VARLIK KARAKTERİMİZ SİZCE NEYE KAMİL?
Eklenme: 2/12/2011 12:00:00 AM

Düşündüm; Bugün için, neye ve hangi mevzuya odaklı mesai yapalım diye! Daha doğrusu; Hasb-i halimiz ne olsun? Sonra; Dedim ki, bugün hafta sonu. Yarın da pazar! O zaman; Pazar yazısı ikmaliyle bugün şöyle "iç dünyamıza" baskı, kurma porteline girelim. Yani duygu sömürüsüyle, yüzleşip "günlük hayat" koşumuzda, bize atfedilen "İnsan olabilme" kriterlerinde, nasıl bir trendeyiz. İnsan olabilmek. Ve insana insan olarak bakabilme insanlığına sahip olmak! Doğrusu; Yer küresinde ve yaşanılan çağın dehşetli seyri içtihadında, 'insan-i bakış" hayli zor. Kolay değil; Tahribata uğrayan, çıkar, menfaat ve bencil "hayat" kazanımı karşısında, "erozyona" uğramamak. Tabi; Burda bir önemli etken de "bakış" felsefesidir...

 

***

Bakın; Bu ifadeyle alakalı büyük düşünür Hazreti Mevlana'nın güzel bir ifadesi var. Şöyle der; "Ne fark eder ki, kör insan için elmas da bir, cam da... Sana bakan kör ise, "sakın" kendini camdan sanma." Ne hikmetli bir söz değil mi? Hem kendi için, Hem karşısındaki için "değer" ölçüsünün farkında olunabilinmesi. Gerçek olan da şudur; Kişi yani birey "önce" kendi gerçeklerinin farkında olması gerekir. İsterseniz; Bu minvalde sohbeti koyulaştırıp, sonra toplumsal sirayete gelelim. İnsan, Özellikle çevresel faktörlere mesai harcamadan önce kendi gerçeklerine odaklanmalı... Net görmesi gerektiği gibi; "Sahip" olduklarının da, değer ölçüsünü bilmeli, tartmalı. Ki, Hayal-perest bir "hayat" ikmaline girmeden. Çıktığı yaşam koşusunda; engellerle buluşmamalı. Aksi takdirde; İşte o yüce değere sahip olan "İnsanlık" vasfını kaybeder.

 

***

Yeryüzünde; Her ne kadar "diğer canlılar içinde" geçerli, olan birçok yaşam özelliği insanoğlunda da var. Ama; İnsanı diğer canlılardan ayırt eden "düşünebilmek, sorgulayabilmek, anlatabilmek" zenginliğidir. Yoksa, İçmek, yemek, nefes almak, uyumak, cinsellik. Bütün bu; Saydıklarım yeryüzündeki tüm canlı varlıklar için geçerlidir. Üstadın da bir ifadesiyle; İnsan "insan" vasfıyla doğmuş olması, "onu insan olarak" görmek veya öyle olduğunun tanımlanması mümkün mü? Hayır! Yeterli değil. Fazla tarihin geri sayfalarına gitmemize gerek yok.

 

*** Günümüze bakalım, Hatta bugün için çevremizdeki "insan" kılığındaki zevata bakalım. Öyle dehşetli bir tablo var ki; "İnsan olmaktan" çok uzak insanlar görülür. Enva-i, Hainlik ve çirkinliği, her türlü "aşağılık" hali, cinayeti, tecavüzü. Para için, şehvet için, cinsellik için, Gözünü kırpmadan "kendi kanından, canından, hatta evladından" olanı, hunharca öldüren bir "insan" yaratığı var bugün, karşımızda. Rahmetli, Annem ve babam hep şöyle derdi! "Oğul, Biz daha önce "aşağılık karaktere" sahip olanları, ahali içerisinde elle gösterirdik. Bu insan insanlığından çıkmıştır diye..." El hak; Ne yazık ki bugün biz tam tersi noktada bulunuyoruz. Ve diyoruz ki; "Ahali içerisinde, bak bu adam namuslu-şerefli, haysiyetli" diye. Yani; "İnsan gibi insan". Aslında, "insana" insan vasfını inşa eden "İnsanın Ruh" karakteridir ve onun, beslenme halidir! Eğer İnsanın, "ruhu" hamurunun yoğruluşunda, 'öfke, nefret ve hainlik ile riyakâr" bir katkı, varsa. O, "İnsan" kılığında, vahşi bir yaratıktan öteye duygu içermediği gibi; fizyolojik yapısı da, bozuk olur.

***

Şimdi çevrenizde; "Acıma duygusunu kaybetmiş, vicdandan yoksun, bencil, çıkar odaklı, ikiyüzlü, nefretle dolu, öfkeli, riyakâr bir varlığa" siz insan karakterine sahip diyebilir misiniz? Hayır. Mümkün değil. Şayet; Mümkünlükten bahsetmiş olsaydı. Bugün; Güneydoğu'da 90 civarında toplu mezardan. Ve bu mezarlarda; Binlerce "insan" cesedinden bahseder miydi? Ve pek tabi ki; Bu var olan "akla ziyan" ölüm çukurlarına, toplum düzeyinde "suskun" kalır mıydık? Ya da; Bizlerle vücuda gelen "iktidarlar" bunu olağan görürdü. Ve zaman içerisinde; bu vahşeti icra ederdi. 40 bin insanın ölümüne, On binlerce insanın yaralanmasına, Milyonlarca insanın mağdur edilmesine "teamül" gösterir miydik? Sanmıyorum.

***

Demek ki; O insanı "vasfı" ne yazık ki derin bir "çukura" gömmüş vaziyetteyiz. Anlayacağınız ruh halimizi; Kaptırmışız "erozyon" dolu yozlaşmaya! Sonuç itibariyle; Günümüz koşullarında evet zor bir şeydir insan olabilmek ve insan kalabilmek. Dürüstlüğün prim yapmadığı, her şeyin kokuşmuş bir çark içinde döndüğü bu düzende insan gibi insan olmak da, öyle kalabilmek de zor iştir. Hani bir söz vardır ya; "Her babayiğidin harcı değil". İnsansa yaradılışı itibari ile zayıf bir varlıktır. Kolayı seçer ve farkında olmadan insanlığından her geçen gün bir parça kaybeder. İnsan; ruhunu ne kadar sevgi ile beslerse, affetmeyi, unutmayı, kaybetmek yerine kazanmayı öğrenirse, işte o oranda insan olur ve insan olma onurunu da hak ederek taşır. İnsan olmak bir onurdur. İnsan bedeni ve onuru her şeyden değerlidir. İşte bunun farkında olan insan hem kendi onuruna ve bedenine sahip çıkar. Hem de diğer insanların onurlarını ve bedenlerini kirletmez. Böyle bir insan kendisine yapılmasını istemediği hiçbir şeyi bir başka insana da yapmaz ve yapmasına da tahammül göstermez. Son olarak temenni odur ki; Maskesiz, doğal, açık, net, şeffaf, dürüst, kalbi örümcek ağları ile kaplanmamış, sevgi dolu, vicdan sahibi, merhametli insanlar hayatımızdan hiç eksik olmasın.