VALİ MUTLU VE GÜL ŞEHRİ!
Eklenme: 2/6/2014 12:00:00 AM

"Gül şehrini anlayabilsek.

Bilmeliyiz ki, o gül yeniden açar."

Gül Şehri Diyarbakır.

Bu sözcüklerin mimarı İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu.

Kaleme aldığı şiirin mevkutesinden geliyor.

Kadim dost!

***

Önceki akşam konuğumdu.

"Büyüktimur'la Gündem" programında.

Yayın, İstanbul'da yapıldı.

EMİTT fuarındaki "sohbetimizde" kararlaştırmıştık programı.

5 yıl önce, Söz tv'de yapılan "söyleşinin tekrarı" niyetine diye.

Kadim dost kırmadı.

***

Ve önceki gece!

İstanbul'un "yoğun" aksiyonlu yaşamı içerisinde geldi.

Misafir oldu.

Konuştuk İstanbul'u, Bölgeyi ve tabi ki Diyarbakır'ı.

2 saat süreyle program sonrası da, hasb, i halimiz devam etti.

Hasretin,

Dostluğun "buluşması" olunca!

***

Vali Mutluyla.

çözümü de.

Sürecin işleyiş halini de.

İstanbul'un "çekilmez çileli" yaşam sıkıntılarını da.

Yerel seçimleri de konuştuk.

***

Ama biz!

Diyarbakır'ı konuşalım dedik bugünkü köşede!

çünkü Diyarbakır'ın bir susamışlığı var hayatın, "insanı sevgisi" noktasında!

"İmaj" hasedi!

Hele ki, çözüm süreciyle oluşan "çatışmasızlık" ortam.

Demokrasi'nin ivme kazanması.

Barışın, kardeşliğin ve birlikteliğin "hayat" bulduğu zaman ölçeği içinde, yarını görebilmek!

Bunu haykırmak gerekir!

***

Ama yine de.

Neden, Diyarbakır bu kadar vahim düzeyde "imaj" sorunu yaşıyor ve yaşıyoruz sorgulayalım.

Tabi, nedenler, niçinler, nasıllar, çok?

Her biri, "sorunun" kangrenleşmiş halinde tabu misali.

Yıkmalıyız.

Yıkabilmek için de kolektif bir çalışma içerisinde olmalıyız.

Kentin tüm bileşenleri olarak.

***

Programda, aktarıyorum Sayın Mutluya.

Diyorum ki.

Burada asıl mesele "maneviyat" erozyonuna uğramamızdandır, "imaj" yıkımımız!

Biz eğer, "maddiyatı".

Sosyal, siyasal ve ekonomik "dehlizin" düşmanlığıyla, "maneviyattan" üstün tutmamış olsaydık.

Şuan ki hal-i vaziyetimiz yaşanır olur muydu?

"Asla" dedi.

***

Tabi ki, atanmışların.

Hele ki, seçilmişlerin "mevcudiyetteki" günahkarlıkları.

Bölge için; çok!

İnsanı.

Sevgiyi.

Samimiyeti.

Hele ki, dostluğun "barışçıl" elini uzatmada kı kısırlık halleri!

***

Yıllarca.

Şu 3040 yıllık zaman dilimi içerisinde.

Ne yazık ki!

"Verimsiz" ruh haliyle kim dost, kim düşman bilmezliği içinde Güneydoğu kayıplar yaşadı.

Değerlerimizi de aynı bilmezlik içerisinde, "asit kuyularında" eritti.

Tıpkı, bölgede kaybedilen onbinlerce "beden" gibi.

* * *

Mutlu Diyarbakır'ı anlatırken şöyle dedi

Sanmıyorum ki;

Ülkenin başka bir kentinde ve coğrafyasında, "Diyarbakır gibi" kadim bir kent kimliği olsun.

Surlarıyla,

Burçlarıyla,

Hanlarıyla,

Konakları ve saraylarıyla var olsun!

5'inci Harem-i Şerif olan Ulu Camiyi bağrında tutsun.

***

Hazreti Süleyman Camisiyle,

Behrampaşa.

Kiliseler, Havralar, Hassuni Mağaraları.

çayönü.

