15 yıl önce; bugün!…
Ali Gaffar Okan…
Diyarbakır İl Emniyet Müdürü… Nam-ı diğer; Gaffar Baba…
"Sapına kadar Diyarbekirliyim" diyen… Halkla-Devleti "kuçaklaştıran"…
Değerleri… İnsani ve beşeri "duyguları" Devlet'in olmazsa olmazı gerektiğini; "ilan" eden, şahsiyet…
***
Evet.. Ali Gaffar Okkan.. 5 Korum memuruyla, Şehitlik'te katedildi..
Suikaste uğradı… Ve o günden bugüne… Yani aradan geçen bunca zamana kadar…
"Suikastin" arkasındaki karanlık eller…
Azmettiriciler… Hatta tetiği çeken "eller" hala da bulunmuş değil…
***
Hizbullah'a… Bir iki militanına "havale" edilsiyse de..
Yargılanıp, ceza alan olduysa da…
Ne, Diyarbakır halkı.. Ne Türkiye… Ve ne de, katliamın davasını gören "hakim ve savcılar", inanmadı..
Kanaat getirmedi; "böylesi bir eylemi bu yapının yapma olanağının" bulunmadığını dahi ifade etti.
***
O günün hükümeti.. Devlet erkanı…
Tarihinde.. Diyarbekir'in hele ki; "karanlık bir dönemi" halkına mahkum ettiren..
Enva-i zulmü, işkenceyi, baskıyı.. İnkarı ve asimilasyonu dayatan ceberrut devlette rağmen…
Yüzbinlerin "arkasında" göz yaşı döktüğü…
***
Yüzlerce yeni doğan çocuğa; Ali Gaffar Okan..
Gaffar.. Gaffar Okkan.. Ya da, Okan adını verdiği "Devlet adamına".
Yani bürokratına…
Uğradığı suikasti çözmenin, aydınlatmanın "Devletin Namus Borcu" olduğunu söyleyen, dönemin iktidarı..
Hükümeti.. Devlet-i aliyesinin "tüm sözleri" havada kaldı..
***
"Gaffar'a uzanan eller kırılsın…" sloganlarıyla…
Diyarbakır'dan, Hendek'e uzanan, "kardeşlik" köprüsüyle…
Okkan… Hala da, gönüllerdeki "Diyarbakırın, insanlığın, insanların yılmaz savunucusu"..
Ülke ve Millet sevdalısı!…
Korkusuz… Kalpaksız, "halktan" biri.. "Fırıncı Fikri'nin" oğlu, çiğercinin, arkadaşı..
***
Dün, "suikastin" 15. yıl dönümüydü..
Bir kez daha, kendisini rahmetle anarken..
Ruhun şad olsun deyip..
Sevenlerini de başsağlığı diliyorum…
***
Evet.. Anma etkinlikleri.. Verilen mesajlar… Duyguların ifadesi…
Her ne kadar; anlam içerse de…
Türkiye'nin, karanlık yüzünün deşifresinde…
İnsanların kalbindeki "mahkumiyetine",
Yarınların "aydınlığı" açısından diyecek bir sözü olabilseydi, şöyle derdi…
"Vurulduğum yerdeyim hala!!!.."
***
Tıpkı, Güneydoğu'daki 17 bin faili meçhul cinayet ve olay gibi.
Failler. Emri verenler..
Arkalarındaki "gizli güçler" gün ışığına çıkarılsaydı.
Bugün; 17 bin Faili meçhul cinayetten, JİTEM'in, kanlı kalıntılarından, mirli savaştan.
Hak ve halkların, ihanetinden, işkenceden, zulümden, despot ve vesayetçi zihniyetlerden söz eder miydik?
Bahseder miydik?
**
Ya da, "küresel" güçlerin bölgemizi terörize etmesinden.
Hendek ve barikat siyasetiyle; "yaşamı" cehenneme çevirilmesinden.
Tarihinden,
Kültüründen
Medeniyetinden "insanları" uzaklaştırıp, kendi toprağında "macir" edilmesine.
Karanlıktan,
Beslenen zihniyet, cesaret eder miydi bir başka, "değeri" yok etmek ve onun üzerinden, kaos üretmeyi?
Ne mümkün.
Dedim ya;
Faili meçhul cinayetleri "yaşamamak" için,
Kâbuslu yarınlar görmemek için,
Yeni değerleri bu uğurda kurban vermemek için,
***
Barışın,
Kardeşliğin, huzurun, güvenin, istikrarın.
En önemlisi de,
Aydınlık gelecek için; "faili meçhul" tanımını lügatimizden atmalıyız.
Ve bu "kozmik" odaya sahip, cinayetleri aydınlatmalıyız.
Aksi takdirde,
Yarınların garantisi, bizlerin yaşam hakkı güvence "altında" değildir, olamaz da?
***
Taziyem var…
Ağabeyim, Sabri Büyüktimur'u kaybettim.
Bu nedenle bir süre, sizlerle birlikte olamayacağım.
Merhuma, Allah'tan rahmet..
Bize de sabr-ı cemil niyaz ederken..
Taziye yerimiz;
Merkez Sur ilçesine bağlı Yenievler Köyü/Akhüseyin mezrası..