UZLAŞAMADILAR!
Eklenme: 3/4/2011 12:00:00 AM

İşte; Korkum buydu! Sağduyu; Platformunun "hassasiyet" ihtiva eden süreçle alakalı "fikri" çatışmaya girmeleri! Ne yazık ki; "Çıkmaz sokakta" debelenip, durma tekerrür etti? Dünkü; Yazımın giriş bölümünde ifade etmiştim! PKK'nın, "Ateşkesi" sonlandırma kararına, Hükümetin de; Uzun zamandan buyana doyurucu hamle geliştirmemesine yönelik, STK'ların, "Ortak fikrin" oluşması açısından bir araya gelmeleri önem arz edici. Ve buradaki; Uzlaşı kararıyla ele alınacak ortak bildiri "sürece" olumlu katkı sağlayabilecek. Bu girişimle; İlerisi açısından "pozitif" bir katkı oluşacak!

* * *

Tabi birde; Korkumu ifade etmiştim! Tam aksi minvalde, bir düşüncenin oluşması babında! Özellikle, BDP'nin "kesin tavırla" kapıları kapatıp, "ateşkes kararına" haklılık vermesinin, burada "arıza" oluşturabileceğini! Ve sakın ola; Fikri dayatmayla hadiseye "tarafgirlik" inşa edilmesin diye! İşte; Bu kaygım ve korkum maalesef "vücut" buldu. Çünkü; STK'lar ortak bildiride "uzlaşı" sağlayamadı! Ve bildiri, yayınlanmadı! Dün; Taraflara "uzlaşmazlığın" iç hadisesini birinci ağızdan alma babında, imkânım olmadı. Akşam saatlerinde; Cihan Haber Ajansı'ndan gelen haber ve mülakat "beynimi kemiren" soruya az da olsa cevap verdi! Ortak bildiride; Uzlaşılmayan nokta, sürece "tek suçlu" ilan edilmesi ve hükümetin sorumlu gösterilmesi oldu!

* * *

STK'lar, BDP patentli bildiriye "tavır koyuşlarının" bundan ileri geldiğini söylüyor! DTK çatısı altındakilerin haricinde kalan; Diyarbakır Barosu, Ticaret ve Sanayi Odası ile İş Adamları, "muhalefet şerri" koydu! "Biz siyasi parti değiliz... Her iki tarafı da uyaran bir açıklama yapılması daha doğrudur?" dediler! Doğru olan da bu olsa gerek! Gaye; Mevzuuyla alakalı "üzüm yemek mi?" Yoksa; "Bağcıyı, evire-çevire dövmek mi?" İnanmıyorum ki; Toplumun tüm katmanları ve fertlerin hiçbiri "şuan ki" hal-i durumda! Çatışmayı, Silahları, Bombaları, Kan ve gözyaşını "körükleme" düşüncesine taraftar olsun! O zaman; Şuan ki "ortamı" kontrollü bir şekilde "toplumun ve bölgenin" selameti açısından "uzlaşı" sağlanması noktasında, havanın esmesi gerekir. Yani; Önemli olan "birini suçlu ilan" etmek değil! Önemli olan; silahların susmasını sağlamaktır.

* * *

Sonuç itibariyle; STK'ların yekvücut halde "demokratik baskı" oluştururken! PKK da, BDP'de, Hükümette, Ve devletin ilgili kurumları dâhil. Hadisenin; İki tarafında oluşanların hepsi "şiddet ve çatışma" ortamını yaratan süreci tıkama noktasında; "fikir beyan" etmeli! Görev ve misyon; Üstlenmeleri gerekir ve pek tabi ki de toplumun ana beklentisidir bu hamle! Yeter artık; Üslup üzerine inşa edilen, "çıkmaz sokakları" aşındırmak! Sizce de; Öyle değil mi?

HASANKEYF'TE KEŞİF!

Malum; Yıllardır konuşulup-tartışılıyor! Onlarca medeniyete beşiklik etmiş; Tarihi abideye sahip Hasankeyf'in akıbeti ne olacak? Ilısu Barajı'nın yapımıyla; Sular altında kalacak mı, kalmayacak mı? Ya da; Binlerce yıllık geçmişe sahip tarihi yapı mı önem arz edici. Yoksa; Ilısu Barajının yapımıyla elde edilecek enerji ve sulanacak topraklar mı önem arz edici? Artılar-eksiler noktasında, kafa karıştırıcı bir durum! Neyse; Bölge ahalisinin "ekseriyetiyle" karşı duruş sergilediği Ilısu Barajı'nın yapım "akıbeti"... Ve Hasankeyf'in, Varlığını sürme noktasında Diyarbakır İdare Mahkemesi'nde 2000 yılında dava açılmıştı. Dava, Av. Murat Cano tarafından Başbakanlık hakkında açılmıştı! DSİ Genel Müdürlüğü ile Baraj yapımını üstlenen Nurol-Cengiz firmalarının müdahil oldukları davada, önceki gün önemli bir karar çıktı.

* * *

Bir ilk niteliğindeki karar; "Uyuşmazlığın teknik yönünün" ortaya çıkarılması babında Hasankeyf'te keşif yapmak! 23 Mart'ta, Muhtemelen Mahkeme Heyeti ve Bilirkişiler "Anti Kent'te" incelemelerde bulunacak! Ilısu Barajı'nın, Yapımıyla oluşacak baraj gövdesi ve gölünde "hangi eserler" sular altında kalacak? Ya da ileri zaman dilimi içerisinde; Zarar görebilecek yapılar hangileri. En önemlisi de; Hasankeyf'in "sular altından" kurtarılıp, taşınabilecek yapılarının tespiti! Önemli bir gelişme! Dile kolay 11 yıldır sürdürülen "hukuki" bir mücadelenin semeresi; bu keşif kararı. Doğrusu; Hasankeyf'in "tarihi geçmişinin" korunup-kollanması noktasında "umut verici" bir gelişme!

* * *

Bakalım; Keşif'te çıkacak "uyuşmazlık tekniği" ne olacak? Ama, 11 yıllık mücadelenin hukukçusu Cano'nın ifadesiyle! "Geçmişimiz için bir gelecek yaratacak mıyız? Yoksa üç beş yıllık ekonomik çıkarımız nedeniyle geçmişimizi yok mu edeceğiz?" Bekleyip göreceğiz! Ancak; Gönül "hem barajın yapımında" hem de "Hasankeyf'in mevcudiyetiyle" korunmasından yana! İkisine de; Hayat verip "yaşatmaya" imkân sağlayan bir proje yok mu? Çünkü; Gönlümden birini yok edip, diğerini inşa etmek geçmiyor? İkisi da olmalı ve yaşatılmalı. Hayırlı Cumalar!