Peygamberler diyarı.

Sahabeler meknı.

Eğil ilçesi.

Ve 33 medeniyeti bağrında, yeşerten büyüten bir kent olsun.

* * *

Ama.

İşte ah bu ama var ya; "her şeyin" boğaza düğümlendiği nokta diyorum Sayın Mutluya!

O da hak vererek.

Zenginiz.

Ama iliklerimize kadar yoksulluk dehlizi içerisindeyiz!

Medeni beşeriyetin en üst katmanındayız.

Ama hayat koşusunda, zerresini ikmal etmiyoruz.

Etmediğimiz içindir ki;

Enva-i batağın içerisinde debelenip yüzüyoruz diyorum!

***

Mutlu'nun cevabı şöyle.

Doğru.

çünkü birbirimizi boğazlayarak, yara-bere içerisinde bırakıyoruz.

Empati yapmadan.

En kutsal yarattığın "insan" olduğu fikriyatını, icra etmeden!

Sevgisizleşiyoruz!

Ama artık, yeniden "filizlenip gül gibi açmalıyız" sevgisiyle büyüyerek!

El hak!

* * *

Program iki saat sürdü!

Yoğun ilgi.

Yüzlerce Telefon.

300'e yakın twitter.

SMS.

Ve E-maillerin de haddi hesabı yoktu.

Arayanların ekseriyeti Diyarbakırdandı.

Bu da sevindiren bir birliktelik, rüzgrı estirdi program içerisinde!

***

Hele ki.

Mahalli sanatçımız Ali Aktaş'ın söylediği türkü.

"Kırklar dağının düzü".

Her ne kadar, "kırklar" dağı, rantta kurban edilmişse de.

Türküleri halen; "saf ve temiz"!

Bizlerin.

Vali Mutlu'nun canlı yayında "eşlik" etmesi!

Ayrı bir hava estirdi.

***

Özellikle.

Bizi kırmayıp;

Bir gece vakti Diyarbakır için kaleme aldığı "Gül Şehri Diyarbakır" şiirini okuması.

Bir anda, canlı yayında duygu seli oluşturdu.

Gözyaşları.

Geçmişi sorgulayan "kelimelerin" tokat gibi gelmesi!

***

Netim!

Programın bu bölümü, dün ana haberlere konu oldu.

Birçok kanal, haber yaptı.

Uzay Tv'de,

İstanbul Valisini "hiç böyle" görmediniz denilerek.

Doğrusu, Diyarbakır'ın tanıtımında ciddi bir artı puan getirdi bizim o kısa süreli sohbetimiz.

***

Evet!

Gül şehrinin gülü "yeniden" açmalı.

Filizlenip yapraklarıyla gönüllere, kokusuyla kalplere, hitap etmeli.

Yani anlamak için, yaşamak, yaşamak için, öğrenmek lazım.

İşte, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu!

Kadim dostum "bu duyguyu" ateşledi hem ekran başındakilere.

Hem de benim yüreğime.

***

Diyorum ki;

Aynı paydaşla siz okurlar da yüreğinde hissetsin, "Gül şehri Diyarbakır'ı".

Gecenin bir vaktinde.

Sabahın ilk ışıklarıyla, buluşan bir şiir bu!

Vali Mutlu.

Diyor ki, gecenin bir vakti, uyanıp sabahladım şiiri kaleme alırken.

Sizi şiirle baş başa bırakacağız.

***

Ama buradan!

Sayın Mutluya teşekkür etmek istiyorum.

Hem Diyarbakır adına.

Hem de, Diyarbakır'la olan "beşeri" diyalogunu ter-ü taze korumasından!

çünkü programa gelmeden önce bir heyet misafirdi kendisine.

O heyet, Diyarbakırlı üniversiteli genç kardeşlerimiz.

Yaklaşık 20 kişilik bir grup.

Tatili fırsat bilip, "vali amcayı" ziyarete gelmişler.

Mutlu da, onları "kendi evinde" misafir etmiş aile sıcaklığıyla onlarla oturup hasb-i hal etmiş.

çoluk- çocuk, birlikte!

* * *

Evet!

