Uludere'de,
34 kişinin katledildiği hadise, şuan için "Meçhulliyet" rafında!
Üzerinden,
Ay geçti, "insan-i suçun" müsebbipleri.
Ve tabi ki;
"Vicdansızları", derdest olmadıkları gibi, "alenide" edilmiş değiller!
Yani,
Üstadın ifadesiyle, "görünürde" bir halt gözükmüyor.
Peki,
Bu hiçbir şey olmuyor, olmamış anlamına geliyor mu?
Hayır gelmiyor.
Bilahare,
Sohbete dhil ederiz, bu "mayandaki" aksiyonu.
***
Buz dedik ya;
"Vicdansızlık" ve "İnsanlık suçu" bu, katliamın iki önemli, detayıdır diye?
Ahmet Altan'da,
Sormuş, hem hükümete, hem devlet-i liye ye, hem de, "adalet-i hikmetiyle ye"?
Hak, hukuk ve adalet nizamında;
"Vicdansızlıkta",
Hem fikir isek, nerde bu vicdansızlıklara vesile olan "hainler" diye?
Bu soruyu,
Demirtaş'ın Başbakan'a yönlendirdiği, ancak Hüseyin çelik'in cevapladığı, "açıklamayla" inşa etmiş.
***
Malum,
Demirtaş iki gün önce iddialı bir beyanat vererek, Başbakan'a sormuştu.
Demişti ki;
"Siz, vurun emrini verdiniz mi, vermediniz mi?"
Cevaplayın.
çünkü, Hava harekatı öncesinde, başbakan bilgilendirilmiş.
Sınırdan,
Kalabalık bir grup, 50 kişi kadar, giriş yapmak üzere. "Ne yapalım" diye?
Sizin hükmünüz ne oldu?
Demirtaş'ın bu soru ve detayına, Hüseyin çelik bir gün sonra cevap verdi.
***
O da dedi ki;
"Bizatihi, Sayın Başbakanımızla görüştüm.
Bana,
"Bu ifade hem yalan hem iftiradır.
Ben böyle bir şey demedim..."
çelik, kesin bir ifadeyle,
"Sayın Başbakan'ın böyle bir vicdansızlık içinde olması asla söz konusu olamaz" dedi.
Soru ve gelen cevap, özet itibariyle böyle.
Altan gibi alaka gören cevap mevkutedeki, "vicdansızlık" kelimesi.
***
Yani,
"Başbakan'ın böyle bir vicdansızlık içinde olması asla söz konusu olamaz"
O zaman,
Demek ki, hükümet açık bir ifadeyle, "Uludere" katliamına, hükmeden, "emri".
Ve o emri,
Yerine getiren, komuta kademesindeki zevatı.
Oradaki, "yerel" idarecileri.
Velhasıl,
Gece yarısı icra edilen "kanlı" hava harektını, topyekn bir icrayla, "vicdansızlık" olarak görüyor.
Önemli bir hüküm itirafı.
Demek ki;
Hükümet de, Vicdansızlık noktasındaki; toplumla hem fikir.
***
Bizce;
Olay "Vicdansızlık" olduğu gibi, bir "insanlık suçu".
Altan'ın,
Sorularından esinlenirsek, ilk soru elbette ki şu olur?
Hükümete,
Başbakana ve alakadar olan devlet-i liye ye; "bu vicdansızlık" konusunda, ne yaptınız?
Müsebbipler kim ve buldunuz mu?
Dün,
Bu yazıyı kaleme aldığım zamana kadar;"siyasal" cepheden herhangi bir bilgi gelmedi.
Beyanat veren de olmadı.
***
Tabi,
Bu hal-i sessizlik, siyasal şerit için geçerli.
Ancak,
Adli tahkikat açısından, "iğneyle" kazınır, gelişmeler yok değil.
Var.
Nitekim o cepheden sızan bilgi ve bulgular.
Ortaya çıkan, raporlar.
Ve en önemlisi yerel iddialar.
Olayı bizath-i yaşayan Encü ailesinin fertlerinin, ifadeleri.
***
Birincisi;
Olay şunu özetliyor, "devlet" içerisindeki, bazı mekanizma ve aktörler, "durumdan" haberdar.
Ve 34 kişinin,
"Vicdansızlık" girişimiyle, katledilmesine, "bilerek, isteyerek ve organize" olunarak, göz yumulmuş.
Halen de, yumulmakta.
Nitekim
Basına, "yansıyan" Başbakana sunulan rapora ilişkin haberlerde bu "ihanet var-i" durum açıkça sorgulanmakta.
Uluslararası,
İç destekli bir, "Türkiye'yi" köşeye sıkıştırma gayretkeşliğinin, "sonucu" bu katliam yapıldı diye!
***
Geçtiğimiz hafta,
Hrant Dink cinayeti davasındaki yargı hükmüne, şu düşüncemi yüklemiştim.
Ergenekon.
Ve Encümen-i danış henüz "çökertilmiş" değil.
Direniyor ve ayakta "olduğuna" ilişkin, emarelerinden biri de, bu cinayeti "örgütsüzleştirmesi" oldu.
