan kaldırmalı..

Çözümün yol seyrinde; "çukurları ve hendekleri" kapatan olmalı…

***

Pek tabi ki…

Siyasal iktidar da; "dondurucudaki" süreci çıkarmalı…

Yeniden; "nerde kalmıştık" denilerek, barışçıl ve uzlaşıcı moduna girilmeli…

Askeri ve güvenlik endeksli "çözümü" benimsemekten vazgeçmeli…

***

Kimse…

Israrcı.. Ya da kırmızı çizgili..

Veya, "olmazsa olmazların" peşin hükümlülüğüyle; "siyasi manevraların" çukuruna düşmemeli..

Kendisi çukur açmamalı…

Tuzaklar yaratmamalı..

***

Önemli bir etken de…

Muhalefet…

Yani CHP ve MHP…

Doğrusu, Kürt meselesinde MHP'nin handikapını anlatmama gerek var mı?

Herkesin malumu..

Ama CHP…

Ne yazık ki, bugüne kadar.. Ki 80 yıllık, 90 yıllık "ata siyasetini" güderek, "hep" oyalama, taktiği içerisinde olmuştur…

***

Kürtler'i inkar eden..

Asimilasyona uğratan..

Kart.. Kurt diyen…

Jakoben "Türk" solunun ana aktörü olma vasfıyla, CHP de artık; eylem ve söylem değişimine gitmeli…

Bir asırdır taşıdığı ama hiç bir zaman uymadığı "halkçı" olma vasfını, görmeli..

***

Sonuç itibariyle!…

Tüm bu hamleler ve yumuşama evresi, "sağlanmadığı" sürece…

Ne işin içinden çıkılabilinir?

Ne de, çözüm denilen bir olgu gelişebilir..

Diyeceksiniz ki, "daha alacağımız yol çok.?"

Doğru…

***

Ne demişler..

Yıkmak kolay.. Ama inşa etmek zor…

Biz..

Eğer ki, barışa, kardeşliğe, özgürce yaşamaya inanıyorsak..

Eşitliği.. İnsan haklarını..

Demokrasinin, "kaynaşma" çimentosu olduğuna, değer veriyorsak…

O zaman; "barış dilinde" ısrar etmeye devam edeceğiz…

"Umutları" hep taze tutacağız…