İşte bizim böylesi "beşeriyet" arz eden diğerlere ihtiyacımız var.

Kim ne derse desin.

Hangi fikri savunursa savunsun.

Ben diyorum ki, "adam gibi adam".

çünkü biz çok vali gördük, çok idareciler gördük.

Diyarbakır'dan ayrılıp bir daha "arkalarına bakmayanlar" var.

Şehr-i Diyarbakırlıyım diyen bile var içlerinde.

Ama ne demişler.

İnsanı insan yapan, "onun hayat" felsefesidir!

***

DİYARBAKIR

Sana seslenmek geçti içimden

Bu gece

Ve kucağında yaşanmaktan duyduğum huzuru

Anlatmak istedim,

Sessizce.

Aziz şehir, kutlu şehir derken,

Gül şehri deyiverdim sana, yürekten.

Korktum sevgimi anlatmayıp

Kifayetsiz kelimelerin altında,

Ezilip kalmaktan.

Seyre dalmak sevgiliyi,

Belki en heyecanlısı bu idi.

Öyle yapmak ve susmak istiyorum.

Ezan okunurken en güzel meknlarda, ruhum huzurla dolu,

Gül yapraklarının arasında

Sahabeye duayla temizlenmek istiyorum.

Tüm dinlerin ortak çağrısı,

Sevgi yankılanıyor ruhumda.

Cennetin semalarında, sahabeye binlerce selam:

Gece yarısında.

Yürürken tek başımda Amid Taşında parke sokaklarında,

Uzun bir mola,

Dört ayaklı minare,

Nurlu ay ışığında.

Sen şehrin ortasında yükselten

Mimarın ruhuna Fatiha.

Var mı?

Senin gibi şaheser derken, hayranlıkla

Gece ilerlerken bir ılık rüzgrla,

Kanatlanıyorum,

Surlar üzerinde.

Mehtap, ışıkların en çekicisi, Diclede

Nurdan bir ırmak serinletiyor gönlümü.

Uçurmak istiyorum üstünde,

Kanatsız bülbülümü.

Ak, ulu nehir, ak da bizi,

Temizle.

Aşkla doldur her kalbi,

Tükenmez sevginle,

Asırlardır ayalarını öptüğün,

On gözlü köprüde duruyorum.

Sevgi dolu kervanların geçişini

İzliyorum.

Surlarda kalbin önünde,

Saatlerce durmak,

Aşk dolu şehirde tefekküre dalmak

Hayranım seni çizen mimarın sevgisine

Hayran.

Uyan ey aziz şehir ruhunla yeniden

Uyan.

Bilmiyor musun senin gibi bir başkası

Yok.

Yaşat artık ruhunu buna ihtiyaç

çok.

Geçerken dört kapıdan uzun yılları

Saydım.

Paşa konaklarında küllenen tarihe

Yandım.

Affet bizi gül şehri,

Seni tutamadık.

Gökte kayan yıldız gibi

Seyre daldık.

Her gece yalnız gezsem dar sokaklarında

Akıtsam gözyaşlarımı,

Kör kuyularında.

Derin acılarımı dindiremem, üzgünüm,

çaresiz.

Yeni bir ümide ihtiyacım var, olmuyor

Sensiz.

Bize ümitsin, ümit ver, sevginle sar bizi

Sen gül şehrisin yeniden aç,

Affet bizi.

* * *

Evet,

Mutlu böyle sesleniyor, Diyarbakır'a ve özlem duyduğu "kadim" şehre.

Diyor ki;

Diyarbakır'ı görmek ve yaşamak lazım.

Bilinmelidir ki;

Gördüğünüz vakit hayran olmamanız, sevmemeniz, sarmamanız mümkün değil; sizi öyle kucaklar.

Onun için bende diyorum ki;

Gelin hep birlikte, şu batağa saplanmış "maneviyat" duygumuzu kurtaralım.

***

Özgürleşsin.

Hayat baharında Gülşehri gülü açılsın.

Medeniyet beşiğinde, "dostu da, düşmanı da" görelim, bilelim.

Ve tabi ki;

Ona göre, "hayat felsefemize ve kent imajımıza" rota çizip, diyelim ki; "İşte Amedim!"