Sevgili okurlar! Kısa bir süreliğine şu resme "pür dikkat" kesilir misiniz? Alıcı gözüyle! Bir bakın resmin iç detayına ve çekildiği alana. Size, Neyi anlatıyor ve ters gelen durum nedir? Çelişkiler neyi ihtiva ediyor! Görüldüğü gibi; Devasa bir iş makinesi tarihi "Sur"ların, dibini eşiyor. Hem de, Hiç bir tarihi dokuyu "göze" almadan, kepçeyi vuruyor. Sizce bu hal olur mu? Elbette ki olmamalı. Çünkü orası "Arkeolojik" bir alan. Arkeolojik hiçbir alanda da "iş makinesi" giremez. Hele kazı hiç yapılamaz! Yasa, kanun ve nizam hükmü var. Ama, Resimde "görülen" şekliyle, "vur kepçeyi" kim tutar seni.
***
Şimdi, Bu hal-i durum neye hikmettir? Zafiyet mi? Sorumsuzluk mu? Yoksa baş vermişliğin "dik" alası mı? Doğrusu, Kulvar farklı ise de özü itibariyle kesiştiği nokta bir olduğuna göre, "bilumum" diyorum. Asında, Bu "vahim" resmin içerdiği gerçek tarihi bir belge niteliğindedir. Özellikle, Diyarbakır'ın "kent yönetimi ve siyasi" zihniyeti açısından! Resim, Bir kez daha Diyarbakır'ın "sahipsizliğini" ve kurumsal, "keyfiyeti" ortaya koymaktadır. Kanıttır. Düşünün, Övündüğümüz, yere-göğe sığdıramadığımız. Çin seddinden sonra "dünyada" ikinci olduğuna, kanaat getirdiğimiz. Dünya, Tarih mirasına "aday" gösterdiğimiz, Sur'larımız. Ve bu surlarımızdaki 82 burçtan bugün geriye kalan 72 burçtan biri olan, Keçi Burcu'na bu hadise reva görülüyor.
***
İş makinesi kazı yapıyor. Sorgusuz, Sualsiz, izinsiz ve her hangi bir proje tanzimine gitmeden? Üstadın ifadesiyle! Nasıl olsa "sahipsiz" memleket. Kim ne yaparsa "yanında" kar misali. Kim, Sormuş, sorgulamış ki, Diyarbakır'ın tarihi yapıları "ne âlemde" diye? Kepçe operatörü soracak? O da, Kendisine has çizdiği bir güzergâhla "eşiyor" Keçi Burcu'nun koca, dibini. Bir kaç yıl önce, Milyonlar lira harcanarak "dizayn" edildiğini, çevre tanziminin yapıldığını bilmeyen yok. Tarih "alaşağı" ediyor. Hem de Metrelerce! Derinliği ise meçhul. Neyse ki, Sahipsizliğimiz hep sonra "hatırlarız" misali, fark edildi. Durumdan, Gecikmeli de olsa haberdar olununca "müdahale" edildi dün.
***
Tabi, Bu müdahale öyle "kurumların" sorumluluk, misyonuyla, duyarlılıklarından gelen "bir haberdarlık" değil. Duyarlılık, gelen "ihbarla" hareketleniyor. "Gelin. Kazı vaaar. Sur'u yıkıyorlaaar" diye! Varlığını, Hep meçhul ve işlevsiz bir kurum olarak gördüğüm. Ki bunda, Diyarbakır ahalisinin "ekseriyeti" aynı fikirde. İl Müze Müdürlüğü "müdahil" oluyor, duruma! O... Emniyet Müdürlüğü ve Suriçi Belediyesi, "olay yerine" intikal ediyor. Ne oluyor gibisinden? Bu kazı da nerden çıktı. Kazamazsınız?" Ve, Kazı dün öğleden sonra durduruldu.
***
Gel gelelim, İşin müsebbibi ve kazıdaki gayeye! Keçi burcu! "Kültür Varlıklarının Kullandırılması Projesi" kamgasında Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ukdesinde. 10 yıllığına tahsis edilmiş. Tabi bu tahsis "bir kaç yıl" önce yapıldı. Ne hikmetse, Yönetim şimdi burayı "Kültür ve Sanat Merkezi" olarak, turizme açmak istiyor. Kendileri mi işletecek. Yoksa birilerine mi "ihale" edildi pek bilgi sahibi değilim. Ama burayla alakalı "bazı duyumlarım da" yok değil. Ahbap-çavuş ilişkisiyle, Ticari anlamda "işletmeye" verilmesinin düşünüldüğü noktasında. Kime verildi, nasıl verildi, bedeli ne bilmiyorum? Bilahare "deşilir" ve öğrenilir, "hikmeti" kimedir diye?
***
Kazı; "Islak zemin" yani, "ihtiyaç giderme ve atık su" tahliye alanı gerekçesiyle yapılmış. Gerekçeleri bu. Bakalım, Kazının durdurulmasında sonraki "işlem" nasıl olacak? Oda Sekreteri'nin dediğine göre; bundan sonraki işlem "uygunsuz" olmayacak! El kazısı yapılacak. Tabi ki Arkeolog gözetiminde. Müze Müdürlüğü. Ve Suriçi Belediyesi'nden de "izinli" yapılacak. Evet, Keyfiyet hâsıl mevzunun vücuda gelmesi bu! Zevatın, Deyimiyle tamamen "Koordinasyon kopukluğundan" kaynaklı. Zaten, Diyarbakır'ın da hal-i durumu hep "bu koordinasyon kopukluğundan" kaynaklı değil midir ki vur abalıya misali. Yaşadığı "sahipsizlik" hal!
***
İÇKALE NE ALEMDE?
Sahi, Söz tarihi yapıların ve restorasyonundan açılmışken devam edelim! İçkale, Ve muhtevasıyla alakalı "yenileme" çalışmaları ne âlemde? Milyonlar, Akıtılarak harcandı oranın "açık müze haline" dönüştürülüp, "turizm" cenneti yapılacak diye? Ancak, Son zamanlarda burayla alakalı pek bir "çalışma" yok! Şimdiler de, "İt-kopuk" mekânı, olarak faaliyet gösterdiği ifade ediliyor. Malum, Tarihi dokuların restorasyonu "bakım ve alakayla" anlam taşır. Yoksa Kısa zaman sonrası "yapılan" doğanın tahribatı karşısında, dağılır. Gelen şikâyetlerde olduğu gibi; "Tinerci, balici, suçlu mekânı ve sığınma" alanı olur?
***
Ne diyelim; Arkeolojik kazı ve restorasyonla alakalı, birileri son duruma ilişkin bilgi verirse memnun oluruz. Hem, şikâyetler cevap bulur. Hem de bilgilenme olur Çünkü, Bundan bir süre öncesine kadar bağımlılık haline gelmişti. Diyarbakır'a, Gelen her devlet büyüğü "ilk olarak" İçkale gezdirilip, yapılan-edilen anlatılırdı. Ama şimdilerde bu pek "alaka" görmüyor! Velhasıl, Bilmeliyiz ki "tarihine" sahip çıkmayanın, geleceği olmadığı gibi geçmişiyle de "anılamaz"! Sebebi mucibesi de hiç kuşkusuz ki Koordinasyon kopukluğudur.