Tıpkı,
"İyi çocuklar" diyen Yaşar Büyükanıt'ın, icra ettiği koruma kalkanı gibi.
Bu cinayette, "yaramaz çocukların" işi denilerek, "şal" çekildi.
İşte, bu "vicdansızlık" abidesi olan, Uludere vahşeti, "bu derincin" tezghından çıkmadır diyorum.
***
Buarada,
Katliam'ın, Heron görüntüleri, Diyarbakır C. Savcılığına ulaştı.
"Özel kurye" aracılığıyla, teslim edildi.
İnceleme.
Ve içerik dökümüyle alakalı, henüz bir bilgi yok; "gizlilik kararı" var.
Bilindiği gibi,
Roboski Jandarma Tabur Komutanı ve emrindeki bir kaç subay, ısrar ve kamuoyu baskısını durdurma gayesiyle bir süre önce açığa alınmıştı...
Sonrası bilinmiyor.
***
Ancak,
Gelen bilgilere göre, Şırnak'tan, Diyarbakır'a ve buradan da Ankara'ya kadar uzanan, "emir-komuta" zinciriyle alakalı "ciddi" gelişmeler var.
Tabi,
Bunlar tamamen, "doğrulanmayan" bilgiler.
Bazı,
Kalemlerin zaman zaman ifade ettiği "kuşlar" söyledi, sözüyle.
Gelen bilgilere göre;
Bu hafta veya önümüzdeki hafta, "ciddi gelişmeler" olacak.
Generallerin de,
Aralarında bulunduğu bazı üst düzey rütbeliler, "olayda kusurlu ve failleri olma" babında şüpheli görülerek ifadeleri alınacak.
Hatta hadisedeki ciddiyetleri açısından, "açığa" alınıp, ya da "tutuklanabilecekler."
1315 kişiden söz ediliyor.
***
Sonuç itibariyle;
Orta yerde, ekseriyeti çocuk yaşta 34 cana kıyılmışlık var.
Bunlar, hem Türkiye Cumhuriyeti devleti "vatandaşı" ve kimliğine sahip, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 'F-16'ları tarafından" vurularak, öldürülmüşler.
Yani,
Bir devlet kendi öz be öz vatandaşını-evladını, "bombalayıp" öldürdü.
Kim nasıl algılarsa, bilerek, bilmeyerek, kaza mı oldu, olmadı önemli değil?
Önemli olan;
Bu, "vicdansızlıktan" da öteye, "insanlık suç olduğu" gibi, vahşi bir anlayışın da hükmünde, hem fikir olunmasıdır...
Onun için;
"Bu emri veren, bu emre uyan ve bu vahşeti" görmezden gelen, her kim olursa olsun; "vicdansızlığının" bedelini ödemeli ve vermelidir.
***
Aksi takdirde, ülke nizamında;
Ne demokrasi, ne hukuk, ne de devlet eşitliği söz konusu olmaz.
O nedenle, Devlet-i aliyenin iki tercihi yolu var.
Ya bu vicdansızlığa sebebiyet verenleri, "ortaya" çıkaracak.
Halk vicdanında,
Rahatlama sağlama açısından, "gerekli" cezaya, çarptırıp, "adil" bir devlet anlayışını ortaya koyacak.
Ki o zaman, "Türkiyede demokrasi ve insan hakları" var denilecek?
Ya da,
Kendisinin "vicdansızlık ve insanlık suçu" diye kabul ettiği, katliamın, "suç ortağı" olacak.
Ve benimsediği,
Rejim de, "vesayetçi, despot, faşizan" kimliğe sahip olmuş olacak?
Tek sözcükle ifade edilirse; Hükümet ve Başbakan Erdoğan, "sırtında" hain hançerle yaşamaya nereye kadar devam edecek?
çünkü o hançer, "zehirli", hem de öldürücü?
***
Yine,
Mağlubiyet ve yine fark!
Diyarbakırspor..
Konum,
Yönetim ve futbol, seyriyle "tam" bir alem..
Ne olacak demiyorum..
çünkü,
Ne olacağı ve sonunun, neyle biteceği artık, netleşti..
Dün,
Kendi evinde, Bozüyükspor'a yenildi.
Hem de, 3-0'lık bir, farklı skorla..
Dile kolay, 17 maçta aldığı puan, 11..
Dün en yakın rakibi,
çorumspor Kocaelispor karşısında galip gelerek, puanını 13'e çıkardı..
Karşılaşmayı izlemedim.
Ama kime sorduysam bana; "sılık bir futbol" ortaya koydu..
***
Velhasıl,
Kendiyle "samimiyet" ihtiva etmeyen bir yapının, "seyr-ü seferi" bu olur?
Ciddiyet,
Samimiyet ve istikrar gerekli..
Beyle, "günü kurtarma* gayretkeşliği ve belli hesapların, güdümü değil..
Diyarbakırspor..
Balık misali, "elden" kaçtı-kaçacak gibi..
Bilesiniz, kaçarsa mevtadır!
Yetti diyelim;
Hüsranla ve morali bozuk haftalar yaşattığına..
Sizce..